KİTABIN ÖZETİ
"Dostluğun gücü "isimli bu kitap, dört ana bölümden oluşmuştur. Bu bölümler;
- İlişkileri derinleştirmenin beş yolu,
- Yakınlık kurmanın beş yolu,
- İlişkiye zarar vermeden olumsuz duygularla başa çıkmanın iki yolu,
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, kitaplar, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, yazarların hayatları, biyografiler, kitap oku,Sesli Kitap bedava kitap - Kitap Alıntıları
Translate
İzleyiciler
28 Mayıs 2011 Cumartesi
Çete
KİTABIN ÖZETİ
Bu roman; Çarlık Rusya'sından kaçan mülteci Nina'nın hayatını ve bir Türk subayı olan Kıran Beyin sergüzeştini anlatmaktadır. Olaylar; Suriye, Lübnan, Antep, Adana bölgesinde cereyan etmektedir.
Albay Bremand, yüzbaşının hanımı olan Nina'ya, Türk Ordusunun her tarafı yağmaladığını söylemektedir. Nina'nın amacı ise albaydan ordular (Türk-Fransız orduları) hakkında gereken bilgileri almaktır. Nina, daha sonra bir gişeden Beyrut'tan Adana'ya nasıl gidebileceğini sorar. Fransızların isteği dışında gitmek isteyen kadın şüphesiz bir Fransız dostu değildir. İçlerinde bir Ermeni vardır. Geceyi bir otel odasında geçiren Nina, Bekirof'tan Adana'ya gidilecek yol hakkında bilgi alır. Yollar hep çeteler tarafından tutulduğu için Nina uygun zamanı beklemeye başlar.
Bu roman; Çarlık Rusya'sından kaçan mülteci Nina'nın hayatını ve bir Türk subayı olan Kıran Beyin sergüzeştini anlatmaktadır. Olaylar; Suriye, Lübnan, Antep, Adana bölgesinde cereyan etmektedir.
Albay Bremand, yüzbaşının hanımı olan Nina'ya, Türk Ordusunun her tarafı yağmaladığını söylemektedir. Nina'nın amacı ise albaydan ordular (Türk-Fransız orduları) hakkında gereken bilgileri almaktır. Nina, daha sonra bir gişeden Beyrut'tan Adana'ya nasıl gidebileceğini sorar. Fransızların isteği dışında gitmek isteyen kadın şüphesiz bir Fransız dostu değildir. İçlerinde bir Ermeni vardır. Geceyi bir otel odasında geçiren Nina, Bekirof'tan Adana'ya gidilecek yol hakkında bilgi alır. Yollar hep çeteler tarafından tutulduğu için Nina uygun zamanı beklemeye başlar.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Çete
Doğunun Limanları
KİTABIN ÖZETİ
"Doğunun Limanları" bir vakitler Avrupalıların doğuya giriş yaptıkları, tespih taneleri gibi sıralanan ticaret kentlerine verilen addır. "Doğunun Limanları" kelime anlamı olarak "Doğunun Merdivenleri" olup, bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı addır.
Olay 1976 Haziranında bir metroda geçmektedir. Yazar, romana tablodaki bir resimden söz ederek başlamaktadır. Tabloda, deniz ve o maviliğin üstündeki gemi bulunmaktadır. Yazar, bu tabloya hayran kalmıştır. Metroda bu tabloyu hayran bir şekilde seyrederken gözleri, son derece ilgi çeken bir adama takılır ve o, bu adamı takip etmeye başlar. Bu takip neticesinde her ikisi Hubert Hugles sokağında karşı karşıya gelirler. Yazar, türlü yollarla bu adama yanaşmaya başlar. Adamın yabancı olduğunu sezer ve ona yardımcı olmaya çalışır. Bu yardımlaşma sonucunda her ikisi dost olurlar. Adamın amacı, Paris'te direnişçilerin adını taşıyan 39 cadde veya sokağı gezmektir. Bu arada yazar ile yabancı arasında koyu bir muhabbet başlar. Yabancı adam, yazarın sorularına da yanıt vermeye çalışır ve ona, Paris'te dört gün kalacağını söyler. Yazar ile adamın tanışması, çarşamba akşamına rastlamaktadır.
Yazar ile olayın anlatıcısı geceyi bir otelde geçirirler. Ertesi gün yazar, ondan kendi hayat hikâyesini anlatmasını ister. Yabancı adam bunu memnuniyetle karşılar yalnız, sözünün kesilmemesini yazardan istirham eder. Adamın adı: İsyan. İsyan, annesinin Ermeni, babasının ise Türk olduğunu söyler. Osmanlı torunu olan babası aynı zamanda çok zengin birisiymiş. İsyan, Adana'da dünyaya gelmiş ve daha sonra ailesiyle birlikte Lübnan'a taşınmışlardır. Babasının evliliğinden annesinin ölümüne kadar olan hayatı bu (birinci) bölümde anlatılmaktadır.
"Doğunun Limanları" bir vakitler Avrupalıların doğuya giriş yaptıkları, tespih taneleri gibi sıralanan ticaret kentlerine verilen addır. "Doğunun Limanları" kelime anlamı olarak "Doğunun Merdivenleri" olup, bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı addır.
Olay 1976 Haziranında bir metroda geçmektedir. Yazar, romana tablodaki bir resimden söz ederek başlamaktadır. Tabloda, deniz ve o maviliğin üstündeki gemi bulunmaktadır. Yazar, bu tabloya hayran kalmıştır. Metroda bu tabloyu hayran bir şekilde seyrederken gözleri, son derece ilgi çeken bir adama takılır ve o, bu adamı takip etmeye başlar. Bu takip neticesinde her ikisi Hubert Hugles sokağında karşı karşıya gelirler. Yazar, türlü yollarla bu adama yanaşmaya başlar. Adamın yabancı olduğunu sezer ve ona yardımcı olmaya çalışır. Bu yardımlaşma sonucunda her ikisi dost olurlar. Adamın amacı, Paris'te direnişçilerin adını taşıyan 39 cadde veya sokağı gezmektir. Bu arada yazar ile yabancı arasında koyu bir muhabbet başlar. Yabancı adam, yazarın sorularına da yanıt vermeye çalışır ve ona, Paris'te dört gün kalacağını söyler. Yazar ile adamın tanışması, çarşamba akşamına rastlamaktadır.
Yazar ile olayın anlatıcısı geceyi bir otelde geçirirler. Ertesi gün yazar, ondan kendi hayat hikâyesini anlatmasını ister. Yabancı adam bunu memnuniyetle karşılar yalnız, sözünün kesilmemesini yazardan istirham eder. Adamın adı: İsyan. İsyan, annesinin Ermeni, babasının ise Türk olduğunu söyler. Osmanlı torunu olan babası aynı zamanda çok zengin birisiymiş. İsyan, Adana'da dünyaya gelmiş ve daha sonra ailesiyle birlikte Lübnan'a taşınmışlardır. Babasının evliliğinden annesinin ölümüne kadar olan hayatı bu (birinci) bölümde anlatılmaktadır.
Devlet, Sistem Ve Kimlik
KİTABIN ÖZETİ
Uluslararası İlişkiler; özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra önem kazanan ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha çok devletin bir araya gelerek oluşturdukları yapılanmaları, o dönemde henüz devletler arası olarak nitelendirilen ancak geçmişe oranla karmaşıklaşan sorunları açıklamada hem bilim dünyasına hem de politika yapıcılara daha farklı bir bakış açısıyla yardımcı olan bir disiplin, bir bilim dalıdır.
Ülkemizde ise, yüzyılın son çeyreğinde öne çıkmaya başlayan bu disiplin, Batıda olduğu gibi; Siyasi Tarih, Devletler Hukuku gibi ana disiplinlerle birlikte, uluslararası örgütler, diplomasi, dış politika yaklaşımları ve uluslararası ekonomi alanlarını da kapsayan yaklaşımıyla, çok özel bir coğrafyası olan ülkemizde, hızla değişen dünyayı anlama ve uluslararası politikamızı belirleme açısından önem kazanmaktadır.
Uluslararası İlişkiler; özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra önem kazanan ve Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha çok devletin bir araya gelerek oluşturdukları yapılanmaları, o dönemde henüz devletler arası olarak nitelendirilen ancak geçmişe oranla karmaşıklaşan sorunları açıklamada hem bilim dünyasına hem de politika yapıcılara daha farklı bir bakış açısıyla yardımcı olan bir disiplin, bir bilim dalıdır.
Ülkemizde ise, yüzyılın son çeyreğinde öne çıkmaya başlayan bu disiplin, Batıda olduğu gibi; Siyasi Tarih, Devletler Hukuku gibi ana disiplinlerle birlikte, uluslararası örgütler, diplomasi, dış politika yaklaşımları ve uluslararası ekonomi alanlarını da kapsayan yaklaşımıyla, çok özel bir coğrafyası olan ülkemizde, hızla değişen dünyayı anlama ve uluslararası politikamızı belirleme açısından önem kazanmaktadır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
hikaye,
kitap,
kitap özeti,
kitap özetleri,
roman
Etkili Öğretmenlik Eğitimi
KİTABIN ÖZETİ
Bu kitap, öğretmenlik mesleğinin nasıl daha etkili yapılacağını, öğrencilerin bilgilendirilip, olgunlaştırılırken çatışmaları azaltıp, sistemin veriminin nasıl artırılacağını anlatmaktadır. Öğretmen-öğrenci ilişkileri, ortaya çıkabilecek sorunlar, çözüm yöntemleri, sorunları çıkmadan önlemek, etkin dinleme ve yararları, sınıfta tartışma, öğrenci-veli, veli-öğretmen ilişkileri kapsamlı olarak incelenmektedir.
Bu kitap, öğretmenlik mesleğinin nasıl daha etkili yapılacağını, öğrencilerin bilgilendirilip, olgunlaştırılırken çatışmaları azaltıp, sistemin veriminin nasıl artırılacağını anlatmaktadır. Öğretmen-öğrenci ilişkileri, ortaya çıkabilecek sorunlar, çözüm yöntemleri, sorunları çıkmadan önlemek, etkin dinleme ve yararları, sınıfta tartışma, öğrenci-veli, veli-öğretmen ilişkileri kapsamlı olarak incelenmektedir.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
batı edebiyatı,
hikaye,
kitap,
kitap özeti,
kitap özetleri,
roman,
roman özetleri
Günü Kurtarma sanatı II- Abdülhamid’in Yöneticilik Sırları Kitabının özeti!
KİTABIN ADI Günü Kurtarma sanatı II- Abdülhamid’in Yöneticilik Sırları
KİTABIN YAZARI Adnan NUR BAYKAL
YAYINEVİ VE ADRESİ Sistem Yayıncılık Tünel nergis sok,Sistem Ap. No:4 80050 Beyoğlu/ İSTANBUL
BASIM TARİHİ Kasım 1999 (1nci Baskı)
KİTABIN YAZARI Adnan NUR BAYKAL
YAYINEVİ VE ADRESİ Sistem Yayıncılık Tünel nergis sok,Sistem Ap. No:4 80050 Beyoğlu/ İSTANBUL
BASIM TARİHİ Kasım 1999 (1nci Baskı)
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
roman özetleri
Ak Zambaklar Ülkesi Finlandiya’da Kitabının özeti
KİTABIN ADI Ak Zambaklar Ülkesi Finlandiya’da
KİTABIN YAZARI Grigoriy PETROV
ÇEVİREN Hasip Ahmet AYTUNA
YAYINEVİ VE ADRESİ İnkılap Kitabevi / İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1994
KİTABIN YAYIM MAKSADI Politika-Sosyal Ve Ekonomik Koşullarin Ve Önemli Kişiliklerin Bir Ulusun Gelişmesine Ve İlerlemesine Yön Verişini Anlatmak
KİTABIN YAZARI Grigoriy PETROV
ÇEVİREN Hasip Ahmet AYTUNA
YAYINEVİ VE ADRESİ İnkılap Kitabevi / İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1994
KİTABIN YAYIM MAKSADI Politika-Sosyal Ve Ekonomik Koşullarin Ve Önemli Kişiliklerin Bir Ulusun Gelişmesine Ve İlerlemesine Yön Verişini Anlatmak
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
batı edebiyatı,
hikaye,
kitap,
kitap özeti,
kitap özetleri,
roman,
roman özetleri,
yeni çıkan kitaplar
Enflasyon, Kriz, Ayarlamalar
KİTABIN ÖZETİ
Enflasyon bir toplumu oluşturan ekonomik birimlerin toplu olarak ekonomide mevcut miktardan daha fazla mal ve hizmet talep etmeleridir. Talebe göre arz edilen mal ve hizmet miktarı daha az olduğundan fiyatlar yükselecektir. Bununla birlikte, enflasyonist bir süreçte toplam talebin parasal değeri mal ve hizmetlerin değerinden daha hızlı artmaktadır. Kitapta enflasyonist süreç bu bağlamda, ekonomik birimlerin ekonomiyi dengeye getirici fiyat artışından sonra taleplerini niçin artırmaya devam ettirdikleri anlatılmıştır.
Enflasyon bir toplumu oluşturan ekonomik birimlerin toplu olarak ekonomide mevcut miktardan daha fazla mal ve hizmet talep etmeleridir. Talebe göre arz edilen mal ve hizmet miktarı daha az olduğundan fiyatlar yükselecektir. Bununla birlikte, enflasyonist bir süreçte toplam talebin parasal değeri mal ve hizmetlerin değerinden daha hızlı artmaktadır. Kitapta enflasyonist süreç bu bağlamda, ekonomik birimlerin ekonomiyi dengeye getirici fiyat artışından sonra taleplerini niçin artırmaya devam ettirdikleri anlatılmıştır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
ayarlamalar,
enflasyon,
kriz
Değişim Mühendisliği
KİTABIN ÖZETİ
Değişim mühendisliği, maliyet, kalite, hizmet ve hız gibi çağımızın en önemli performans ölçülerinde çarpıcı geliştirmeler yapmak amacıyla iş süreçlerinin temelden yeniden düşünülmesi ve radikal bir şekilde yeniden tasarlanmasıdır.
Değişim mühendisliği, maliyet, kalite, hizmet ve hız gibi çağımızın en önemli performans ölçülerinde çarpıcı geliştirmeler yapmak amacıyla iş süreçlerinin temelden yeniden düşünülmesi ve radikal bir şekilde yeniden tasarlanmasıdır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
değişim,
mühendisliği
Gelecek Bin Yılda Yönetim
KİTABIN ÖZETİ:
Yazar, "Gelecek Bin Yılda Yönetim" adlı kitabında gelecekteki iş hayatı ve buna bağlı olarak gelecekteki işletmelerin yapıları, faaliyetleri, yönetim şekilleri, çalışanları ve yöneticileri hakkında tahminlerde bulunuyor. Bu tahminleri yaparken de küreselleşmeyi, yoğun bir rekabet ortamını ve hızlı bir değişimi de göz önüne alarak başarıya ulaşmak için nasıl bir yol izlenilmesi gerektiğini anlatıyor.
Yazar, "Gelecek Bin Yılda Yönetim" adlı kitabında gelecekteki iş hayatı ve buna bağlı olarak gelecekteki işletmelerin yapıları, faaliyetleri, yönetim şekilleri, çalışanları ve yöneticileri hakkında tahminlerde bulunuyor. Bu tahminleri yaparken de küreselleşmeyi, yoğun bir rekabet ortamını ve hızlı bir değişimi de göz önüne alarak başarıya ulaşmak için nasıl bir yol izlenilmesi gerektiğini anlatıyor.
Güçlü ve Başarılı Bir İnsan Olmak
KİTABIN ÖZETİ :
Yazar kitabın akışı içerisinde; "insanın hayatındaki başarılar için somut formüller vermekte, sadece giyinmeyi ve davranmayı ön planda göstermemekte, buna ilave olarak nasıl yaşanılacağı" hakkında tavsiyelerde bulunmaktadır. Yazarın kendi ifadeleri ile kitabın değerlendirmesi şu şekildedir;
Yazar kitabın akışı içerisinde; "insanın hayatındaki başarılar için somut formüller vermekte, sadece giyinmeyi ve davranmayı ön planda göstermemekte, buna ilave olarak nasıl yaşanılacağı" hakkında tavsiyelerde bulunmaktadır. Yazarın kendi ifadeleri ile kitabın değerlendirmesi şu şekildedir;
Yaralı Aşklar (Erhan BENER )
KİTABIN ADI Yaralı Aşklar KİTABIN YAZARI Erhan BENER YAYINEVİ VE ADRESİ Remzi Kitabevi, A.Ş. Selvili Mescit Sk.Cağaloğlu 34440 İSTANBUL
BASIM TARİHİ Ekim 1998 KİTABIN YAYIM MAKSADI Kitap, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman gülünç yada traji-komik öykülerin bir derlemesidir. Sabırlık, Kahve Molası, İlk Aşk, Kaçış, Yataklı Vagonlar Mabudesi, Nazife Hanım’ la Kızları, Eski Kareler, Pavyonda, Sonuncu, Evlilik Ajansı, Eski Defter isimli öykülerden oluşmaktadır.
BASIM TARİHİ Ekim 1998 KİTABIN YAYIM MAKSADI Kitap, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman gülünç yada traji-komik öykülerin bir derlemesidir. Sabırlık, Kahve Molası, İlk Aşk, Kaçış, Yataklı Vagonlar Mabudesi, Nazife Hanım’ la Kızları, Eski Kareler, Pavyonda, Sonuncu, Evlilik Ajansı, Eski Defter isimli öykülerden oluşmaktadır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
aşklar,
bener,
erhan,
kitap,
özeti,
yaralı,
yaralı aşklar
İntİbah (namik Kemal) Roman Özetİ - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
İntİbah (namik Kemal) Roman Özetİ - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Cendrars'ın son şiir kitabı raflarda
1924'te yayımlandığında Cendrars'ı büyük tartışmaların içine sürükleyen şiir kitabı ilk kez Türkçe'ye çevrildi. Can Yayınları'ndan çıkan "Yolculuk Notları" 17 Mayıs itibariyle sanatseverlerle buluştu.
Kitap
Heyecanlarını dizginlemeden yaşamayı bilmiş gezgin bir ruh. Dos Passos’un deyimiyle “Homeros’un oğlu”, Chaplin’in oda arkadaşı ve Henry Miller’ın en başarılı öğrencisi. Özgür ruhuyla yaşamın onu sınadığı acılara kafa tutan, yazmadan önce yaşamayı ilke edinmiş bu yazarın asıl adı Frédéric Louis Sauser fakat biz onu Blaise Cendrars adıyla biliyoruz.
Kitap
Heyecanlarını dizginlemeden yaşamayı bilmiş gezgin bir ruh. Dos Passos’un deyimiyle “Homeros’un oğlu”, Chaplin’in oda arkadaşı ve Henry Miller’ın en başarılı öğrencisi. Özgür ruhuyla yaşamın onu sınadığı acılara kafa tutan, yazmadan önce yaşamayı ilke edinmiş bu yazarın asıl adı Frédéric Louis Sauser fakat biz onu Blaise Cendrars adıyla biliyoruz.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
cendrarsın,
kitabı,
raflarda,
son,
şiir
Tuna Kiremitçi'nin son kitabı: Selanik'te Sonbahar
Tuna Kiremitçi'nin son romanı 'Selanik'te Sonbahar' Doğan Kitap'tan çıktı.
Kitap- 15 Mayıs 1919… Dava arkadaşlarıyla Samsun’a gidecek olan paşa, yolculuğun arifesinde Beşiktaş’ta silahlı saldırıya uğrar. Suikastı yapan MI6 casusu Mustafa Sagir olay yerinde öldürülür, yaralanan paşadan bir daha haber alınamaz. 2010 sonbaharı, Osmanlı başkenti İstanbul… Ruhu yaralı gazeteci Latife, Büyükada’ya gelir.
Kitap- 15 Mayıs 1919… Dava arkadaşlarıyla Samsun’a gidecek olan paşa, yolculuğun arifesinde Beşiktaş’ta silahlı saldırıya uğrar. Suikastı yapan MI6 casusu Mustafa Sagir olay yerinde öldürülür, yaralanan paşadan bir daha haber alınamaz. 2010 sonbaharı, Osmanlı başkenti İstanbul… Ruhu yaralı gazeteci Latife, Büyükada’ya gelir.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
kitabı,
selanikte,
son,
sonbahar,
tuna kiremitçi
Gaye Boralıoğlu : "Aksak Ritim" kitabı
Gaye Boralıoğlu'ndan Aksak Ritim
İletişim Yayınları, Çağdaş Türk Edebiyatı Dizisi'nde çıkan Gaye Boralıoğlu'nun "Aksak Ritim" kitabı 2011 Notre Dame de Sion edebiyat Ödüllerinde mansiyon aldı.
Kitap
Boralıoğlu'nun adsız bir çiçekci kızdan etkilenerek iki yılda yazdığı kitap yazarın başkasını düşünmeye, anlamaya uzanan serüveninin ürünü.
İletişim Yayınları, Çağdaş Türk Edebiyatı Dizisi'nde çıkan Gaye Boralıoğlu'nun "Aksak Ritim" kitabı 2011 Notre Dame de Sion edebiyat Ödüllerinde mansiyon aldı.
Kitap
Boralıoğlu'nun adsız bir çiçekci kızdan etkilenerek iki yılda yazdığı kitap yazarın başkasını düşünmeye, anlamaya uzanan serüveninin ürünü.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Aksak Ritim,
Gaye Boralıoğlu,
kitabı
Yalçın Tosun : Anne, baba ve diğer ölümcül şeyler
Anne, baba ve diğer ölümcül şeyler
Yalçın Tosun'un "Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler" adlı kitabı Yapı Kredi Yayınları tarafından Kasım 2009’da yayımlandı ve okurların beğenisini kazanarak ikinci baskısını yaptı.
yeni çıkan kitaplar
Yalçın Tosun, 2011 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü'nü de bu kitabıyla dün akşam aldı.Yalçın Tosun kitabına; "Kendi geçmişin kadar tehlikeli bir şey yoktur'’ sözleriyle başlıyor. Eserde anne, baba, kardeşler ve arkadaşlar etrafında örülmüş, karşılıksız aşk, nefret, özlemler, tutkular, suçluluk duyguları ve insana ait bir öykü buluyoruz.
Yalçın Tosun
Yalçın Tosun'un "Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler" adlı kitabı Yapı Kredi Yayınları tarafından Kasım 2009’da yayımlandı ve okurların beğenisini kazanarak ikinci baskısını yaptı.
yeni çıkan kitaplar
Yalçın Tosun, 2011 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü'nü de bu kitabıyla dün akşam aldı.Yalçın Tosun kitabına; "Kendi geçmişin kadar tehlikeli bir şey yoktur'’ sözleriyle başlıyor. Eserde anne, baba, kardeşler ve arkadaşlar etrafında örülmüş, karşılıksız aşk, nefret, özlemler, tutkular, suçluluk duyguları ve insana ait bir öykü buluyoruz.
Yalçın Tosun
Nilüfer Açıkalın'dan çıldırtan öyküler
Tiyatro oyuncusu Nilüfer Açıkalın, gözlerinin görmeden geçemediği ayrıntılardan yola çıkarak yazdığı ''Çıldırtan Öyküler''le 10 sene önce çıktığı öykü yolculuğuna devam ediyor.
Açıkalın, çocukluğundan bu yana var olan gözlem yeteneğinin oyunculuk sayesinde iyice gelişip biçimlendiğini belirterek, ''İsimleri ve rol icabı ezberlediklerim dışındakileri pek aklımda tutamam ama fotoğrafik bir hafızam var. Yazarken bunun çok yararını görüyorum'' dedi.
Sokakta gezerken yakaladığı bir izlenimin kocaman bir öyküye dönüştüğünde hissettiği mutluluğu ancak aşka benzetebileceğini ancak bunun bile hafif kalacağını söyleyen Açıkalın, ''Çünkü dünyevi aşk gelip geçici öyküyse kalıcıdır. Yazabilmek benim gözümde aşktan daha kıymetli'' diye konuştu.
Bir öyküye son noktayı koymanın bazen çok zor bazen de çok kolay olduğunu ifade eden sanatçı, öyküleri kitapta toplu bir şekilde gördüğü anda ise öyküyü hangi zorluklarla ya da nasıl bir halde yazdığını tamamen unuttuğunu anlattı.
Açıkalın, çocukluğundan bu yana var olan gözlem yeteneğinin oyunculuk sayesinde iyice gelişip biçimlendiğini belirterek, ''İsimleri ve rol icabı ezberlediklerim dışındakileri pek aklımda tutamam ama fotoğrafik bir hafızam var. Yazarken bunun çok yararını görüyorum'' dedi.
Sokakta gezerken yakaladığı bir izlenimin kocaman bir öyküye dönüştüğünde hissettiği mutluluğu ancak aşka benzetebileceğini ancak bunun bile hafif kalacağını söyleyen Açıkalın, ''Çünkü dünyevi aşk gelip geçici öyküyse kalıcıdır. Yazabilmek benim gözümde aşktan daha kıymetli'' diye konuştu.
Bir öyküye son noktayı koymanın bazen çok zor bazen de çok kolay olduğunu ifade eden sanatçı, öyküleri kitapta toplu bir şekilde gördüğü anda ise öyküyü hangi zorluklarla ya da nasıl bir halde yazdığını tamamen unuttuğunu anlattı.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
çıldırtan,
nilüfer,
nilüfer açıkalın,
öyküle
Kapadokya'nın bitki örtüsü kitaplaştı "Kapadokya Florası"
Kapadokya'nın bitki örtüsü kitaplaştı
Türkiye'nin peribacaları ve balon turları ile ünlü önemli turizm merkezi olan Kapadokya'nın bitki örtüsü kitap oldu. Fotoğraf sanatçısı Akkuyu, "Kapadokya Florası" adlı kitabı tanıttı.
Latince, Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, Japonca ve İspanyolca dillerinde yayınlanan kitapta, Kapadokya bölgesini içine alan Nevşehir, Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerinin bitki örtüsü ve özellikleri, fotoğraflarla desteklenerek anlatılıyor.
Türkiye'nin peribacaları ve balon turları ile ünlü önemli turizm merkezi olan Kapadokya'nın bitki örtüsü kitap oldu. Fotoğraf sanatçısı Akkuyu, "Kapadokya Florası" adlı kitabı tanıttı.
Latince, Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, Japonca ve İspanyolca dillerinde yayınlanan kitapta, Kapadokya bölgesini içine alan Nevşehir, Kırşehir, Niğde, Aksaray ve Kayseri illerinin bitki örtüsü ve özellikleri, fotoğraflarla desteklenerek anlatılıyor.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
bitki,
kapadokya,
kapadokya florası,
kitabı,
Örtüsü
25 Mayıs 2011 Çarşamba
Bach'ın yaşam öyküsü
Bach'ın yaşam öyküsü kitaplaştırıldı
Kırkmerak dizisinin yeni kitabı Bach, Son Füg, büyük besteci Johann Sebastian Bach'ın yaşamöyküsünü yepyeni bir üslupla sunuyor. Kitap Can Yayınları'ndan çıkacak.
Ünlü bestecinin hayatı, çocukluğundan başlayan ve müzik anlayışı ile aile yaşamına dek uzanan geniş bir pencereden ele alınıyor. Bach’ı bir konser salonunda dinlemeyecek, evinin içinde, gündelik hayatının ayrıntılarında tanıyacaksınız.
Armand Farrachi, alışılmış yaşamöyküsü anlatılarının dışında farklı bir yolculuğa çıkarıyor okuru; tarihlere ve adlara boğmadan, Bach’la ilgili nesnel bilgileri aktarıyor yalnızca. Bestecinin yaşamına ilişkin küçük ve duygusal ayrıntıları ustalıklı bir dengeye oturtan Bach, Son Füg, şiirsel ve yazınsal bir dil kurmayı başaran farklı anlatım biçimiyle öne çıkıyor. Dâhi besteciye ilişkin en derinlerde kalan gerçeklere adeta parmaklarınızın ucuyla dokunuyor, sayfaların arasından yükselen müziği bütün kalbinizle hissediyorsunuz.
Kırkmerak dizisinin yeni kitabı Bach, Son Füg, büyük besteci Johann Sebastian Bach'ın yaşamöyküsünü yepyeni bir üslupla sunuyor. Kitap Can Yayınları'ndan çıkacak.
Ünlü bestecinin hayatı, çocukluğundan başlayan ve müzik anlayışı ile aile yaşamına dek uzanan geniş bir pencereden ele alınıyor. Bach’ı bir konser salonunda dinlemeyecek, evinin içinde, gündelik hayatının ayrıntılarında tanıyacaksınız.
Armand Farrachi, alışılmış yaşamöyküsü anlatılarının dışında farklı bir yolculuğa çıkarıyor okuru; tarihlere ve adlara boğmadan, Bach’la ilgili nesnel bilgileri aktarıyor yalnızca. Bestecinin yaşamına ilişkin küçük ve duygusal ayrıntıları ustalıklı bir dengeye oturtan Bach, Son Füg, şiirsel ve yazınsal bir dil kurmayı başaran farklı anlatım biçimiyle öne çıkıyor. Dâhi besteciye ilişkin en derinlerde kalan gerçeklere adeta parmaklarınızın ucuyla dokunuyor, sayfaların arasından yükselen müziği bütün kalbinizle hissediyorsunuz.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
bach,
bachın,
kitaplaştırıldı,
öyküsü,
yaşam
Peter Brook, Eskimeyen Shakespeare'den sonra Boş Mekân'la karşımızda
Hayata açık sahne
Peter Brook, Eskimeyen Shakespeare'den sonra Boş Mekân'la karşımızda. Brook, bir yönetmen ve eleştirmen olarak tiyatronun anlamı ve işlevi üzerinde dururken kendini metin yazarı, yönetmen, oyuncu ile izleyicinin yerine koyarak, hem içeriden hem de dışarıdan bakıp değerlendirmeler yapıyor.
Tiyatronun sınır tanımayan bir sanat dalı olduğu açık. Herhangi bir mekânın sahneleştirilebileceği de ortada. Kısacası her an her yer bir sahneye dönüşebilir. Ansızın her şey dekorlaşabilir, dekor sanılanlar da oyunun bir parçası olabilir.
Peter Brook, Eskimeyen Shakespeare'den sonra Boş Mekân'la karşımızda. Brook, bir yönetmen ve eleştirmen olarak tiyatronun anlamı ve işlevi üzerinde dururken kendini metin yazarı, yönetmen, oyuncu ile izleyicinin yerine koyarak, hem içeriden hem de dışarıdan bakıp değerlendirmeler yapıyor.
Tiyatronun sınır tanımayan bir sanat dalı olduğu açık. Herhangi bir mekânın sahneleştirilebileceği de ortada. Kısacası her an her yer bir sahneye dönüşebilir. Ansızın her şey dekorlaşabilir, dekor sanılanlar da oyunun bir parçası olabilir.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
brook,
eskimeyen,
karşımızda,
mekânla,
peter,
shakespeare
Savaşı yaşayan hikâyeler
Alman edebiyatının savaş sonrasında ortaya çıkmış yazarlarından Hans Bender'in hikâyeleri ilk kez Türkçeyle buluşuyor. Kâmuran Şipal'in seçkisi ve çevirisiyle okuyucuya sunulan İlya'nın Güvercinleri, Nazi Almayası'nı ve Bender'in esaret yıllarının hüzünlerini yansıtıyor. Savaşın ortasından çok geri planında yaşanan acıları, sıradan insanların yaşamlarına düşen 'gerçek bombaları' yansıtan bu hikâyeler, yazarın kahramanlarıyla bire bir örtüşen, sakin diliyle daha da vurucu hale geliyor.
Beni bu kitabı okumaya iten neden, o küçük dikdörtgen kapağın üstünde kendine yer eden yazarın isimden çok altında, yani 'çeviren' isim oldu. Hans Bender ismi elbet çalınmıştı kulağıma bir yerlerden, fakat Kâmuran Şipal ismi çok daha yakın ve güvenilir bir durağı imliyordu benim için. Bu nedenle, düşünmeden açtım kitabın kapağını. Kimleri okumamıştım ki ondan: En başta Kafka olmak üzere, Hermann Hesse, Rainer Maria Rilke, Günter Grass, Thomas Mann... Benim de henüz okuyamadığım daha nice eser ve yazar. 'Şipal bu kez de yanıltmaz beni' dedim ve kitabın sayfalarını öylelikle çevirmeye başladım. Peki, yanılttı mı Şipal beni? Tabii ki 'Hayır!'
Beni bu kitabı okumaya iten neden, o küçük dikdörtgen kapağın üstünde kendine yer eden yazarın isimden çok altında, yani 'çeviren' isim oldu. Hans Bender ismi elbet çalınmıştı kulağıma bir yerlerden, fakat Kâmuran Şipal ismi çok daha yakın ve güvenilir bir durağı imliyordu benim için. Bu nedenle, düşünmeden açtım kitabın kapağını. Kimleri okumamıştım ki ondan: En başta Kafka olmak üzere, Hermann Hesse, Rainer Maria Rilke, Günter Grass, Thomas Mann... Benim de henüz okuyamadığım daha nice eser ve yazar. 'Şipal bu kez de yanıltmaz beni' dedim ve kitabın sayfalarını öylelikle çevirmeye başladım. Peki, yanılttı mı Şipal beni? Tabii ki 'Hayır!'
Şimdiki zamanın romanı 'Gül / Le / Sin'
Şimdiki zamanın romanı
Sadık Aslankara'nın kaleme aldığı Le'nin öyküsü, iki binlerin ilk on yılında, günümüzün İstanbul'unda, depremi bekleyen bu sorunlu, karmaşık, ürkütücü, ezici dev kentte hayat bulur. Kitap, bu korkutucu şehirde bir bodrum katında yalnız yaşayan roman kişisinin anlattıkları üzerinde yükselir ve roman; hayatın üç zamanını, üç ayrı bölümde 'Gül / Le / Sin' başlıklarıyla anlatır.
Romanın, her bölümünde Türkçedeki eylem çekiminin ayrı bir zamanı kullanılır, ilk iki bölümde geçmiş zaman yer alırken son bölüm şimdiki zaman çekimiyle oluşturulur ama aslında anlatılan İstanbul'un, bu koca ülkenin özeti olan İstanbul'un şimdiki zamanıdır. Kent, korkutucu bir hızla kalabalıklaşır, birey gittikçe yalnızlaşır, sevgi her geçen gün hayatlarımızdan geri çekilir. Bugünün İstanbul'unda, içinden geçtiğimiz sokaklar, birlikte boğulduğumuz kalabalıklar, havadaki cinnet, şiddet ve korku romanın atmosferinde bütün yoğunluğuyla yer alır.
'Gül', aşkın adıdır, hayatı kolaylaştıran, güzelleştiren ve anlamlı kılandır ama her çağda bir o kadar karmaşık, anlaşılmaz ve terörize edici olandır. Aşk ile birlikte gelen cinsellik ise roman kişisinin ruhsal dengelerini altüst edecektir. Bu şiddet çağında cinsellik ve cinayet ve ölüm belki de her zamankinden daha yakındır birbirine.
Şefkat değil şiddet
Sadık Aslankara'nın kaleme aldığı Le'nin öyküsü, iki binlerin ilk on yılında, günümüzün İstanbul'unda, depremi bekleyen bu sorunlu, karmaşık, ürkütücü, ezici dev kentte hayat bulur. Kitap, bu korkutucu şehirde bir bodrum katında yalnız yaşayan roman kişisinin anlattıkları üzerinde yükselir ve roman; hayatın üç zamanını, üç ayrı bölümde 'Gül / Le / Sin' başlıklarıyla anlatır.
Romanın, her bölümünde Türkçedeki eylem çekiminin ayrı bir zamanı kullanılır, ilk iki bölümde geçmiş zaman yer alırken son bölüm şimdiki zaman çekimiyle oluşturulur ama aslında anlatılan İstanbul'un, bu koca ülkenin özeti olan İstanbul'un şimdiki zamanıdır. Kent, korkutucu bir hızla kalabalıklaşır, birey gittikçe yalnızlaşır, sevgi her geçen gün hayatlarımızdan geri çekilir. Bugünün İstanbul'unda, içinden geçtiğimiz sokaklar, birlikte boğulduğumuz kalabalıklar, havadaki cinnet, şiddet ve korku romanın atmosferinde bütün yoğunluğuyla yer alır.
'Gül', aşkın adıdır, hayatı kolaylaştıran, güzelleştiren ve anlamlı kılandır ama her çağda bir o kadar karmaşık, anlaşılmaz ve terörize edici olandır. Aşk ile birlikte gelen cinsellik ise roman kişisinin ruhsal dengelerini altüst edecektir. Bu şiddet çağında cinsellik ve cinayet ve ölüm belki de her zamankinden daha yakındır birbirine.
Şefkat değil şiddet
Hacı Bektaş'ı anmak isteyenlere başucu kitabı
ürk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi ile Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Vakfı tarafından hazırlanan ''Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi'' ve ''Hacı Bektaş Veli Külliyat'' adlı eserler, kitap raflarındaki yerini aldı.
Eserler, 18. yüzyıla damgasını vuran, etkisini günümüzde de sürdüren, Türk kültürü ve inanç sistemi açısından önemli bir isim olan Hacı Bektaş Veli hakkında araştırma yapmak, onun düşüncelerinden yararlanmak isteyenlere büyük kolaylık sağlayacak.
Eserler, 18. yüzyıla damgasını vuran, etkisini günümüzde de sürdüren, Türk kültürü ve inanç sistemi açısından önemli bir isim olan Hacı Bektaş Veli hakkında araştırma yapmak, onun düşüncelerinden yararlanmak isteyenlere büyük kolaylık sağlayacak.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Hacı Bektaş
Cumhuriyet tarihini anlatan karikatürler - KarikaTürkiye
Cumhuriyet tarihi hiç böyle anlatılmamıştı
Turgut Çeviker'in hazırladığı 500.000 karikatür arasından 161 karikatürcü ve 1258 karikatürün seçildiği 'KARİKATÜRKİYE' üç cilt halinde çıktı.
Cumhuriyet tarihi hiç böyle anlatılmamıştı. Bilimle anlatıldı, şiirle anlatıldı, romanla, tiyatro oyunuyla, sinemayla, belgeselle, müzikle anlatıldı... Ama karikatür sahne almamıştı hiç. Ülkemizin tek karikatür tarihçisi Turgut Çeviker, dört yıllık özverili ve özenli bir çalışma ile 500.000 karikatür içerisinden Karikatürlerle Cumhuriyet Tarihi’ni bir araya getirdi. 85 yıl içinde yaşanan olaylar kadar, karikatürün bu olayları ele alış biçimi de
Turgut Çeviker'in hazırladığı 500.000 karikatür arasından 161 karikatürcü ve 1258 karikatürün seçildiği 'KARİKATÜRKİYE' üç cilt halinde çıktı.
Cumhuriyet tarihi hiç böyle anlatılmamıştı. Bilimle anlatıldı, şiirle anlatıldı, romanla, tiyatro oyunuyla, sinemayla, belgeselle, müzikle anlatıldı... Ama karikatür sahne almamıştı hiç. Ülkemizin tek karikatür tarihçisi Turgut Çeviker, dört yıllık özverili ve özenli bir çalışma ile 500.000 karikatür içerisinden Karikatürlerle Cumhuriyet Tarihi’ni bir araya getirdi. 85 yıl içinde yaşanan olaylar kadar, karikatürün bu olayları ele alış biçimi de
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
anlatan,
cumhuriyet,
karikatürkiye,
karikatürler,
tarihini
Bekir Coşkun - Başın Öne Eğilmesin
Başına bir şey gelen Türkiye'dir
Coşkun"Başın Öne Eğilmesin"de "köylerdeki" maceralarını anlatıyor ve asıl tehlikeye işaret ediyor.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun’un kaleme aldığı “Başın Öne Eğilmesin” Coşkun'un “Büyük suçlar”ı sığdıramadığı kitabı ‘Başın Öne Eğilmesin’de gazeteciliğe ilk adımını attığı haberinden, her söylediği “doğrunun” ardından gezdiği “köylerdeki” maceralarını anlatıyor.
Kitabını “Cumhuriyet Kadınlarına” ithaf eden Coşkun, kitabı kaleme alma gerekçesini “Gazeteciler daha çok başkasının başına geleni yazarlar. Ben de polis muhabirliğimden bu yana bunu yapmıştım. Ama bu sefer ‘başına bir şey gelen’ ben olsam dahi sanki ben değilmişim gibi geldi bana” değerlendirmesiyle ortaya koyarken, asıl tehlikeye de işaret ediyor“... Başına bir şey gelen Türkiye’dir.
Kitap Coşkun’un deyimiyle bir “hesaplaşma” ya da “suçlama” kitabı değil. Hesaplaşma ya da suçlama yerine “tespit” diyor kitabı için. Coşkun’un burnunun direğinin sızladığı, gözlerinin buğulandığı yer tam da Türkiye’nin gözlerinin yaşardığı yer, “Medyanın siyasi iktidara biat ettiği, toplumunu kandırdığı, olup bitenleri milletinden gizlediği yerde ne özgürlük, ne insan hakları, ne demokrasi, ne hukuk olur.”
‘Duydun mu, seni kovmuşlar’
Bekir Coşkun kitapta yer yer yüreğinin kapılarını ardına dek açıp can evindeki sızılarını gösteriyor. Asıl fotoğrafta ise Türkiye’nin “elbirliğiyle” götürülmek istendiği “meçhul” var.
“Onuncu Köy”üne nasıl vardığını anlatıyor dalgasını geçe geçe. Bildiği doğrudan vazgeçmedikçe ufukta yeni köyler belirir, Bekir Coşkun için. Onuncu Köy’ünden ayrılma vaktinin geldiğini ise tam da Eskişehir-İnegöl arasında öğrenir. Arayansa “kürek arkadaşım” dediği Emin Çölaşan: “Duydun mu, seni kovmuşlar.” Karanlığı yara yara ilerleyen otobüste kırgın, küskün bir sessizlik.
Haberlerden başlıklar: ‘İlk bertaraf Bekir Coşkun...’
O gün için Bekir Coşkun’a kulak verelim: “Bir gün önce aklına, izanına, bilincine güvendiğim halk, çağdaş bir ülke olma yolunu tıkayan totaliter yapıya ve onun getirdiği anayasa değişikliğine ‘evet’ demişti... Ve aradan daha 48 saat geçmeden ben gazetemden kovulmuştum...”
16 yıl boyunca çalıştığı Hürriyet’teki odasının bulunduğu katta yaşadıkları. Emin Çölaşan ile yaşadıkları o günleri “Tadı damağımızda kalmış eski çocukluk şakaları” diyerek aktarıyor, geride kalan çocuksu mutlulukları. Kemanıyla kemancı için bahşiş toplamasından tutun da birbirlerine “hayranları” ağzından yazdıkları davetkâr mektuplara kadar...
‘Boynumuza boğma teli geçirdiler’
“O benim Cumhurbaşkanım olmayacak” yazısından sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hiddetlenip getirdiği öneri ileri demokrasi tarihindeki yerini alır: “Beğenmiyorsan çek git!” İktidarın tüm isteklerine boyun eğer hale gelen gazete patronları da hırsı ateş topuna dönen hükümetin gazabından kurtulamamıştı.
‘Kayseriliye dokunmasın’
Gazetenin o dönemki Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu arar ve yukarının “Kayseriliye bir süre dokunmasın” isteğini iletir. Bu istek Coşkun’un tadını kaçırmaya yeter de artar bile: “Geçenlerde de bana Manisalıya dokunma (AKP’nin üçüncü adamı Bülent Arınç’a) demiştin. Manisalı, Kayserili, Rizeli... İyi de bu Urfalı ne yapacak, bu gidişle devamlı kedileri mi yazacak?..”
Coşkun, Hürriyet’te yazılarına ara verdiği günlerde gazetenin sahibi Aydın Doğan ile odasında bir araya gelir. Doğan sözlerine “Senin şerefine güvenerek, aramızda kalsın bu konuşmalar” diyerek başlar. Coşkun o konuşmaları yazmaz ve “zaten dışarısını ilgilendiren ekstra-önemli şeyler değildi söyledikleri” der ama bir ekleme yapar: “Bir büyük medya kuruluşunun sahibi patron, ülkeyi giderek istila eden siyasi iktidarın baskısından bıkmış ve bezmişti.”
Boynumuzda boğma teli var
O günlerde herkesin dilinde olan ve merak ettiği soruyu sorar Coşkun patron Doğan’a, “Size tasfiye edileceklerin listesi geldi mi?” Aydın Doğan’ın yanıtı kısa ve nettir: “Geldi!”
Listenin ikinci sırasında Bekir Coşkun, üçüncü sırada ise Oktay Ekşi... Anlar ki, “Cumhuriyetin tüm kurumlarını yerle bir etmek isteyen iktidar ‘boğma telini boynuna dolamıştı’ patronun. Anladım ki çakallar bir sarı inek daha istiyorlar.”
Bekir Coşkun için uzakta, adresi belli olmayan bir köy daha görünür: “Belki vazgeçebilirdim; ama hep patron Aydın Doğan’ın bir telefon açmasını bekledim...” Beklenen telefon gelmeyince pılını pırtısını toplar, Cunda’ya gider. Uzakta bir yerde Aydın Doğan’ın hep “Boynumuza boğma teli geçirdiler” dediğini düşünür, Coşkun.
Ya Erdoğan ararsa!
Bekir Coşkun’un Habertürk’te yazması istenir. Coşkun, tek sorunun yanıtını arar: “Peki size de baskı olmayacak mı? ‘Susturun şunu’ derlerse... Tayyip Erdoğan ararsa?..” Sözler, güvenceler derken başlar yeni bir macera... “O bilinmez elden” yine liste gelir. Listenin en başında yine Bekir Coşkun vardır. Listenin “gereği” yapılmasa ne olurdu ki? Kitaptan okuyalım: “İşte o zaman Tayyip Erdoğan çıktığı kürsüde şu sözleri söylüyordu patronlara: ...Ben mi aldım onları işe... Sen aldıysan, maaşını sen veriyorsan, gerekeni yap... Sonra gelip benim kapıma ağlama...” Yeterince açık...
12 Eylül referandumuna sayılı gün kalırken, gazete yönetiminin isteği üzerine Bekir Coşkun, haberi olmadan “hastalanır”. Sonra Fatih Altaylı uğraşır didinir ama hüküm değişmez. Coşkun yersiz yurtsuz kalır... Ta ki sonuncu köyü Cumhuriyet’e gelene kadar...
Coşkun"Başın Öne Eğilmesin"de "köylerdeki" maceralarını anlatıyor ve asıl tehlikeye işaret ediyor.
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun’un kaleme aldığı “Başın Öne Eğilmesin” Coşkun'un “Büyük suçlar”ı sığdıramadığı kitabı ‘Başın Öne Eğilmesin’de gazeteciliğe ilk adımını attığı haberinden, her söylediği “doğrunun” ardından gezdiği “köylerdeki” maceralarını anlatıyor.
Kitabını “Cumhuriyet Kadınlarına” ithaf eden Coşkun, kitabı kaleme alma gerekçesini “Gazeteciler daha çok başkasının başına geleni yazarlar. Ben de polis muhabirliğimden bu yana bunu yapmıştım. Ama bu sefer ‘başına bir şey gelen’ ben olsam dahi sanki ben değilmişim gibi geldi bana” değerlendirmesiyle ortaya koyarken, asıl tehlikeye de işaret ediyor“... Başına bir şey gelen Türkiye’dir.
Kitap Coşkun’un deyimiyle bir “hesaplaşma” ya da “suçlama” kitabı değil. Hesaplaşma ya da suçlama yerine “tespit” diyor kitabı için. Coşkun’un burnunun direğinin sızladığı, gözlerinin buğulandığı yer tam da Türkiye’nin gözlerinin yaşardığı yer, “Medyanın siyasi iktidara biat ettiği, toplumunu kandırdığı, olup bitenleri milletinden gizlediği yerde ne özgürlük, ne insan hakları, ne demokrasi, ne hukuk olur.”
‘Duydun mu, seni kovmuşlar’
Bekir Coşkun kitapta yer yer yüreğinin kapılarını ardına dek açıp can evindeki sızılarını gösteriyor. Asıl fotoğrafta ise Türkiye’nin “elbirliğiyle” götürülmek istendiği “meçhul” var.
“Onuncu Köy”üne nasıl vardığını anlatıyor dalgasını geçe geçe. Bildiği doğrudan vazgeçmedikçe ufukta yeni köyler belirir, Bekir Coşkun için. Onuncu Köy’ünden ayrılma vaktinin geldiğini ise tam da Eskişehir-İnegöl arasında öğrenir. Arayansa “kürek arkadaşım” dediği Emin Çölaşan: “Duydun mu, seni kovmuşlar.” Karanlığı yara yara ilerleyen otobüste kırgın, küskün bir sessizlik.
Haberlerden başlıklar: ‘İlk bertaraf Bekir Coşkun...’
O gün için Bekir Coşkun’a kulak verelim: “Bir gün önce aklına, izanına, bilincine güvendiğim halk, çağdaş bir ülke olma yolunu tıkayan totaliter yapıya ve onun getirdiği anayasa değişikliğine ‘evet’ demişti... Ve aradan daha 48 saat geçmeden ben gazetemden kovulmuştum...”
16 yıl boyunca çalıştığı Hürriyet’teki odasının bulunduğu katta yaşadıkları. Emin Çölaşan ile yaşadıkları o günleri “Tadı damağımızda kalmış eski çocukluk şakaları” diyerek aktarıyor, geride kalan çocuksu mutlulukları. Kemanıyla kemancı için bahşiş toplamasından tutun da birbirlerine “hayranları” ağzından yazdıkları davetkâr mektuplara kadar...
‘Boynumuza boğma teli geçirdiler’
“O benim Cumhurbaşkanım olmayacak” yazısından sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hiddetlenip getirdiği öneri ileri demokrasi tarihindeki yerini alır: “Beğenmiyorsan çek git!” İktidarın tüm isteklerine boyun eğer hale gelen gazete patronları da hırsı ateş topuna dönen hükümetin gazabından kurtulamamıştı.
‘Kayseriliye dokunmasın’
Gazetenin o dönemki Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu arar ve yukarının “Kayseriliye bir süre dokunmasın” isteğini iletir. Bu istek Coşkun’un tadını kaçırmaya yeter de artar bile: “Geçenlerde de bana Manisalıya dokunma (AKP’nin üçüncü adamı Bülent Arınç’a) demiştin. Manisalı, Kayserili, Rizeli... İyi de bu Urfalı ne yapacak, bu gidişle devamlı kedileri mi yazacak?..”
Coşkun, Hürriyet’te yazılarına ara verdiği günlerde gazetenin sahibi Aydın Doğan ile odasında bir araya gelir. Doğan sözlerine “Senin şerefine güvenerek, aramızda kalsın bu konuşmalar” diyerek başlar. Coşkun o konuşmaları yazmaz ve “zaten dışarısını ilgilendiren ekstra-önemli şeyler değildi söyledikleri” der ama bir ekleme yapar: “Bir büyük medya kuruluşunun sahibi patron, ülkeyi giderek istila eden siyasi iktidarın baskısından bıkmış ve bezmişti.”
Boynumuzda boğma teli var
O günlerde herkesin dilinde olan ve merak ettiği soruyu sorar Coşkun patron Doğan’a, “Size tasfiye edileceklerin listesi geldi mi?” Aydın Doğan’ın yanıtı kısa ve nettir: “Geldi!”
Listenin ikinci sırasında Bekir Coşkun, üçüncü sırada ise Oktay Ekşi... Anlar ki, “Cumhuriyetin tüm kurumlarını yerle bir etmek isteyen iktidar ‘boğma telini boynuna dolamıştı’ patronun. Anladım ki çakallar bir sarı inek daha istiyorlar.”
Bekir Coşkun için uzakta, adresi belli olmayan bir köy daha görünür: “Belki vazgeçebilirdim; ama hep patron Aydın Doğan’ın bir telefon açmasını bekledim...” Beklenen telefon gelmeyince pılını pırtısını toplar, Cunda’ya gider. Uzakta bir yerde Aydın Doğan’ın hep “Boynumuza boğma teli geçirdiler” dediğini düşünür, Coşkun.
Ya Erdoğan ararsa!
Bekir Coşkun’un Habertürk’te yazması istenir. Coşkun, tek sorunun yanıtını arar: “Peki size de baskı olmayacak mı? ‘Susturun şunu’ derlerse... Tayyip Erdoğan ararsa?..” Sözler, güvenceler derken başlar yeni bir macera... “O bilinmez elden” yine liste gelir. Listenin en başında yine Bekir Coşkun vardır. Listenin “gereği” yapılmasa ne olurdu ki? Kitaptan okuyalım: “İşte o zaman Tayyip Erdoğan çıktığı kürsüde şu sözleri söylüyordu patronlara: ...Ben mi aldım onları işe... Sen aldıysan, maaşını sen veriyorsan, gerekeni yap... Sonra gelip benim kapıma ağlama...” Yeterince açık...
12 Eylül referandumuna sayılı gün kalırken, gazete yönetiminin isteği üzerine Bekir Coşkun, haberi olmadan “hastalanır”. Sonra Fatih Altaylı uğraşır didinir ama hüküm değişmez. Coşkun yersiz yurtsuz kalır... Ta ki sonuncu köyü Cumhuriyet’e gelene kadar...
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Başın Öne Eğilmesin,
Bekir Coşkun
Şeriat Ülkesinde Kadın Olmak
Zekiye Yüksel 2002-2006 arasında Riyad Uluslararası Türk Okulunda Türkçe-Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği görevinde bulundu. Bu kitabında Suudi Arabistanda kadın ve öğretmen olarak yaşadıklarını anlatıyor. Kitap, Yükselin görevi sırasında tuttuğu günlüklerden oluşuyor; yazarın, şeriatla yönetilen bir ülkede tek başına bir kadının bir hiç olduğu gerçeğiyle yüz yüze gelmesini ve öğrencileri için şeriat ülkesine nasıl katlandığını gözler önüne seriyor. Zekiye Yüksel bu kitabıyla, şeriat gerçeğini ülkemiz kadınlarıyla paylaşmayı ve kadını yok sayan ideolojiyi kadına kurtuluş olarak sunmaya çalışanlara dikkat çekmeyi amaçlıyor. Cumhuriyet değerlerini, elde edilen hakları yitirmemek için, en başta kadınların mücadele etmesi gerektiğinin altını çiziyor.
23 Mayıs 2011 Pazartesi
Türkiye Okuma Kültürü Haritası
Ülkemizde okuma alışkanlığı üzerine ciddiyetle yapılmış araştırmalar pek yoktur. Hele devlet katında böyle bir ilgiye hiç rastlayamayız. O nedenle, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü'nce yaptırılan Türkiye Okuma Kültürü Haritası araştırması, türünde bir ilk. Araştırma ülkemizdeki okur profili ve eğilimlerinin belirlenmesi açısından çok önemli verilere ulaşmamızı sağlıyor.
Ülke çapında, okuma alışkanlıklarının yaş, cinsiyet, medeni durum, meslek, eğitim düzeyi, coğrafi konum ve gelir durumu, anne-babanın eğitim seviyesi, kütüphane kullanım oranı gibi değişkenlerle ilişkisi araştırılmış.
Ülke çapında, okuma alışkanlıklarının yaş, cinsiyet, medeni durum, meslek, eğitim düzeyi, coğrafi konum ve gelir durumu, anne-babanın eğitim seviyesi, kütüphane kullanım oranı gibi değişkenlerle ilişkisi araştırılmış.
Orhan Gazi Ertekin'den çok tartışılacak bir kitap
Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı ve Beypazarı Hakimi Orhan Gazi Ertekin, referandumda kabul edilen Anayasa değişikliği ile yapısı tamamen değişen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelikleri için adli ve idari yargı hakim ve savcılarının sandığa gittiği seçimlerden önce yaşananları ortaya koyan yargıyı sarsacak bir kitap yazdı.
Kitap
Vatan Gazetesi'nden Kemal Göktaş'ın haberine göre “Yargı Meselesi Hallonuldu Yargının ‘Eşekli Demokrasi’ ile İmtihanı” isimli kitapla, HSYK seçimleri sırasında yaşanan ve büyük çoğunluğu bilinmeyen skandallar gün yüzüne çıkıyor. Demokrat Yargı Derneği, Anayasa Mahkemesi eski raportörü Osman Can ve Ertekin’in eşbaşkanlığında kuruldu. Dernek önce YARSAV’a alternatif olarak ortaya çıktı. Anayasa değişikliğine ilişkin referandumda
Kitap
Vatan Gazetesi'nden Kemal Göktaş'ın haberine göre “Yargı Meselesi Hallonuldu Yargının ‘Eşekli Demokrasi’ ile İmtihanı” isimli kitapla, HSYK seçimleri sırasında yaşanan ve büyük çoğunluğu bilinmeyen skandallar gün yüzüne çıkıyor. Demokrat Yargı Derneği, Anayasa Mahkemesi eski raportörü Osman Can ve Ertekin’in eşbaşkanlığında kuruldu. Dernek önce YARSAV’a alternatif olarak ortaya çıktı. Anayasa değişikliğine ilişkin referandumda
20 Mayıs 2011 Cuma
Orta Doğu'da yaşananları gözler önüne serdiği iki ciltlik tarihsel roman
''Dün ölen bir Yahudi'ydi yarın bir Arap ölebilir"
Mısır asıllı Fransız yazar Gilbert Sinoue'nin özellikle 11 Eylül 2001'de meydana gelen ''İkiz Kuleler'' faciasıyla yükselen Doğu düşmanlığından yola çıkarak, Orta Doğu'da yaşananları gözler önüne serdiği iki ciltlik tarihsel roman Türk edebiyatseverlerle buluşuyor.
''Dün ölen bir Yahudi'ydi. Yarın bir Arap ölebilir. Dünkü tanımadığımız biri. Yarın belki sen ya da ben olabiliriz. Demek ki dünya böyle yürüyor, soğukkanlılık ve açgözlülükle...''
Mısır asıllı Fransız yazar Gilbert Sinoue, iki ciltten oluşan romanında Orta Doğu'nun yakın geçmişine ışık tutarak, halkların acılarını, umutlarını ve başkaldırısını anlatıyor.
İlk cildi ''Yasemin Kokusu'', ikincisi ise ''Taşların Çığlığı'' adını taşıyan seri, Osmanlı mirasının paylaşıldığı 1916 ''Skyes-Picot'' anlaşması ile 11 Eylül 2001 tarihleri arasındaki zaman dilimini kapsıyor. Romanında ''Doğu'nun Doğu, Batı'nın da Batı'' olmadığını, yazgılarının tarih öncesinden bu yana kesişmekte olduğunu savunan Sinoue, bu iki kültürün yakın geçmişteki hikayesini, kurmaca ve tarihsel gerçeklerin ışığında kaleme alıyor.
Mısır asıllı Fransız yazar Gilbert Sinoue'nin özellikle 11 Eylül 2001'de meydana gelen ''İkiz Kuleler'' faciasıyla yükselen Doğu düşmanlığından yola çıkarak, Orta Doğu'da yaşananları gözler önüne serdiği iki ciltlik tarihsel roman Türk edebiyatseverlerle buluşuyor.
''Dün ölen bir Yahudi'ydi. Yarın bir Arap ölebilir. Dünkü tanımadığımız biri. Yarın belki sen ya da ben olabiliriz. Demek ki dünya böyle yürüyor, soğukkanlılık ve açgözlülükle...''
Mısır asıllı Fransız yazar Gilbert Sinoue, iki ciltten oluşan romanında Orta Doğu'nun yakın geçmişine ışık tutarak, halkların acılarını, umutlarını ve başkaldırısını anlatıyor.
İlk cildi ''Yasemin Kokusu'', ikincisi ise ''Taşların Çığlığı'' adını taşıyan seri, Osmanlı mirasının paylaşıldığı 1916 ''Skyes-Picot'' anlaşması ile 11 Eylül 2001 tarihleri arasındaki zaman dilimini kapsıyor. Romanında ''Doğu'nun Doğu, Batı'nın da Batı'' olmadığını, yazgılarının tarih öncesinden bu yana kesişmekte olduğunu savunan Sinoue, bu iki kültürün yakın geçmişteki hikayesini, kurmaca ve tarihsel gerçeklerin ışığında kaleme alıyor.
"Kayısı Topuklu Kadınlar"
"Kayısı Topuklu Kadınlar"
Papirüs yayınlarından çıkan kitap gazeteci Mahmut Şenol'un dördüncü kitabı.
Phaselis Adağı, Bay Konsolos ve "Çerkeş Adil Paşa'nın Tahsildarlık Günleri" başlıklı üç romanından sonra denemeler ve gazete yazılarıyla bir başka kapıdan öykü dünyasına adım atan Mahmut Şenol'un "Kayısı Topuklu Kadınlar" adlı dördüncü kitabı, titiz bir derleme.
Papirüs yayınlarından çıkan kitap gazeteci Mahmut Şenol'un dördüncü kitabı.
Phaselis Adağı, Bay Konsolos ve "Çerkeş Adil Paşa'nın Tahsildarlık Günleri" başlıklı üç romanından sonra denemeler ve gazete yazılarıyla bir başka kapıdan öykü dünyasına adım atan Mahmut Şenol'un "Kayısı Topuklu Kadınlar" adlı dördüncü kitabı, titiz bir derleme.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
kayısı topuklu kadınlar
19 Mayıs 2011 Perşembe
Yazı ve inşa
Julien Gracq'ın Söyleşiler kitabındaki son söyleşi, Boui'yle 2001'de gerçekleştirdi. Orada, bir noktada, 'yazı şantiyesi'ne getiriyor sözü Yapıt'ın bütününü değil, bir kitabı bağlıyor kullandığı imge.
Kendi çatı çalışmalarımdan biliyorum: Ayrıntılı da olsa, bir şantiye tutanağı yazar için başvuru kaynağı olmanın ötesinde uzunboylu bir çekicilik taşımaz, okur gözünde. Üst-metin amacıyla yaklaşılmışsa başka olanaklar tanır hiç şüphesiz; gelgelelim, estetik bir öge değildir şantiye: Arkasındakinin öne çıkması beklenir, bir an önce soyulmalıdır yapı ondan.
Kendi çatı çalışmalarımdan biliyorum: Ayrıntılı da olsa, bir şantiye tutanağı yazar için başvuru kaynağı olmanın ötesinde uzunboylu bir çekicilik taşımaz, okur gözünde. Üst-metin amacıyla yaklaşılmışsa başka olanaklar tanır hiç şüphesiz; gelgelelim, estetik bir öge değildir şantiye: Arkasındakinin öne çıkması beklenir, bir an önce soyulmalıdır yapı ondan.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
ellen c. oppler,
inşa,
kırmızı eşek,
melekler kitabı,
mimarın düşü,
picasso's guernica,
yazı
'1939 Yazı' Sahi ne oldu o yaz?
Yazar ve film yapımcısı Werner Biermann, bu iki yönünü birleştirdiği 1939 Yazı'nda bizi, savaş sıkıntısıyla sarıp sarmalanmış Avrupa'daki tanınmış isimlerle buluşturuyor. Biermann'ın, Avrupa'nın çivisini çıkaran büyük kapışmanın hemen öncesindeki ruh halini anlattığı yapıtını dilimize Ayşe Sarısayın kazandırdı.
'Her şey, hatta en acımasız haksızlıklar bile savaştan daha iyidir.'
Simone de Beauvoir
'Savaş tehditleri karşısında ödün veren kişi, hep en son kendisini yiyeceğini umarak timsah besleyenlere benzer.'
Winston Churchill
'Galip gelene gerçeği söyleyip söylemediği sorulmaz. Savaşın başlaması ve yönetilmesi haklı olmaya değil, zafer kazanmaya bağlıdır.'
Adolf Hitler
'Her şey, hatta en acımasız haksızlıklar bile savaştan daha iyidir.'
Simone de Beauvoir
'Savaş tehditleri karşısında ödün veren kişi, hep en son kendisini yiyeceğini umarak timsah besleyenlere benzer.'
Winston Churchill
'Galip gelene gerçeği söyleyip söylemediği sorulmaz. Savaşın başlaması ve yönetilmesi haklı olmaya değil, zafer kazanmaya bağlıdır.'
Adolf Hitler
17 Mayıs 2011 Salı
Tutanhamon Cinayeti
KİTABIN ADI Tutanhamon Cinayeti
KİTABIN YAZARI Bob BRİER / ÇEVİREN : Osman AKINAY
YAYINEVİ VE ADRESİ Alfa Basımevi
BASIM TARİHİ Temmuz 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI Kültür hizmeti
KİTABIN ÖZETİ :
1. BÖLÜM : KRAL ÖLMEDİ
Sonbaharın sonlarında on sekizinci yılını yaşamakta olan Tutanhamon, tek başına uyumaya gider. Mısırlı köylüler eşleriyle beraber yatarken Mısır firavunları kraliçelerinden ve haremlerinden ayrı yaşarlardı. Tutanhamon, basit eşyalarla döşenmiş bir odada uyumaktadır. Nöbetçilerden kurtularak gizlice odaya girmeyi başaran bir kişi pelerininin altında saklamış olduğu Mısır topuzu diye tabir edilen bir silahla kafasına vurarak yaralar ve geldiği gibi sessizce gider. Ertesi sabah hizmetçiler tarafından yaralı bir şekilde bulunur. Derhal vezir Ay ile karısı Anhesenamon’a haber verilir. Tapınaktan kafa yaralanmalarında uzman olan bir hekim çağırılır. Hekim firavunun kafasının traş edilmesi talimatını verir. Traştan sonra kafasındaki büyük bir yara görür. Kafasından darbe almış olduğu yerde kemik parçaları yoktu. Hekim aletlerini çıkararak yarayı temizler , fakat iyileşmesi ile ilgili yapabileceği fazla bir şey olmadığını , ölürse kendisinin suçlanacağını anlar ve tedavinin zaman alacağını ima eder. Kraliçe Anhesenamon üzüntü içinde büyücüleri çağırır. Büyücüler tarafından hazırlanan karışımla tedavi edilmeye çalışılır. Önce iyileşmiş gibi görünen firavun bir müddet sonra ağrıları artar ve ölür. Genç kral öldüğünde Krallar vadisinde bulunan ve yeni tamamlanmış olan bir mezara gömülür. Tutanhamon’un bedeni mumyalanarak sonsuzluğa hazırlanmıştır.
KİTABIN YAZARI Bob BRİER / ÇEVİREN : Osman AKINAY
YAYINEVİ VE ADRESİ Alfa Basımevi
BASIM TARİHİ Temmuz 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI Kültür hizmeti
KİTABIN ÖZETİ :
1. BÖLÜM : KRAL ÖLMEDİ
Sonbaharın sonlarında on sekizinci yılını yaşamakta olan Tutanhamon, tek başına uyumaya gider. Mısırlı köylüler eşleriyle beraber yatarken Mısır firavunları kraliçelerinden ve haremlerinden ayrı yaşarlardı. Tutanhamon, basit eşyalarla döşenmiş bir odada uyumaktadır. Nöbetçilerden kurtularak gizlice odaya girmeyi başaran bir kişi pelerininin altında saklamış olduğu Mısır topuzu diye tabir edilen bir silahla kafasına vurarak yaralar ve geldiği gibi sessizce gider. Ertesi sabah hizmetçiler tarafından yaralı bir şekilde bulunur. Derhal vezir Ay ile karısı Anhesenamon’a haber verilir. Tapınaktan kafa yaralanmalarında uzman olan bir hekim çağırılır. Hekim firavunun kafasının traş edilmesi talimatını verir. Traştan sonra kafasındaki büyük bir yara görür. Kafasından darbe almış olduğu yerde kemik parçaları yoktu. Hekim aletlerini çıkararak yarayı temizler , fakat iyileşmesi ile ilgili yapabileceği fazla bir şey olmadığını , ölürse kendisinin suçlanacağını anlar ve tedavinin zaman alacağını ima eder. Kraliçe Anhesenamon üzüntü içinde büyücüleri çağırır. Büyücüler tarafından hazırlanan karışımla tedavi edilmeye çalışılır. Önce iyileşmiş gibi görünen firavun bir müddet sonra ağrıları artar ve ölür. Genç kral öldüğünde Krallar vadisinde bulunan ve yeni tamamlanmış olan bir mezara gömülür. Tutanhamon’un bedeni mumyalanarak sonsuzluğa hazırlanmıştır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Cinayeti,
Tutanhamon
ÖMER SEYFETTİN - Beyaz Lale
KİTABIN ADI : BEYAZ LALE
KİTABIN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN
YAYIN EVİ VE ADRESİ : BİLGİ YAYINEVİ-ANKARA
BASIM YILI : 1976
1.KİTABIN KONUSU: Balkan Savaşı sırasında, Bulgar asıllı bir binbaşı tarafından, Türk köylerinde özellikle kadın ve kız çocuklarına yapılan işkenceler bütün gerçeğiyle gözler önüne serilmiştir. Ayrıca buradaki Türkleri vaftizleyip Hristiyan yapıldıktan sonra nasıl öldürükleri anlatılmaktadır.Amaçları özgür bir Bulgartoplumu yaratmaktır.
KİTABIN YAZARI : ÖMER SEYFETTİN
YAYIN EVİ VE ADRESİ : BİLGİ YAYINEVİ-ANKARA
BASIM YILI : 1976
1.KİTABIN KONUSU: Balkan Savaşı sırasında, Bulgar asıllı bir binbaşı tarafından, Türk köylerinde özellikle kadın ve kız çocuklarına yapılan işkenceler bütün gerçeğiyle gözler önüne serilmiştir. Ayrıca buradaki Türkleri vaftizleyip Hristiyan yapıldıktan sonra nasıl öldürükleri anlatılmaktadır.Amaçları özgür bir Bulgartoplumu yaratmaktır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Beyaz Lale,
ÖMER SEYFETTİN
Büyük Kuruluşlar İnsanı Nasıl Değerlendiriyor
Dört yıl boyunca binden fazla şirket üzerinde derinlemesine yapılan araştırmalar sonucunda insanın “değer” olarak yönetiminde en iyi ve en kalıcı uygulamaları aşağıda sıralanan on madde içerisinde özetlemek mümkündür.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
hikaye,
kısa kitap özetleri,
kitap,
kitap özeti,
kitap özetleri,
roman,
roman özetleri,
yeni çıkan kitaplar
Bir Alan Moore Klasiği "Watchmen"
Alan Moore grafik roman dünyasının en sağlam ve aynı zamanda en gizemli yazarı. Onun yazdığı kitaplar edebiyat eserleriyle yarışıyor ve haliyle okuyucudan da çaba istiyor. Bu arada, kitaplarından uyarlanan (ticari) filmler de çok tartışılıyor. En başta Alan Moore bu uyarlamalara son derece karşı çıkıyor ve kesinlikle desteklemiyor.
16 Mayıs 2011 Pazartesi
Kralları, Savaşları ve Filleri Anlat Onlara" adlı romanın yazarı Mathias Énard
Michelangelo'nun anlatıcısı İstanbul'a geliyor
"Kralları, Savaşları ve Filleri Anlat Onlara" adlı romanın yazarı Mathias Énard Türkiye'ye geliyor.
Kitap Portalı
Sultan İkinci Bayezid’in daveti üzerine Michelangelo’nun İstanbul’a gelişini konu edinen romanıyla büyük ilgi gören ve edebiyat dünyasının en önemli ödüllerinden Goncourt des Lycéens’i kazanan Fransız yazar Mathias Énard, 16 Mayıs 2011’de Türkiye’ye geliyor.
"Kralları, Savaşları ve Filleri Anlat Onlara" adlı romanın yazarı Mathias Énard Türkiye'ye geliyor.
Kitap Portalı
Sultan İkinci Bayezid’in daveti üzerine Michelangelo’nun İstanbul’a gelişini konu edinen romanıyla büyük ilgi gören ve edebiyat dünyasının en önemli ödüllerinden Goncourt des Lycéens’i kazanan Fransız yazar Mathias Énard, 16 Mayıs 2011’de Türkiye’ye geliyor.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
filleri anlat onlara,
kralları savaşları,
mathias,
romanın,
yazarı
'Kendime Doğuşumun Güncesi' Dr. Erkan Sarıyıldız
'Kendime Doğuşumun Güncesi'
Dr. Erkan Sarıyıldız, 'Kendime Doğuşumun Güncesi' adlı kitabı Cinius Yayınları'nda çıktı.
yeni çıkan kitaplar
Kendini tanımladığın şeyleri kaybettiğinde "Sen kimsin?" diye sorduklarında "Ben hiçbirşeyim" mi diyeceksin... O'nun çağrısını senelerdir içinde bir yerlerden duyuyordu ama fark etmemişti veya fark etmek istememişti. Sonunda O'na ulaşmanın zorlu mücadelesini vermek üzere dönüşü olmayan bir yolculuğa çıktı.
Dr. Erkan Sarıyıldız, 'Kendime Doğuşumun Güncesi' adlı kitabı Cinius Yayınları'nda çıktı.
yeni çıkan kitaplar
Kendini tanımladığın şeyleri kaybettiğinde "Sen kimsin?" diye sorduklarında "Ben hiçbirşeyim" mi diyeceksin... O'nun çağrısını senelerdir içinde bir yerlerden duyuyordu ama fark etmemişti veya fark etmek istememişti. Sonunda O'na ulaşmanın zorlu mücadelesini vermek üzere dönüşü olmayan bir yolculuğa çıktı.
15 Mayıs 2011 Pazar
Ateşten Gömlek - Halide Edip Adıvar. - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Ateşten Gömlek - Halide Edip Adıvar. - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "1) KİTABIN KONUSU:
İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor.
2) KİTABIN ÖZETİ:
İzmir’in işgalinde Yunanlıların, kocasını ve oğlunu öldürmeleri üzerine önce İstanbul’a gelen ve sahip olduğu Türklük şuuru ve mücadele azmiyle İstanbullu gençlerin bilinçlenmesini sağlayan Ayşe’nin uyandırdığı heyecana kapılan subaylar Anadolu’ya geçerler. Çeteler düşmanla savaşmaktadır. Bu savaşta Ayşe hasta bakıcı Peyami ise çeviricidir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor.
2) KİTABIN ÖZETİ:
İzmir’in işgalinde Yunanlıların, kocasını ve oğlunu öldürmeleri üzerine önce İstanbul’a gelen ve sahip olduğu Türklük şuuru ve mücadele azmiyle İstanbullu gençlerin bilinçlenmesini sağlayan Ayşe’nin uyandırdığı heyecana kapılan subaylar Anadolu’ya geçerler. Çeteler düşmanla savaşmaktadır. Bu savaşta Ayşe hasta bakıcı Peyami ise çeviricidir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Hot Money And The Politics Of Debt - R. T. Naylor - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Hot Money And The Politics Of Debt - R. T. Naylor - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "Bu kitap sıcak ve evsiz para hakkındadır. Bu kitap aynı zamanda kriz boyutlarına ulaşmış dış borçlar hakkındadır. Ve bu kitap ikisi arasındaki ilişkiyi irdelemektedir. Zira sıcak para ve dış borç, kaçak finansın ayrılmaz ikizidir.
Mantıken, bazı ülkelerin ödemeler dengesi artı veriyorsa diğerlerinin de o miktara tekabül eden eksi vermesi gerekir. Yıllar boyu gerçek hesaplamalarda her zaman bazı tutarsızlıklar olur ve sonuç sıfır çıkmazdı. Ama bu ufak farklar hesap hatalarına verilirdi.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Mantıken, bazı ülkelerin ödemeler dengesi artı veriyorsa diğerlerinin de o miktara tekabül eden eksi vermesi gerekir. Yıllar boyu gerçek hesaplamalarda her zaman bazı tutarsızlıklar olur ve sonuç sıfır çıkmazdı. Ama bu ufak farklar hesap hatalarına verilirdi.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Hedef Türkiye - Oktay Sinanoğlu - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Hedef Türkiye - Oktay Sinanoğlu - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "Oktay Sinanoğlu Hedef Türkiye
Yazar kitabın özünde Türkçenin Türkiye için önemi, güçlü bir Türkiye için eğitimin amacı nın ne olması gerektiği, Avrupa birliğine ne dememiz gerektiği ,Türkiye ve Türk dünyası üzerinde oynana oyunlar, Avrupa ülkeleri ve Amerika ile olan ilişkileriniz, Türk dünyasının nasıl olması gerektiği, içten ve dıştan Türkiye ye yapılan saldırılar karşısında Türkiye’nin tutumu , yeni dünya düzeninde Türkiye nin geleceği gibi konuları ele almıştır. Kitabı bu bağlamda ele alırsak;
Türkçe olmadan Türk Kültürü olmaz,
Türk Kültürü olmadan Türk Kimliği olmaz,
Kimliksizin öz güveni, özüne itibarı yoktur,
Özüne itibarı olmayanın haysiyeti olur mu?
Türk dediğin haysiyetsiz yaşamaz.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Yazar kitabın özünde Türkçenin Türkiye için önemi, güçlü bir Türkiye için eğitimin amacı nın ne olması gerektiği, Avrupa birliğine ne dememiz gerektiği ,Türkiye ve Türk dünyası üzerinde oynana oyunlar, Avrupa ülkeleri ve Amerika ile olan ilişkileriniz, Türk dünyasının nasıl olması gerektiği, içten ve dıştan Türkiye ye yapılan saldırılar karşısında Türkiye’nin tutumu , yeni dünya düzeninde Türkiye nin geleceği gibi konuları ele almıştır. Kitabı bu bağlamda ele alırsak;
Türkçe olmadan Türk Kültürü olmaz,
Türk Kültürü olmadan Türk Kimliği olmaz,
Kimliksizin öz güveni, özüne itibarı yoktur,
Özüne itibarı olmayanın haysiyeti olur mu?
Türk dediğin haysiyetsiz yaşamaz.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Kapitalizmin Geleceği - Lester C. Thurow - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Kapitalizmin Geleceği - Lester C. Thurow - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "Bizler, sudan çıkarılmış ve tekrar girmek için oraya buraya çırpınan büyük bir balık gibiyiz. Bu durumdayken balık bir sonraki çırpınışın kendini nereye fırlatacağını sormaz. Yalnızca şimdiki durumunun dayanılmaz olduğunu ve başka bir şey denemesi gerektiğini hisseder. Çin Atasözü
Başarı teriminin “yaşam standardının yükselmesi” anlamında kullanılmaya başlandığı sanayi devriminden bu yana, kapitalizm dışında hiçbir ekonomik sistem hiçbir yerde işe yaramadı. Kapitalizmin rakipleri - faşizm, sosyalizm ve komünizm - hepsi yok oldu. Ancak rakipleri tarih kitaplarına girerken, kapitalizmin temellerini de bir şey sallıyor. Tıpkı o Çin balığı gibi, kapitalizm de içinde yüzdüğü suya dönmek için çırpınıyor. Dünya ekonomisi 1960’larda yılda %5 büyürken, 1990’larda ancak 52 büyüyebiliyor. Yalnızca iki on yılda kapitalizm büyüme hızının %60’ını kaybetti.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Başarı teriminin “yaşam standardının yükselmesi” anlamında kullanılmaya başlandığı sanayi devriminden bu yana, kapitalizm dışında hiçbir ekonomik sistem hiçbir yerde işe yaramadı. Kapitalizmin rakipleri - faşizm, sosyalizm ve komünizm - hepsi yok oldu. Ancak rakipleri tarih kitaplarına girerken, kapitalizmin temellerini de bir şey sallıyor. Tıpkı o Çin balığı gibi, kapitalizm de içinde yüzdüğü suya dönmek için çırpınıyor. Dünya ekonomisi 1960’larda yılda %5 büyürken, 1990’larda ancak 52 büyüyebiliyor. Yalnızca iki on yılda kapitalizm büyüme hızının %60’ını kaybetti.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Sonsuzluğun Mesajı - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Sonsuzluğun Mesajı - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "Kitabın Adı Sonsuzluğun Mesajı Kitabın Yazarı Marlo MORGAN Yayınevi ve Adresi Dharma Yayınları, İstanbul Basım Yılı 2000
KİTABIN ÖZETİ
Aborijin ikiz kardeşler olan Beatrice ve Geoff'un hüzünlü hayat hikayelerinin kurgulandığı kitap, aslında aborijinlerin köklerinden koparılmalarını ve kendi kültürlerinden uzaklaştırılmalarını tarihsel bir süreç içerisinde yansıtmaktadır.
Beatrice ve Geoff daha doğmadan, babaları beyazlar tarafından öldürülmüş, anneleri ise diğer bir çok kabile üyesi gibi bir misyonda alıkonulmuştur. Doğumdan hemen sonra bebekler annelerinden alınmış ve kız olanı Katolik Öksüzler Yurdu'na, erkek olanı ise Misyoner bir ailenin yanına verilmişti.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
KİTABIN ÖZETİ
Aborijin ikiz kardeşler olan Beatrice ve Geoff'un hüzünlü hayat hikayelerinin kurgulandığı kitap, aslında aborijinlerin köklerinden koparılmalarını ve kendi kültürlerinden uzaklaştırılmalarını tarihsel bir süreç içerisinde yansıtmaktadır.
Beatrice ve Geoff daha doğmadan, babaları beyazlar tarafından öldürülmüş, anneleri ise diğer bir çok kabile üyesi gibi bir misyonda alıkonulmuştur. Doğumdan hemen sonra bebekler annelerinden alınmış ve kız olanı Katolik Öksüzler Yurdu'na, erkek olanı ise Misyoner bir ailenin yanına verilmişti.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Sonsuzluğun Mesajı - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Sonsuzluğun Mesajı - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "Kitabın Adı Sonsuzluğun Mesajı Kitabın Yazarı Marlo MORGAN Yayınevi ve Adresi Dharma Yayınları, İstanbul Basım Yılı 2000
KİTABIN ÖZETİ
Aborijin ikiz kardeşler olan Beatrice ve Geoff'un hüzünlü hayat hikayelerinin kurgulandığı kitap, aslında aborijinlerin köklerinden koparılmalarını ve kendi kültürlerinden uzaklaştırılmalarını tarihsel bir süreç içerisinde yansıtmaktadır.
Beatrice ve Geoff daha doğmadan, babaları beyazlar tarafından öldürülmüş, anneleri ise diğer bir çok kabile üyesi gibi bir misyonda alıkonulmuştur. Doğumdan hemen sonra bebekler annelerinden alınmış ve kız olanı Katolik Öksüzler Yurdu'na, erkek olanı ise Misyoner bir ailenin yanına verilmişti.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
KİTABIN ÖZETİ
Aborijin ikiz kardeşler olan Beatrice ve Geoff'un hüzünlü hayat hikayelerinin kurgulandığı kitap, aslında aborijinlerin köklerinden koparılmalarını ve kendi kültürlerinden uzaklaştırılmalarını tarihsel bir süreç içerisinde yansıtmaktadır.
Beatrice ve Geoff daha doğmadan, babaları beyazlar tarafından öldürülmüş, anneleri ise diğer bir çok kabile üyesi gibi bir misyonda alıkonulmuştur. Doğumdan hemen sonra bebekler annelerinden alınmış ve kız olanı Katolik Öksüzler Yurdu'na, erkek olanı ise Misyoner bir ailenin yanına verilmişti.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Başarı İçin Strateji - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Başarı İçin Strateji - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
John C.MAXVELL tarafından hazırlanan bu kitapta gerçek başarıya ulaşma konusunda ciddi olan insanlara, üzerinde hareket edebilecekleri önemli alanlarda yoğunlaşmayı sağlayacak bilgiler örnekleriyle verilmektedir. Kitapta, stresle ve başarısızlıkla etkili bir şekilde başa çıkmayı bilen bir olumlu düşünür olmanın yolları gösterilmektedir.
Kitapta ayrıca, başarılı olmak için öncelikle olumlu düşünmeyi uygulamak gerektiği, başarılı bir insanı belirleyen ilk özelliğin tutumu olduğu, kişinin olumlu tutum ve düşüncelere sahip olduğu sürece zorluklardan kaçınmayacağı, onların üstesinden gelmek için haz duyacağı sonuçta da başarıya ulaşacağı vurgulanmaktadır. Diğer yandan, başarısız insanları geçmişteki yenilgileri ve şüpheleri yönlendirdiği ve kontrol ettiği açıklanmıştır.
Başarılı veya başarılı olmak isteyen insanların kendilerini geliştirmek için uygulayacağı stratejiler olarak;
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
John C.MAXVELL tarafından hazırlanan bu kitapta gerçek başarıya ulaşma konusunda ciddi olan insanlara, üzerinde hareket edebilecekleri önemli alanlarda yoğunlaşmayı sağlayacak bilgiler örnekleriyle verilmektedir. Kitapta, stresle ve başarısızlıkla etkili bir şekilde başa çıkmayı bilen bir olumlu düşünür olmanın yolları gösterilmektedir.
Kitapta ayrıca, başarılı olmak için öncelikle olumlu düşünmeyi uygulamak gerektiği, başarılı bir insanı belirleyen ilk özelliğin tutumu olduğu, kişinin olumlu tutum ve düşüncelere sahip olduğu sürece zorluklardan kaçınmayacağı, onların üstesinden gelmek için haz duyacağı sonuçta da başarıya ulaşacağı vurgulanmaktadır. Diğer yandan, başarısız insanları geçmişteki yenilgileri ve şüpheleri yönlendirdiği ve kontrol ettiği açıklanmıştır.
Başarılı veya başarılı olmak isteyen insanların kendilerini geliştirmek için uygulayacağı stratejiler olarak;
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Bulgaristan'da Türkler - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Bulgaristan'da Türkler - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Osman KESKİNOĞLU tarafından hazırlanan bu kitapta uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu himayesi altında yaşayan Bulgarların, bağımsızlıklarını ilân ettikten sonra Türk toplumuna yaptığı baskılar, tarihsel gelişimi ile birlikte ele alınmıştır.
Bulgarlar, Osmanlı İmparatorluğundan ayrıldıktan sonra panslâvizm anlayışı içerisinde hareket etmeye başladı. Fransız devriminin yarattığı milliyetçilik dalgası Osmanlı içindeki azınlıkları da etkilemiştir. Bu azınlıklar başında yıllardır Osmanlılarla beraber yaşayan Bulgarlar da vardı. Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra kendi devletleri içerisinde kalan Türkleri bozgunlarla ve savaşlarla ezmeye başladılar. Beş yüzyıl boyunca Osmanlı egemenliği altında yaşayan Bulgarlar, bağımsız olunca Türk'lere büyük baskı yapıyorlardı.
İlk olarak kendi okullarını kurup örgütlenmeye çalıştılar. Kendi devletlerine sahip olunca Türkleri göçe zorlamak için ne gerekiyorsa yaptılar. Türk okullarını peş peşe kapatıyorlardı. Türkleri yeni kurdukları devlette istemiyorlardı. Kurdukları anda Türk nüfus çoğunluktaydı. Azınlık olması için Bulgarlar elinden geleni yapıyorlardı. Türkler buna karşılık birlik olup karşı koymaya çalışıyorlardı. Ancak mücadelede çok zorlanıyorlardı. Dinî baskı da hat safhadaydı. Hristiyan Bulgarlar, Müslüman Türklere her konuda zorluk çıkartıyorlardı.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Osman KESKİNOĞLU tarafından hazırlanan bu kitapta uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu himayesi altında yaşayan Bulgarların, bağımsızlıklarını ilân ettikten sonra Türk toplumuna yaptığı baskılar, tarihsel gelişimi ile birlikte ele alınmıştır.
Bulgarlar, Osmanlı İmparatorluğundan ayrıldıktan sonra panslâvizm anlayışı içerisinde hareket etmeye başladı. Fransız devriminin yarattığı milliyetçilik dalgası Osmanlı içindeki azınlıkları da etkilemiştir. Bu azınlıklar başında yıllardır Osmanlılarla beraber yaşayan Bulgarlar da vardı. Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra kendi devletleri içerisinde kalan Türkleri bozgunlarla ve savaşlarla ezmeye başladılar. Beş yüzyıl boyunca Osmanlı egemenliği altında yaşayan Bulgarlar, bağımsız olunca Türk'lere büyük baskı yapıyorlardı.
İlk olarak kendi okullarını kurup örgütlenmeye çalıştılar. Kendi devletlerine sahip olunca Türkleri göçe zorlamak için ne gerekiyorsa yaptılar. Türk okullarını peş peşe kapatıyorlardı. Türkleri yeni kurdukları devlette istemiyorlardı. Kurdukları anda Türk nüfus çoğunluktaydı. Azınlık olması için Bulgarlar elinden geleni yapıyorlardı. Türkler buna karşılık birlik olup karşı koymaya çalışıyorlardı. Ancak mücadelede çok zorlanıyorlardı. Dinî baskı da hat safhadaydı. Hristiyan Bulgarlar, Müslüman Türklere her konuda zorluk çıkartıyorlardı.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Balkanlar'dan Batı Çin'e Türkiye'nin Yeni Jeopolitik Konumu - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Balkanlar'dan Batı Çin'e Türkiye'nin Yeni Jeopolitik Konumu - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Son üç yılda Türkiye sınırlarındaki dünya, köklü bir şekilde değişmiştir. Kuzeyde eski ve yeni ülkeler komünizmden pazar ekonomisine geçmeye çalışmaktadır. Güneyde, Orta Doğu, artık soğuk savaş husumetlerine sahne olmasa da, halen kökten dinci, otoriter ve militarist rejimlerden oluşan bir karışım olmaya devam etmektedir. Doğuda Sovyetler Birliği'nin enkazından doğan ve yirmi birinci yüzyıla girerken her biri kendi yolunu çizmeye çalışan yeni ülkeler bulunmaktadır. Tüm bunların ortasında ise bu değişimlerle baş etmeye çalışan 'Türkiye'. Bu kitabı oluşturan beş makale, son yıllarda yaşanan gelişmelerin, Türkiye üzerindeki etkileri ve Türkiye'nin yeni oluşan dünya içindeki rolünü açıklamaktadır.
Kitap beş ana bölümden oluşmaktadır.
Kitabın birinci bölümünde 'Türkiye; 21 nci Yüzyıla Doğru' başlığı altında Türkiye'deki sosyo-ekonomik ve siyasal eğilimler incelenmektedir. Türkiye'nin iç politikasında, çok partili demokrasi uygulanmaktadır. Sürekli bölünerek çoğalan ve değişerek sayıları artan parti bolluğu ile koltuğa bağlılığı, partisine bağlılığından daha güçlü olan çok sayıda siyasi lider tipi mevcuttur.
Türkiye, dış politikada önemli fırsat ve risklerle karşı karşıyadır. Özellikle, Orta Asya Cumhuriyetleri için ideal bir kalkınma modeli ve kuvvetli bir çekim alanı oluşturmaktadır. Ekonomik gücün artırılması için özelleştirme, Türk Lirası'nın konvertible olması ve açıklık gibi bir dizi önlem alınmıştır. Dış politikada ve güvenlik konularında ise sorunlar devam etmektedir. Kıbrıs sorununda Türkiye de Yunanistan da taviz verecek ölçüde konuya yaklaşmamaktadır. Nüfusun 2025 yılı itibariyle 92 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu hızlı artışın getirdiği sorunları karşılayabilmek için ekonomik büyüme oranının pozitif yönde sağlanması gerekmektedir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Son üç yılda Türkiye sınırlarındaki dünya, köklü bir şekilde değişmiştir. Kuzeyde eski ve yeni ülkeler komünizmden pazar ekonomisine geçmeye çalışmaktadır. Güneyde, Orta Doğu, artık soğuk savaş husumetlerine sahne olmasa da, halen kökten dinci, otoriter ve militarist rejimlerden oluşan bir karışım olmaya devam etmektedir. Doğuda Sovyetler Birliği'nin enkazından doğan ve yirmi birinci yüzyıla girerken her biri kendi yolunu çizmeye çalışan yeni ülkeler bulunmaktadır. Tüm bunların ortasında ise bu değişimlerle baş etmeye çalışan 'Türkiye'. Bu kitabı oluşturan beş makale, son yıllarda yaşanan gelişmelerin, Türkiye üzerindeki etkileri ve Türkiye'nin yeni oluşan dünya içindeki rolünü açıklamaktadır.
Kitap beş ana bölümden oluşmaktadır.
Kitabın birinci bölümünde 'Türkiye; 21 nci Yüzyıla Doğru' başlığı altında Türkiye'deki sosyo-ekonomik ve siyasal eğilimler incelenmektedir. Türkiye'nin iç politikasında, çok partili demokrasi uygulanmaktadır. Sürekli bölünerek çoğalan ve değişerek sayıları artan parti bolluğu ile koltuğa bağlılığı, partisine bağlılığından daha güçlü olan çok sayıda siyasi lider tipi mevcuttur.
Türkiye, dış politikada önemli fırsat ve risklerle karşı karşıyadır. Özellikle, Orta Asya Cumhuriyetleri için ideal bir kalkınma modeli ve kuvvetli bir çekim alanı oluşturmaktadır. Ekonomik gücün artırılması için özelleştirme, Türk Lirası'nın konvertible olması ve açıklık gibi bir dizi önlem alınmıştır. Dış politikada ve güvenlik konularında ise sorunlar devam etmektedir. Kıbrıs sorununda Türkiye de Yunanistan da taviz verecek ölçüde konuya yaklaşmamaktadır. Nüfusun 2025 yılı itibariyle 92 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu hızlı artışın getirdiği sorunları karşılayabilmek için ekonomik büyüme oranının pozitif yönde sağlanması gerekmektedir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Bay Sommer'in Öyküsü - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Bay Sommer'in Öyküsü - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Hikayeyi kahramanımızın dilinden dinliyoruz. Kahramanımız küçük bir çocuk. Bir gölün çevresinde sıralanmış bir sıra köyün birinde Unternsee'de, annesi, babası, ağabeyi ve kız kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. Okula gitmekte, bütün boş zamanını ise ağaç tepesinde geçirmektedir. Ağaç tepesinde olmak onun için uçmak kadar güzeldir. Ağaç tepesindeyken onu rahatsız eden her şeyden uzaktadır. Ne annesinin rahat bozan ne de ağabeyinin görev yükleyen sesini duymaktadır oradayken. Ağaç tepesinde ders çalışmakta, yemek yemektedir. Bir ağaç evi yapmış, yaşlanınca bile ağaç tepelerinden vazgeçmeyeceğini düşünmektedir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Hikayeyi kahramanımızın dilinden dinliyoruz. Kahramanımız küçük bir çocuk. Bir gölün çevresinde sıralanmış bir sıra köyün birinde Unternsee'de, annesi, babası, ağabeyi ve kız kardeşi ile birlikte yaşamaktadır. Okula gitmekte, bütün boş zamanını ise ağaç tepesinde geçirmektedir. Ağaç tepesinde olmak onun için uçmak kadar güzeldir. Ağaç tepesindeyken onu rahatsız eden her şeyden uzaktadır. Ne annesinin rahat bozan ne de ağabeyinin görev yükleyen sesini duymaktadır oradayken. Ağaç tepesinde ders çalışmakta, yemek yemektedir. Bir ağaç evi yapmış, yaşlanınca bile ağaç tepelerinden vazgeçmeyeceğini düşünmektedir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Boşanmış Çocuklar - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Boşanmış Çocuklar - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Kitap temel olarak üç bölümden oluşuyor: Benim adım Ali, Benim adım Ilgın, Benim adım Yazgı. Her bir bölüm içerisinde alt bölümler var. Her bölüm oldukça ustalıkla kaleme alınmış. Kitabın vermek istediği ana mesaj, boşanan çiftlerin çocuklarının iç dünyalarında yaşadıkları.
Dağdeviren amacını söyle açıklıyor: Amacım sevgili anneleri, babaları ve öğretmenleri üzmek ya da suçlamak değil kuşkusuz. Sözüm kendi çocuklarını bağımsız bireyler olarak değil de tapulu malları gibi gören annelere babalara, öğrencilerini geçiştiren öğretmenlere ve olup bitenleri fark etmeyen çocuktan büyük herkesedir. Bir çocuk bütün bunları nasıl oluyor da düşünebiliyor? Bence daha fazlasını söylemek istiyor ama yapamıyor. Elimden gelse kendimi daha çok onun yerine koyar, daha sert yazar, daha acımasız bir biçimde hesap sorardım. Çocuğun acı çektiği, korktuğu, adam gibi büyüyemediği her yeri-ona düşmanlık yapan, çeteleştiren, sıra dışı bir yaşama sürükleyen, her başı-boşluğu keşke daha iyi anlatabilseydim. Çocuğun acı çektiği başıboşlukları-hiç değilse birkaçını-yazmak zorundayım. Boşanırken çocuklarını yok sayan ve birbirine hesap soran annelerin ve babaların, para kazanabilmek için çocuğu kullanan bir kısım özel okulun ya da onu hiçe sayan devlet okullarının, hasta bir çocuğun her tarafını doğrar gibi kanatan ve annesini babasını oyalayarak zamanın dolmasını bekleyen doktorların ya da hastanelerin, kızına sarkıntılık yapan babaların, yağmur gibi, kar gibi doğal olan yersarsıntısını anlatırken çocuğu unutan ve 'belki de sen yarın öleceksin' der gibi bilimi çırılçıplak sunan bilim adamlarının ve bütün bunları görmemezlikten gelen herkesin kendisini kötü hissetmesini istiyorum.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Kitap temel olarak üç bölümden oluşuyor: Benim adım Ali, Benim adım Ilgın, Benim adım Yazgı. Her bir bölüm içerisinde alt bölümler var. Her bölüm oldukça ustalıkla kaleme alınmış. Kitabın vermek istediği ana mesaj, boşanan çiftlerin çocuklarının iç dünyalarında yaşadıkları.
Dağdeviren amacını söyle açıklıyor: Amacım sevgili anneleri, babaları ve öğretmenleri üzmek ya da suçlamak değil kuşkusuz. Sözüm kendi çocuklarını bağımsız bireyler olarak değil de tapulu malları gibi gören annelere babalara, öğrencilerini geçiştiren öğretmenlere ve olup bitenleri fark etmeyen çocuktan büyük herkesedir. Bir çocuk bütün bunları nasıl oluyor da düşünebiliyor? Bence daha fazlasını söylemek istiyor ama yapamıyor. Elimden gelse kendimi daha çok onun yerine koyar, daha sert yazar, daha acımasız bir biçimde hesap sorardım. Çocuğun acı çektiği, korktuğu, adam gibi büyüyemediği her yeri-ona düşmanlık yapan, çeteleştiren, sıra dışı bir yaşama sürükleyen, her başı-boşluğu keşke daha iyi anlatabilseydim. Çocuğun acı çektiği başıboşlukları-hiç değilse birkaçını-yazmak zorundayım. Boşanırken çocuklarını yok sayan ve birbirine hesap soran annelerin ve babaların, para kazanabilmek için çocuğu kullanan bir kısım özel okulun ya da onu hiçe sayan devlet okullarının, hasta bir çocuğun her tarafını doğrar gibi kanatan ve annesini babasını oyalayarak zamanın dolmasını bekleyen doktorların ya da hastanelerin, kızına sarkıntılık yapan babaların, yağmur gibi, kar gibi doğal olan yersarsıntısını anlatırken çocuğu unutan ve 'belki de sen yarın öleceksin' der gibi bilimi çırılçıplak sunan bilim adamlarının ve bütün bunları görmemezlikten gelen herkesin kendisini kötü hissetmesini istiyorum.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Büyük Güçlerin Yükseliş Ve Çöküşleri - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Büyük Güçlerin Yükseliş Ve Çöküşleri - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Tarih boyunca bazı ülkelerin öne çıktığını ve insanlık tarihinde önemli izler bıraktığını görüyoruz. Ancak bu ülkelerin yükselişlerinden bir süre sonra gerilemelerine de tanık oluyoruz. Peki bu Büyük Güçler yani haşmetli imparatorluklar neden önce büyüyor, güçleniyor, sonra da kartondan birer ev gibi yıkılıyor? Tarihe bakarken, yeni bir yüzyılın eşiğindeki günümüzü de anlamak açısından çok önemli olan bu soruya Prof. Paul Kennedy, kitabında açıklık getiriyor. Kennedy, son beş yüzyılın dünya politikası üzerine yaptığı detaylı araştırmada, ekonomik güç ve askeri güç arasındaki kritik ilişki üzerinde duruyor, savaş ve barış dönemlerindeki strateji ile ekonomi arasındaki sürekli etkileşimi irdeliyor kitabında. Büyük güçlerin yükseliş ve çöküşlerini anlatırken ister istemez savaşlar ve çatışmalar da geniş bir biçimde aktarılıyor.
Bu eser, ulusal ekonomik büyüme ile ulusal askeri harcamalar arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin 'dünya gücünü' nasıl etkilediğini inceleyen önemli bir tez aynı zamanda. En yalın haliyle söylemek gerekirse, silaha aşırı harcama yaparsanız, ekonominizi batırırsınız ve bu da yeniden askeri gücünüzü olumsuz etkiler. Bu konuda verilebilecek en yeni örnek de doğal olarak SSCB'dir.
Üç ana bölümden oluşan kitabın birinci bölümü 'Sanayi Öncesi Dünyada Strateji ve Ekonomi'ye ayrılmış. Bu bölümün alt başlıkları da Batı Dünyasının Yükselişi; Habsburgların Egemenlik Girişimi; Maliye, Coğrafya ve savaşların Kazanılması. Birinci Bölümün kapsadığı dönem ise1500-1815 arası.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Tarih boyunca bazı ülkelerin öne çıktığını ve insanlık tarihinde önemli izler bıraktığını görüyoruz. Ancak bu ülkelerin yükselişlerinden bir süre sonra gerilemelerine de tanık oluyoruz. Peki bu Büyük Güçler yani haşmetli imparatorluklar neden önce büyüyor, güçleniyor, sonra da kartondan birer ev gibi yıkılıyor? Tarihe bakarken, yeni bir yüzyılın eşiğindeki günümüzü de anlamak açısından çok önemli olan bu soruya Prof. Paul Kennedy, kitabında açıklık getiriyor. Kennedy, son beş yüzyılın dünya politikası üzerine yaptığı detaylı araştırmada, ekonomik güç ve askeri güç arasındaki kritik ilişki üzerinde duruyor, savaş ve barış dönemlerindeki strateji ile ekonomi arasındaki sürekli etkileşimi irdeliyor kitabında. Büyük güçlerin yükseliş ve çöküşlerini anlatırken ister istemez savaşlar ve çatışmalar da geniş bir biçimde aktarılıyor.
Bu eser, ulusal ekonomik büyüme ile ulusal askeri harcamalar arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkinin 'dünya gücünü' nasıl etkilediğini inceleyen önemli bir tez aynı zamanda. En yalın haliyle söylemek gerekirse, silaha aşırı harcama yaparsanız, ekonominizi batırırsınız ve bu da yeniden askeri gücünüzü olumsuz etkiler. Bu konuda verilebilecek en yeni örnek de doğal olarak SSCB'dir.
Üç ana bölümden oluşan kitabın birinci bölümü 'Sanayi Öncesi Dünyada Strateji ve Ekonomi'ye ayrılmış. Bu bölümün alt başlıkları da Batı Dünyasının Yükselişi; Habsburgların Egemenlik Girişimi; Maliye, Coğrafya ve savaşların Kazanılması. Birinci Bölümün kapsadığı dönem ise1500-1815 arası.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Başarılı Toplantı - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Başarılı Toplantı - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Yazar Gisela HAGEMAN, Başarılı Toplantı isimli kitabında başarılı bir toplantının nasıl yapılacağı ve başarılı bir toplantı yapmak için nasıl hazırlanılabileceğine dair bilgiler vermiştir. Bu kitapta bahsedilen; toplantılarda hitap, kurallar ve düzen, kürsüde davranış, çeşitli toplantılar, görsel malzeme ile ilgili sanatlar ve kontrol listeleri konularını aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
1. Ayakta konuşmaya çalışın, ayağa kalkmadan önce de elbisenizi ve kravatınızı, kalkınca da mikrofonunuzu düzeltin.
2. Başlamadan önce kendinize zaman tanıyın, konuşmanızın başında, dinleyicileri ve kendinizi kontrol altına alın.
3. Dinleyicilerin dikkatlerini toplamasını ve sessizleşmesini bekleyin, sonra konuşmaya başlayın.
4. Konuşmanızı kağıttan okursanız, dinleyicilerinizi kaybedersiniz, bunun yerine notlar kullanın. Basit ve açık sözcükler kullanın.
5. İçten davranın, En azından kendiniz inanıyor görünürseniz, inancınızın dinleyiciler tarafından da paylaşılna şansı vardır.
6. Konuşmanız ağırlıkla tek bir bakış açısını yansıtacaksa, böyle olduğunu söyleyin.
7. Dolaylı yoldan değil direk ifadeler kullanın. Abartılı ifadelerden kaçının.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Yazar Gisela HAGEMAN, Başarılı Toplantı isimli kitabında başarılı bir toplantının nasıl yapılacağı ve başarılı bir toplantı yapmak için nasıl hazırlanılabileceğine dair bilgiler vermiştir. Bu kitapta bahsedilen; toplantılarda hitap, kurallar ve düzen, kürsüde davranış, çeşitli toplantılar, görsel malzeme ile ilgili sanatlar ve kontrol listeleri konularını aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
1. Ayakta konuşmaya çalışın, ayağa kalkmadan önce de elbisenizi ve kravatınızı, kalkınca da mikrofonunuzu düzeltin.
2. Başlamadan önce kendinize zaman tanıyın, konuşmanızın başında, dinleyicileri ve kendinizi kontrol altına alın.
3. Dinleyicilerin dikkatlerini toplamasını ve sessizleşmesini bekleyin, sonra konuşmaya başlayın.
4. Konuşmanızı kağıttan okursanız, dinleyicilerinizi kaybedersiniz, bunun yerine notlar kullanın. Basit ve açık sözcükler kullanın.
5. İçten davranın, En azından kendiniz inanıyor görünürseniz, inancınızın dinleyiciler tarafından da paylaşılna şansı vardır.
6. Konuşmanız ağırlıkla tek bir bakış açısını yansıtacaksa, böyle olduğunu söyleyin.
7. Dolaylı yoldan değil direk ifadeler kullanın. Abartılı ifadelerden kaçının.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Berlin- Bağdat Alman Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Berlin- Bağdat Alman Emperyalizminin Türkiye'ye Girişi - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Bu eser, Alman emperyalist yayılma siyasetinin geçmişte ve gelecekteki boyutlarını, bu güne kadar gözden kaçırılmış gizli belgeler ışığı altında gözler önüne sermektedir.
Bildiğimiz gibi Almanya diğer Avrupa devletlerinden farklı olarak ulusal birliğini 19 ncu Yüzyıl sonlarına kadar kuramamıştı. 1871 yılında ulusal birliğini kurduğunda ise Dünya, Avrupa'nın diğer büyük devletleri tarafından nüfus bölgelerine ayrılmış durumdaydı.
Almanya kısa sürede sanayisini geliştirdi; fakat ne ürettiklerini satacak bir pazarı ne de yeteri ham madde kaynakları vardı. Bu sıkıntıyı aşmak için sömürebilecek topraklar arıyordu. Tam bu sıralarda Osmanlı imparatorluğu geniş toprakları ve güçsüz yönetimi ile herkesin iştahını kabartmaktaydı. Ayrıca Osmanlı'nın varlığını İngiltere ve Rusya arasındaki hassas dengeleri kullanarak devam ettirme siyaseti de iflas etmek üzereydi. Geleneksel dostu İngiltere artık onun toprak bütünlüğünü koruma siyasetini bırakmıştı. Osmanlı imparatorluğunun kendisine yeni bir hami aradığı bu yıllarda Almanya da kara Avrupa'sının en güçlü devleti olarak kendisini göstermeye başlamıştı.
İkinci Abdülhamit'in tahta geçmesiyle birlikte Alman-Türk ilişkilerinin gelişimi hızlı bir ivme kazandı. Almanya'nın Osmanlı İmparatorluğunu bir sömürge haline getirme politikası üç ayaklıydı. Bunlar; Alman finans devi Deusthe Bankın faaliyetleri, Alman silah devi Krupp şirketinin faaliyetleri ve Türkiye'ye gelen Alman askeri heyetinin faaliyetleriydi.
Almanya, ileride çıkacağına inandığı bir Avrupa savaşında geniş hammadde ve insan kaynaklarına sahip olan Osmanlı imparatorluğundan yararlanabileceği ölçüde faydalanmak istiyordu. Bu amaçla Türkiye'ye gönderdiği askeri heyetlerle Osmanlı Ordusunu güçlü hale getirmeye çalışıyordu. Bu askeri heyetler Osmanlı imparatorluğunu Alman silah devlerine büyük siparişler vermesini sağlayarak hem ekonomik kazanç sağlıyorlar hem de Osmanlı'yı Almanya'ya daha bağlı kılıyorlardı.
Alman-Türk ilişkilerinde 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı bir dönüm noktası oldu. Bu tarihten sonra İngiltere'den tamamen ümidini kesen Osmanlı hızla Almanya'ya yakınlaştı.
Berlin- Bağdat demiryolu hattı projesi de bu yıllarda ortaya atıldı. İlk kez İngiltere tarafından dile getirilen Bağdat demiryolu hattı Avrupa'yı zengin petrol yataklarının bulunduğu Basra körfezine bağlayacaktı. Sadece Türkiye ayağı 2700 km. uzunluğu geçiyordu.
Osmanlı İmparatorluğu gerek asker sevkiyatında kullanmak gerekse bu hattın geçtiği bölgelerdeki vergi gelirlerini arttırmak için bu demiryolunun yapılmasını istiyordu. 1897 Osmanlı-Yunan savaşında da demiryollarının önemini gören Osmanlı yöneticileri bu hattın yapılması için sabırsızlanmaktaydı.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Bu eser, Alman emperyalist yayılma siyasetinin geçmişte ve gelecekteki boyutlarını, bu güne kadar gözden kaçırılmış gizli belgeler ışığı altında gözler önüne sermektedir.
Bildiğimiz gibi Almanya diğer Avrupa devletlerinden farklı olarak ulusal birliğini 19 ncu Yüzyıl sonlarına kadar kuramamıştı. 1871 yılında ulusal birliğini kurduğunda ise Dünya, Avrupa'nın diğer büyük devletleri tarafından nüfus bölgelerine ayrılmış durumdaydı.
Almanya kısa sürede sanayisini geliştirdi; fakat ne ürettiklerini satacak bir pazarı ne de yeteri ham madde kaynakları vardı. Bu sıkıntıyı aşmak için sömürebilecek topraklar arıyordu. Tam bu sıralarda Osmanlı imparatorluğu geniş toprakları ve güçsüz yönetimi ile herkesin iştahını kabartmaktaydı. Ayrıca Osmanlı'nın varlığını İngiltere ve Rusya arasındaki hassas dengeleri kullanarak devam ettirme siyaseti de iflas etmek üzereydi. Geleneksel dostu İngiltere artık onun toprak bütünlüğünü koruma siyasetini bırakmıştı. Osmanlı imparatorluğunun kendisine yeni bir hami aradığı bu yıllarda Almanya da kara Avrupa'sının en güçlü devleti olarak kendisini göstermeye başlamıştı.
İkinci Abdülhamit'in tahta geçmesiyle birlikte Alman-Türk ilişkilerinin gelişimi hızlı bir ivme kazandı. Almanya'nın Osmanlı İmparatorluğunu bir sömürge haline getirme politikası üç ayaklıydı. Bunlar; Alman finans devi Deusthe Bankın faaliyetleri, Alman silah devi Krupp şirketinin faaliyetleri ve Türkiye'ye gelen Alman askeri heyetinin faaliyetleriydi.
Almanya, ileride çıkacağına inandığı bir Avrupa savaşında geniş hammadde ve insan kaynaklarına sahip olan Osmanlı imparatorluğundan yararlanabileceği ölçüde faydalanmak istiyordu. Bu amaçla Türkiye'ye gönderdiği askeri heyetlerle Osmanlı Ordusunu güçlü hale getirmeye çalışıyordu. Bu askeri heyetler Osmanlı imparatorluğunu Alman silah devlerine büyük siparişler vermesini sağlayarak hem ekonomik kazanç sağlıyorlar hem de Osmanlı'yı Almanya'ya daha bağlı kılıyorlardı.
Alman-Türk ilişkilerinde 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı bir dönüm noktası oldu. Bu tarihten sonra İngiltere'den tamamen ümidini kesen Osmanlı hızla Almanya'ya yakınlaştı.
Berlin- Bağdat demiryolu hattı projesi de bu yıllarda ortaya atıldı. İlk kez İngiltere tarafından dile getirilen Bağdat demiryolu hattı Avrupa'yı zengin petrol yataklarının bulunduğu Basra körfezine bağlayacaktı. Sadece Türkiye ayağı 2700 km. uzunluğu geçiyordu.
Osmanlı İmparatorluğu gerek asker sevkiyatında kullanmak gerekse bu hattın geçtiği bölgelerdeki vergi gelirlerini arttırmak için bu demiryolunun yapılmasını istiyordu. 1897 Osmanlı-Yunan savaşında da demiryollarının önemini gören Osmanlı yöneticileri bu hattın yapılması için sabırsızlanmaktaydı.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Bilgi Yönetimi - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Bilgi Yönetimi - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Kaosla Nasıl Başa Çıkılır? - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
Kaosla Nasıl Başa Çıkılır? - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ :
Kitabın ana teması, çocukların gelişimi esnasında aileler ile çocuklar arasında meydana gelen sorunlar ve bu sorunlar ile anne-babalar arasındaki fikir ayrılıklarının çocuklar üzerinde yaratacağı kaostur. Bu kaosun etkileri, birtakım metot, fikir ve yaşanmış bazı hayat tecrübelerinden örnekler ile anlatılmaktadır.
Yazarın amacı, esas itibarıyla anne-baba ve çocuklar arasında soruna neden olan belli başlı davranışları ortaya koyup bu davranışlara çocukların nasıl tepki verebileceğinin tespitidir. Böylece ailelere bu tür davranışlardan kaçınmaları için öğütler verilmektedir.
Yazara göre, anne ve babalar prensipte iyidir, yalnızca her şeyin doğrusunu yapmayı ve çocuklarını hiçbir hata işlemeden yetiştirmeyi istemektedirler. Yeni yetişen nesil sübje olarak ele alınmış, fakat aynı zamanda pedagojik çalışmaların birer objesi olarak kalmıştır. Çocuklar sadece çırak değil, aynı zamanda birer ustadır da. Çocuklar genellikle karışık durumları çözecek basit çarelere sahiptir. Bunların nasıl kullanılacağı çocuklara bakarak öğrenilebilir ve sonra çıkmaza girmiş durumları pragmatik, hızlı ve kolaylıkla çözebilecek harika teknikler elde edilebilir. Bunun için yetişkinler sadece çocukların yorumlarına kulak vermeli, çocuksu hareketleri ve bunların anlamını kavrayabilmeli, yaptıklarını peşin fanteziler sayarak göz ardı etmemelidir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Kitabın ana teması, çocukların gelişimi esnasında aileler ile çocuklar arasında meydana gelen sorunlar ve bu sorunlar ile anne-babalar arasındaki fikir ayrılıklarının çocuklar üzerinde yaratacağı kaostur. Bu kaosun etkileri, birtakım metot, fikir ve yaşanmış bazı hayat tecrübelerinden örnekler ile anlatılmaktadır.
Yazarın amacı, esas itibarıyla anne-baba ve çocuklar arasında soruna neden olan belli başlı davranışları ortaya koyup bu davranışlara çocukların nasıl tepki verebileceğinin tespitidir. Böylece ailelere bu tür davranışlardan kaçınmaları için öğütler verilmektedir.
Yazara göre, anne ve babalar prensipte iyidir, yalnızca her şeyin doğrusunu yapmayı ve çocuklarını hiçbir hata işlemeden yetiştirmeyi istemektedirler. Yeni yetişen nesil sübje olarak ele alınmış, fakat aynı zamanda pedagojik çalışmaların birer objesi olarak kalmıştır. Çocuklar sadece çırak değil, aynı zamanda birer ustadır da. Çocuklar genellikle karışık durumları çözecek basit çarelere sahiptir. Bunların nasıl kullanılacağı çocuklara bakarak öğrenilebilir ve sonra çıkmaza girmiş durumları pragmatik, hızlı ve kolaylıkla çözebilecek harika teknikler elde edilebilir. Bunun için yetişkinler sadece çocukların yorumlarına kulak vermeli, çocuksu hareketleri ve bunların anlamını kavrayabilmeli, yaptıklarını peşin fanteziler sayarak göz ardı etmemelidir.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
İş Ve Yaşam Dengesi - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler
İş Ve Yaşam Dengesi - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "KİTABIN ÖZETİ
Bilim ve teknoloji, ekonomi, demografi ve yaşam tarzlarındaki değişimler gerek özel gerekse çalışma hayatımızı derinden etkiliyor. İşimizde ve özel yaşamımızda başa çıkmak zorunda olduğumuz sorunların çerçevesi genişliyor.
İşimiz ve yaşamımız arasında yaratıcı bir denge kurma sorunu, günümüzde, doyurucu bir varoluş açısından en temel sorun haline geliyor. Evimiz, eşimiz, çocuklarımız, dostlarımız bizden ilgi ve yakınlık beklerken, işimiz fiziksel ve duygusal enerjimizin her geçen gün daha büyük bir bölümünü talep ediyor.Bu ikisi arasında bir denge kurmak, bilhassa çalışan kadınlar açısından daha da yıpratıcı bir nitelik kazanıyor. Öte yandan kadınların iş dünyasında daha çok yer alması, erkeklerin kendi iş ve yaşam dengelerini kurma sorununu zorlaştırıyor. Geleneksel iş yerlerinden ayrılıp evlerinden uzaklaşan insanların sayısı da artıyor. İşletmelerin kendileri için çalışan bu insanlarla ilişkilerinde yeni sorunlar ortaya çıkıyor.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
Bilim ve teknoloji, ekonomi, demografi ve yaşam tarzlarındaki değişimler gerek özel gerekse çalışma hayatımızı derinden etkiliyor. İşimizde ve özel yaşamımızda başa çıkmak zorunda olduğumuz sorunların çerçevesi genişliyor.
İşimiz ve yaşamımız arasında yaratıcı bir denge kurma sorunu, günümüzde, doyurucu bir varoluş açısından en temel sorun haline geliyor. Evimiz, eşimiz, çocuklarımız, dostlarımız bizden ilgi ve yakınlık beklerken, işimiz fiziksel ve duygusal enerjimizin her geçen gün daha büyük bir bölümünü talep ediyor.Bu ikisi arasında bir denge kurmak, bilhassa çalışan kadınlar açısından daha da yıpratıcı bir nitelik kazanıyor. Öte yandan kadınların iş dünyasında daha çok yer alması, erkeklerin kendi iş ve yaşam dengelerini kurma sorununu zorlaştırıyor. Geleneksel iş yerlerinden ayrılıp evlerinden uzaklaşan insanların sayısı da artıyor. İşletmelerin kendileri için çalışan bu insanlarla ilişkilerinde yeni sorunlar ortaya çıkıyor.
- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"
İçeriksiz Düşünmek
KİTABIN ÖZETİ
Bu kitap bireylerin kendisinde meydana getireceği değişimin istenilen yönde gerçekleşmesine imkan tanıyacak yolların, beynin kullanımı ile ilgili olduğunu ve bunu yönetmenin yollarını göstermeyi amaçlamaktadır.
Beynin kullanılmasında istenilen değişimin gerçekleşmesi için; her şeyin kendi kararınızla yapılabilmesi ve gidilen yerin gerçekten ulaşılmak istenen yer olabilmesi için "Neuro Linguistic Programming (NLP)" "Kişisel Değişim Modeli"nin stratejilerinin kullanılması gerektiğini vurgulanmaktadır.
Bu kitap bireylerin kendisinde meydana getireceği değişimin istenilen yönde gerçekleşmesine imkan tanıyacak yolların, beynin kullanımı ile ilgili olduğunu ve bunu yönetmenin yollarını göstermeyi amaçlamaktadır.
Beynin kullanılmasında istenilen değişimin gerçekleşmesi için; her şeyin kendi kararınızla yapılabilmesi ve gidilen yerin gerçekten ulaşılmak istenen yer olabilmesi için "Neuro Linguistic Programming (NLP)" "Kişisel Değişim Modeli"nin stratejilerinin kullanılması gerektiğini vurgulanmaktadır.
İçime Gir Ama Sigaranı Söndürme - Cezmi ERSÖZ
KİTABIN ADI İçime Gir Ama Sigaranı Söndürme
KİTABIN YAZARI Cezmi ERSÖZ
YAYINEVİ VE ADRESİ
BASIM TARİHİ Ekim 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI Ticari
KİTABIN ÖZETİ :
YAZAMAYAN YAZAR
Günlerdir yazamıyordu. Çalışan insanları delicesine kıskanıyor içindeki boşluğun gün boyu nöbetini bekliyordu. Günlerdir hiçbir okuru ne telefon ediyor nede iki satır yazı yazıyordu. Adres ve telefon defterini çıkarıp onları tek tek aramaya başladı. Ama yinede bazı eski okurları onu evlerine konuk ettiler ve arkadaşlarına “yazamayan yazar” diye onu tanıttılar. Böyle durumlarda kendisini türü bitmiş egzotik hayvanlar gibi hissediyordu. Bir süre sonra artık kendi gibi insanları arayıp bulmuştu. Artık ona acı veren o ruhundaki gözlemci değildi , onun bir türlü göremediğiydi. Onu kendine sürgün eden bir kurguda yaşıyor olması değildi, asıl vatanının nerede olduğunu bilemeyişiydi.
ÇAYCI ALİ
Yoksul ama benzersiz ve küçük mutlulukları var demekti.
KİTABIN YAZARI Cezmi ERSÖZ
YAYINEVİ VE ADRESİ
BASIM TARİHİ Ekim 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI Ticari
KİTABIN ÖZETİ :
YAZAMAYAN YAZAR
Günlerdir yazamıyordu. Çalışan insanları delicesine kıskanıyor içindeki boşluğun gün boyu nöbetini bekliyordu. Günlerdir hiçbir okuru ne telefon ediyor nede iki satır yazı yazıyordu. Adres ve telefon defterini çıkarıp onları tek tek aramaya başladı. Ama yinede bazı eski okurları onu evlerine konuk ettiler ve arkadaşlarına “yazamayan yazar” diye onu tanıttılar. Böyle durumlarda kendisini türü bitmiş egzotik hayvanlar gibi hissediyordu. Bir süre sonra artık kendi gibi insanları arayıp bulmuştu. Artık ona acı veren o ruhundaki gözlemci değildi , onun bir türlü göremediğiydi. Onu kendine sürgün eden bir kurguda yaşıyor olması değildi, asıl vatanının nerede olduğunu bilemeyişiydi.
ÇAYCI ALİ
Yoksul ama benzersiz ve küçük mutlulukları var demekti.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
cezmi ersöz,
gir,
İçime,
sigaranı,
söndürme
12 Mayıs 2011 Perşembe
Hanımların Dikkatine
"Hanımların Dikkatine"
2007 yılında Gelin Başı adlı kitabıyla çok övgü toplayan Seray Şahiner, Can Yayınları'ndan çıkan ikinci öykü kitabı Hanımların Dikkatine'yle kadınların zorlu dünyasından hikâyeler kaleme alıyor.
kitap oku, bedava kitap
“Hanımların dikkatine; overlok makinesi, ayağınıza geldi. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına, halıfleks kenarına overlok çekilir. Beş dakikada yapılır, hemen teslim edilir...”
Dokuz öykü, dokuz kahraman… Hepsi de kadın ve hepsi sıradan bir Pazar gününü yaşıyor.
Kendi hayatlarının rutininde yaşadıkları o gün, hepsini birbirine bağlayan en önemli ortak nokta, mahallenin sokaklarında dolanırken, hoparlörden seslenen overlokçu…
2007 yılında Gelin Başı adlı kitabıyla çok övgü toplayan Seray Şahiner, Can Yayınları'ndan çıkan ikinci öykü kitabı Hanımların Dikkatine'yle kadınların zorlu dünyasından hikâyeler kaleme alıyor.
kitap oku, bedava kitap
“Hanımların dikkatine; overlok makinesi, ayağınıza geldi. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına, halıfleks kenarına overlok çekilir. Beş dakikada yapılır, hemen teslim edilir...”
Dokuz öykü, dokuz kahraman… Hepsi de kadın ve hepsi sıradan bir Pazar gününü yaşıyor.
Kendi hayatlarının rutininde yaşadıkları o gün, hepsini birbirine bağlayan en önemli ortak nokta, mahallenin sokaklarında dolanırken, hoparlörden seslenen overlokçu…
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
seray Şahinerhanımların dikkatine
''Kağıttan Dünyaların Keşfi'' Kitap Fuarı
''Kağıttan Dünyaların Keşfi''
Kocaeli Büyükşehir Belediyesince, 14-22 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek ''Kocaeli 3. Kitap Fuarı''na 315 yayınevi ve 400'e yakın yazarın katılmasının beklendiği bildirildi.
Yaşam Kitap- Fuarın tanıtımı için Sekapark'ta bir kafeteryada basın toplantısı düzenleyen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Ersin Yazıcı, fuarın 14 Mayıs'ta ''Kağıttan Dünyaların Keşfi'' sloganıyla Uluslararası Fuar Merkezi'nde başlayacağını kaydetti.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesince, 14-22 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek ''Kocaeli 3. Kitap Fuarı''na 315 yayınevi ve 400'e yakın yazarın katılmasının beklendiği bildirildi.
Yaşam Kitap- Fuarın tanıtımı için Sekapark'ta bir kafeteryada basın toplantısı düzenleyen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Ersin Yazıcı, fuarın 14 Mayıs'ta ''Kağıttan Dünyaların Keşfi'' sloganıyla Uluslararası Fuar Merkezi'nde başlayacağını kaydetti.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
kitapdünyalarınkeşfifuarı
kağıttan
Yazar, insan ve Yurttaşım
'Yazar, insan ve Yurttaşım'
Şilili yazar, gazeteci ve aktivist Luis Sepúlveda, Jules Verne, Jack London ve Robert Louis Stevenson gibi büyük yazarları ve özellikle macera öykülerini okuyarak büyümüş meraklı bir çocuktu. Ailesi de çok okurdu. Dedesi kitapları çok seven ve küçük bir kütüphanesi olan İspanyol bir anarşistti.
Yaşam Kitap- 1973'te, Pinochet döneminde 2,5 yıl hapis yattı, daha sonra şartlı tahliye edildi, ev hapsinde tutuldu. Bir arkadaşının yardımıyla kaçmayı başararak bir yıl sırra kadem bastı. Bu süreçte direnişçi bir drama topluluğu kurdu. 1979'da, Nikaragua devrimini savunmak için mücadele veren Simón Bolívar Uluslararası Tugayı'na katıldı. Gazeteci olarak çalışmaya başladı, Latin Amerika ve Afrika'da görev yaptı. Bir yıl sonra Hamburg'a gitti. Amnesty International başta olmak üzere Greenpeace ve UNESCO'nun sayısız projesinde görev almaya devam ediyor. Sürgündeyken hayatı, doğa, ülkeler ve halklar hakkında, kısa öykü, roman, oyunlar, radyo oyunları ile deneme türünde yapıtlarıyla birçok ödül kazanan yazarın yapıtları ülkemizde de okurla buluşturuldu. Sepulveda 'Dünyayı onlar, işçiler değiştirecek' diyor ve ekliyor: 'Bir de öğrenciler!' Sepúlveda ile edebiyatı, işkenceyi, sürgünü ve daha iyi bir dünyaya olan inancı konuştuk. Çevirmenimiz Ayça Sabuncuoğlu'na teşekkürlerimizle'
Şilili yazar, gazeteci ve aktivist Luis Sepúlveda, Jules Verne, Jack London ve Robert Louis Stevenson gibi büyük yazarları ve özellikle macera öykülerini okuyarak büyümüş meraklı bir çocuktu. Ailesi de çok okurdu. Dedesi kitapları çok seven ve küçük bir kütüphanesi olan İspanyol bir anarşistti.
Yaşam Kitap- 1973'te, Pinochet döneminde 2,5 yıl hapis yattı, daha sonra şartlı tahliye edildi, ev hapsinde tutuldu. Bir arkadaşının yardımıyla kaçmayı başararak bir yıl sırra kadem bastı. Bu süreçte direnişçi bir drama topluluğu kurdu. 1979'da, Nikaragua devrimini savunmak için mücadele veren Simón Bolívar Uluslararası Tugayı'na katıldı. Gazeteci olarak çalışmaya başladı, Latin Amerika ve Afrika'da görev yaptı. Bir yıl sonra Hamburg'a gitti. Amnesty International başta olmak üzere Greenpeace ve UNESCO'nun sayısız projesinde görev almaya devam ediyor. Sürgündeyken hayatı, doğa, ülkeler ve halklar hakkında, kısa öykü, roman, oyunlar, radyo oyunları ile deneme türünde yapıtlarıyla birçok ödül kazanan yazarın yapıtları ülkemizde de okurla buluşturuldu. Sepulveda 'Dünyayı onlar, işçiler değiştirecek' diyor ve ekliyor: 'Bir de öğrenciler!' Sepúlveda ile edebiyatı, işkenceyi, sürgünü ve daha iyi bir dünyaya olan inancı konuştuk. Çevirmenimiz Ayça Sabuncuoğlu'na teşekkürlerimizle'
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
jack londonyazarluis sepúlvedajules verneyurttaşıminsanrobert louis stevenson
Yaşar Kemal'in röportajcılığı
'İnce Memed neyse röportajlarım odur'
Türk Edebiyatı'nın yaşayan en büyük romancısı olarak gösterilen Yaşar Kemal belki de birçoklarının bilmediği en iyi röportajcı da aslında. Romancılığı kadar çok uzun yıllar sürmemiş olsa da 1951'de başladığı röportajları bugün altmış koca yılı geride bırakıyor.
YAŞAM KİTAP
.- Ömrü mahkemelerde, sürgünlerde, çoğunlukla da yokluk ve sıkıntı içinde geçen Yaşar Kemal tüm bunlara rağmen en cesur ve can alıcı röportajları gerçekleştirmeyi başardı. Röportaj dalındaki başarısının temelinde aynı zamanda onu birçoklarından ayıran, röportaja bakış açısı yatıyordu. Öncelikle Yaşar Kemal'e göre röportaj 'bir edebiyat türü, onun için bize insan yaşamını, gerçeğini en güzel veren bir dal' ve onun en önemli işlevi, haber ile örtülen gerçeğin açık edilmesi. Habere ve haberin yaratma sürecine son derece hâkim olan Yaşar Kemal'in en önemli özelliklerinden biri de röportaja yüklediği bu güç. Yaşar Kemal'in röportaja bakışı işte bu iki önemli izlek üzerinden okunabilir.
Bir edebiyat dalı
Türk Edebiyatı'nın yaşayan en büyük romancısı olarak gösterilen Yaşar Kemal belki de birçoklarının bilmediği en iyi röportajcı da aslında. Romancılığı kadar çok uzun yıllar sürmemiş olsa da 1951'de başladığı röportajları bugün altmış koca yılı geride bırakıyor.
YAŞAM KİTAP
.- Ömrü mahkemelerde, sürgünlerde, çoğunlukla da yokluk ve sıkıntı içinde geçen Yaşar Kemal tüm bunlara rağmen en cesur ve can alıcı röportajları gerçekleştirmeyi başardı. Röportaj dalındaki başarısının temelinde aynı zamanda onu birçoklarından ayıran, röportaja bakış açısı yatıyordu. Öncelikle Yaşar Kemal'e göre röportaj 'bir edebiyat türü, onun için bize insan yaşamını, gerçeğini en güzel veren bir dal' ve onun en önemli işlevi, haber ile örtülen gerçeğin açık edilmesi. Habere ve haberin yaratma sürecine son derece hâkim olan Yaşar Kemal'in en önemli özelliklerinden biri de röportaja yüklediği bu güç. Yaşar Kemal'in röportaja bakışı işte bu iki önemli izlek üzerinden okunabilir.
Bir edebiyat dalı
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
yaşarkemalinröportajcılığı
Çöküş - Bir Devrin Dramı / Orhan Kilercioğlu
Çöküş-Bir Devrin Dramı
Bugün Ortadoğu coğrafyasında cereyan eden çatışmaların ve kaosların temelinde zengin enerji kaynakları, 1916 yılında imzalanan gizli anlaşmalar ve perde arkasından çevrilen entrikalar yer almaktadır.
yeni çıkan kitaplar
Çatı Kitapları'ndan çıkan "Çöküş-Bir Devrin Dramı" Orhan Kilercioğlu tarafından kaleme alındı. Kitabın önsözünde şu ifadelere yer veriliyor:
Bugün Ortadoğu coğrafyasında cereyan eden çatışmaların ve kaosların temelinde zengin enerji kaynakları, 1916 yılında imzalanan gizli anlaşmalar ve perde arkasından çevrilen entrikalar yer almaktadır.
yeni çıkan kitaplar
Çatı Kitapları'ndan çıkan "Çöküş-Bir Devrin Dramı" Orhan Kilercioğlu tarafından kaleme alındı. Kitabın önsözünde şu ifadelere yer veriliyor:
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Çöküşorhandramıkilercioğludevrin
İnsan nasıl zalim olur?
'Hepimiz zalim aday adayıyız!'
İnsan nasıl zalim olur? İçimizdeki zulmün nasıl farkına varırız? Benliğimizdeki zulmün üstesinden nasıl geliriz? Zalime nasıl teslim olunur ve nasıl karşı konulur? Hitler, McCarthy, Humeyni, zulmü kitlelere nasıl yaydı? Zulüm fikri milyonlarca zihne nasıl zuhur etti?
Yaşam Kitap- Bugün ne değişti (mi?) Kurban, zulmedene neden korkuyla karışık hatta neredeyse fanatikleşen bir hayranlık hisseder? Bunun ardındaki genetik, sosyal nedenler ve sonuçları nelerdir? Zulmü neden asıl mazlumlar öğrenir ve en kötüsünü de onlar uygular? 'Biz ve onlar' ayrımı nedir? 'Cemaatçi biz'in faturası ve diyeti nasıl ödenir? Ayrımcı vicdan ne menemdir? Toplum manipülatörü tatlı su entelleri en iyi neyi bilir? Peki ya literatüre giren yeni emperyalist kavramları biliyor musunuz?.. 'İnsancıl'mış emperyalizm! Bir de 'iyi niyetli'ymiş! Sonra 'liberal'miş!
İnsan nasıl zalim olur? İçimizdeki zulmün nasıl farkına varırız? Benliğimizdeki zulmün üstesinden nasıl geliriz? Zalime nasıl teslim olunur ve nasıl karşı konulur? Hitler, McCarthy, Humeyni, zulmü kitlelere nasıl yaydı? Zulüm fikri milyonlarca zihne nasıl zuhur etti?
Yaşam Kitap- Bugün ne değişti (mi?) Kurban, zulmedene neden korkuyla karışık hatta neredeyse fanatikleşen bir hayranlık hisseder? Bunun ardındaki genetik, sosyal nedenler ve sonuçları nelerdir? Zulmü neden asıl mazlumlar öğrenir ve en kötüsünü de onlar uygular? 'Biz ve onlar' ayrımı nedir? 'Cemaatçi biz'in faturası ve diyeti nasıl ödenir? Ayrımcı vicdan ne menemdir? Toplum manipülatörü tatlı su entelleri en iyi neyi bilir? Peki ya literatüre giren yeni emperyalist kavramları biliyor musunuz?.. 'İnsancıl'mış emperyalizm! Bir de 'iyi niyetli'ymiş! Sonra 'liberal'miş!
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
farkınaİçimizdekizulmünzalimınsanolur varırıznasıl
10 Mayıs 2011 Salı
İletişim Çatışmaları Ve Empati
KİTABIN ÖZETİ
Yazar; kitabında iletişim çatışmasının ne olduğunu, etkili bir iletişim için nasıl bir ortam hazırlanması gerektiğini ve empatinin iletişimdeki önemini anlatmıştır.
Sevmek yeterli değil. Anlamak da gerekli. Anlayarak sevmek, büyük bir erdem olsa gerek�
Yazar; kitabında iletişim çatışmasının ne olduğunu, etkili bir iletişim için nasıl bir ortam hazırlanması gerektiğini ve empatinin iletişimdeki önemini anlatmıştır.
Sevmek yeterli değil. Anlamak da gerekli. Anlayarak sevmek, büyük bir erdem olsa gerek�
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Çatışmaları,
empati,
İletişim
İçinizdeki Lideri Geliştirmek
KİTABIN ÖZETİ
Yazar, liderlerin gelişimi için, yirmi yıl boyunca dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlemiş olduğu yüzlerce liderlik seminerini ve insanlara liderlik ederken edinmiş olduğu tecrübelerini aşağıdaki bölümler halinde aktarmıştır:
1. Liderliğin Tanımı: ETKİ,
2. Liderliğin Anahtarı: ÖNCELİKLER,
3. Liderliğin En Önemli İçeriği: BÜTÜNLÜK
4. Liderliğin Asıl Testi: OLUMLU DEĞİŞİM YARATMAK,
5. Liderliği Güçlendirmenin En Hızlı Yolu: SORUN ÇÖZÜMÜ,
6. Liderlikte Ek Avantaj: TUTUM,
7. En Değerli Kazancınız: İNSANLAR,
8. Liderliğin Vazgeçilmez Niteliği: VİZYON,
9. Liderliğin Fiyat Etiketi: İÇSEL DİSİPLİN,
10. Liderliğin En Önemli Dersi: EKİP GELİŞİMİ.
Yazar, liderlerin gelişimi için, yirmi yıl boyunca dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlemiş olduğu yüzlerce liderlik seminerini ve insanlara liderlik ederken edinmiş olduğu tecrübelerini aşağıdaki bölümler halinde aktarmıştır:
1. Liderliğin Tanımı: ETKİ,
2. Liderliğin Anahtarı: ÖNCELİKLER,
3. Liderliğin En Önemli İçeriği: BÜTÜNLÜK
4. Liderliğin Asıl Testi: OLUMLU DEĞİŞİM YARATMAK,
5. Liderliği Güçlendirmenin En Hızlı Yolu: SORUN ÇÖZÜMÜ,
6. Liderlikte Ek Avantaj: TUTUM,
7. En Değerli Kazancınız: İNSANLAR,
8. Liderliğin Vazgeçilmez Niteliği: VİZYON,
9. Liderliğin Fiyat Etiketi: İÇSEL DİSİPLİN,
10. Liderliğin En Önemli Dersi: EKİP GELİŞİMİ.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
geliştirmek,
İçinizdeki,
lideri
İş Yaşamında Ve Özel Yaşamda Kişisel İmaj
KİTABIN ÖZETİ
Bu kitapta; Türkiye'nin 1980 sonrasında hızlı bir değişim ve yoğun bir rekabet ortamına girmiş bulunduğu vurgulanarak, artık kurumsal yardım yerini kendi kendine yardıma, kitlesel mücadele yerini bireysel mücadeleye bıraktığı ifade edilmektedir. Bu yeni döneme "kendi başının çaresine kendin bak çağı" denilmektedir. Dolayısıyla artık herkes kendi ayakları üzerinde durmayı, kendi kendine yetebilmeyi öğrenmek durumundadır. Bunun yolu da kendini geliştirmek, yapabileceğinin en iyisini yapmak, olabileceğinin en iyisi olmak, daha iyi bir yol aramak, nasıl başarılı olabileceğini öğrenmek ve iyi ilişkiler kurabilmekten geçtiği vurgulanmaktadır .
Bu kitapta; Türkiye'nin 1980 sonrasında hızlı bir değişim ve yoğun bir rekabet ortamına girmiş bulunduğu vurgulanarak, artık kurumsal yardım yerini kendi kendine yardıma, kitlesel mücadele yerini bireysel mücadeleye bıraktığı ifade edilmektedir. Bu yeni döneme "kendi başının çaresine kendin bak çağı" denilmektedir. Dolayısıyla artık herkes kendi ayakları üzerinde durmayı, kendi kendine yetebilmeyi öğrenmek durumundadır. Bunun yolu da kendini geliştirmek, yapabileceğinin en iyisini yapmak, olabileceğinin en iyisi olmak, daha iyi bir yol aramak, nasıl başarılı olabileceğini öğrenmek ve iyi ilişkiler kurabilmekten geçtiği vurgulanmaktadır .
Gümüş Patenler (kitap özeti)
KİTABIN ÖZETİ :
KİTABIN ADI
Gümüş Patenler
KİTABIN YAZARI
Elızabeth M. DODGE
YAYINEVİ VE ADRESİ
Akdeniz Yayıncılık Bağcılar / İSTANBUL
BASIM TARİHİ
Aralık 1998
KİTABIN YAYIM MAKSADI
KİTABIN ADI
Gümüş Patenler
KİTABIN YAZARI
Elızabeth M. DODGE
YAYINEVİ VE ADRESİ
Akdeniz Yayıncılık Bağcılar / İSTANBUL
BASIM TARİHİ
Aralık 1998
KİTABIN YAYIM MAKSADI
Ölüm Diyeti - Robin COOK
Ölüm Diyeti - Robin COOK
Dr. Hodges Barlett Kent Hastanesi (BKH)’ ni kurduktan sonra, işletmesini üstlenerek hastaneyi büyük ve tanınan bir kurum haline getirir. Ekonomik sıkıntıların patlak vermesiyle birlikte Barlett ilçesinde bulunan iki özel hastane maddi ihtiyaçları karşılamaktaki güçlüklerden dolayı kapanır. Dr. Hodges de bu ekonomik durumdan etkilenen hastanesini kurtarmak amacıyla ekonomiden anlayan Traynor’ ı yönetim kurulu başkanlığına getirerek kendini emekliye ayırır. Traynor hastaneyi ayakta tutabilmek için bölgenin en önemli sağlık merkezlerinden biri olan Comprehensive Medical Vermont (CMV) ile sağlık antlaşması yapar.
Dr. Hodges Barlett Kent Hastanesi (BKH)’ ni kurduktan sonra, işletmesini üstlenerek hastaneyi büyük ve tanınan bir kurum haline getirir. Ekonomik sıkıntıların patlak vermesiyle birlikte Barlett ilçesinde bulunan iki özel hastane maddi ihtiyaçları karşılamaktaki güçlüklerden dolayı kapanır. Dr. Hodges de bu ekonomik durumdan etkilenen hastanesini kurtarmak amacıyla ekonomiden anlayan Traynor’ ı yönetim kurulu başkanlığına getirerek kendini emekliye ayırır. Traynor hastaneyi ayakta tutabilmek için bölgenin en önemli sağlık merkezlerinden biri olan Comprehensive Medical Vermont (CMV) ile sağlık antlaşması yapar.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Ölüm Diyeti,
Robin COOK
Ramses, Kadeş Savaşı
Ramses, Kadeş Savaşı - Chrıstıan JACQ
Kitap, M.Ö. 13. yy.da Mısır firavunu I. Seti’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. Ramses’in firavunluk döneminde ülkesinde ve çevresinde dönen entrikaları ve Mısır’ı tehdit eden Hititlilerle yapılan Kadeş savaşını anlatmaktadır. Kitapta öne çıkan karakterler, Mısır kralı II. Ramses, karısı Nefertari, II. Ramses’in yakın arkadaşları Musa, Dışişleri Bakanı Aşa, sandalet taşıyıcısı ve Başkatip Ameni, yılan oynatıcısı Setau, II. Ramses’in ağabeyi Şenar, kızkardeşi Dolant, Libyalı büyücü ve casus şebekesi başı Ofir, vazo ticaretiyle uğraşan Hitit casusu Raya’dır.
Kitap, M.Ö. 13. yy.da Mısır firavunu I. Seti’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. Ramses’in firavunluk döneminde ülkesinde ve çevresinde dönen entrikaları ve Mısır’ı tehdit eden Hititlilerle yapılan Kadeş savaşını anlatmaktadır. Kitapta öne çıkan karakterler, Mısır kralı II. Ramses, karısı Nefertari, II. Ramses’in yakın arkadaşları Musa, Dışişleri Bakanı Aşa, sandalet taşıyıcısı ve Başkatip Ameni, yılan oynatıcısı Setau, II. Ramses’in ağabeyi Şenar, kızkardeşi Dolant, Libyalı büyücü ve casus şebekesi başı Ofir, vazo ticaretiyle uğraşan Hitit casusu Raya’dır.
Zamanımızın Bir Kahramanı - Lermontov
Zamanımızın Bir Kahramanı - Lermontov
Kayşavur Vadisine girdiğimde, güneş karlı dorukların arkasında saklanmaya başlamıştı bile. Bir Oset olan arabacım, karanlık basmadan önce Kayşavur Dağı'na çıkabilmemiz için durmadan kamçılıyordu atları,
Kayşavur Vadisine girdiğimde, güneş karlı dorukların arkasında saklanmaya başlamıştı bile. Bir Oset olan arabacım, karanlık basmadan önce Kayşavur Dağı'na çıkabilmemiz için durmadan kamçılıyordu atları,
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
kahramanı,
lermontov,
zamanımızın
Kitap Özetleri - Askeri Ve Siyasi Anılarım
Askeri Ve Siyasi Anılarım
KİTABIN ÖZETİ :
Foça’nın küçük bir köyü olan Bağarası’nda dünyaya gelen Org. Sabri YİRMİBEŞOĞLU, kısa bir süre sonra Foça’ya ailesi ile beraber yerleşir. Onun dünyaya geldiği yıllar Türk toplumunun çağdaşlaşma gereksinimleri olan ilke, inkılap ve yeniliklerin uygulanmaya başladığı yıllardır. (Latin harflerin kabulü, şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması) Aynı zamanda bütün cihana karşı kazanılmış zaferin ekonomik olarak vermiş olduğu hasarın hissedildiği, bütün toplumun bu hasarı en derinden hissettiği, yokluğun her türlüsünün var olduğu zamandır. T.C. bu ekonomik sıkıntıyı her türlü yöntemlerle (denk bütçe, sıfır enflasyon vb.) halletmek için çaba içerisindedir.
KİTABIN ÖZETİ :
Foça’nın küçük bir köyü olan Bağarası’nda dünyaya gelen Org. Sabri YİRMİBEŞOĞLU, kısa bir süre sonra Foça’ya ailesi ile beraber yerleşir. Onun dünyaya geldiği yıllar Türk toplumunun çağdaşlaşma gereksinimleri olan ilke, inkılap ve yeniliklerin uygulanmaya başladığı yıllardır. (Latin harflerin kabulü, şapka devrimi, tekke ve zaviyelerin kapatılması) Aynı zamanda bütün cihana karşı kazanılmış zaferin ekonomik olarak vermiş olduğu hasarın hissedildiği, bütün toplumun bu hasarı en derinden hissettiği, yokluğun her türlüsünün var olduğu zamandır. T.C. bu ekonomik sıkıntıyı her türlü yöntemlerle (denk bütçe, sıfır enflasyon vb.) halletmek için çaba içerisindedir.
Neil R.SWEENEY - Zirveye tırmanma yolları
Yazarı : Neil R.SWEENEY
Yayınevi : Rota Yayınları
Baskı : İstanbul / 1989 / 195 shf.
ISBN : 975-399-032-4
Bilim Grubu :
Yönetim Türü : Tercüme
Hitap Ettiği Okuyucu Kitlesi: Özel İlgi
Genel Değerlendirme: Orta kademe yöneticileri için yazılan bu kitap, rekabetçi iş ortamında zirveye çıkmak için 16 kritik yönetim becerisini inceliyor. Kitap derlenirken, dünya çapında birçok şirketin yöneticilerine sorula sorulmuş ve cevapları doğrultusunda bir kitap yazılmış. Giriş: Kitap, bir genel müdürün görevlerinin neler olması gerektiği, bu görevleri yerine getirirken ne gibi problemlerle karşılaşabileceği, bu gibi problemleri nasıl çözümleyeceği hakkında bizlere bilgi vermektedir. Genel müdür görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli yetenekler, kişi üst düzeye ulaşmadan, uzun vadede gelişir. Bunlardan bazıları, ötekilerden daha fazla önem taşıyabilir. Basın-yayında yapılan araştırmalar, danışmanlarla ve otuz genel müdürle yapılan görüşmeler, on altı önemli yeteneğin ideal bir genel müdürde olması gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Şimdi sırayla bu on altı yeteneği inceleyelim. A) YARATICI FİKİRLERİ FARKETMEK VE GELİŞTİRMEK Geleceğin genel müdürü olarak, yaratıcı fikirleri geliştirme ve bunu uygulayanları da fark etme becerisine sahip olmalısınız. Yaratıcı fikirler üretmek için; gerekli bilgiye, hata yapmaktan korkmamak için hatalara karşı esnek bir tutuma, önseziye sahip olmanız gerekir. Yaratıcılık konusunda araştırmacı Roger Von Oech'in şu sözleri manidardır.
Yayınevi : Rota Yayınları
Baskı : İstanbul / 1989 / 195 shf.
ISBN : 975-399-032-4
Bilim Grubu :
Yönetim Türü : Tercüme
Hitap Ettiği Okuyucu Kitlesi: Özel İlgi
Genel Değerlendirme: Orta kademe yöneticileri için yazılan bu kitap, rekabetçi iş ortamında zirveye çıkmak için 16 kritik yönetim becerisini inceliyor. Kitap derlenirken, dünya çapında birçok şirketin yöneticilerine sorula sorulmuş ve cevapları doğrultusunda bir kitap yazılmış. Giriş: Kitap, bir genel müdürün görevlerinin neler olması gerektiği, bu görevleri yerine getirirken ne gibi problemlerle karşılaşabileceği, bu gibi problemleri nasıl çözümleyeceği hakkında bizlere bilgi vermektedir. Genel müdür görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli yetenekler, kişi üst düzeye ulaşmadan, uzun vadede gelişir. Bunlardan bazıları, ötekilerden daha fazla önem taşıyabilir. Basın-yayında yapılan araştırmalar, danışmanlarla ve otuz genel müdürle yapılan görüşmeler, on altı önemli yeteneğin ideal bir genel müdürde olması gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Şimdi sırayla bu on altı yeteneği inceleyelim. A) YARATICI FİKİRLERİ FARKETMEK VE GELİŞTİRMEK Geleceğin genel müdürü olarak, yaratıcı fikirleri geliştirme ve bunu uygulayanları da fark etme becerisine sahip olmalısınız. Yaratıcı fikirler üretmek için; gerekli bilgiye, hata yapmaktan korkmamak için hatalara karşı esnek bir tutuma, önseziye sahip olmanız gerekir. Yaratıcılık konusunda araştırmacı Roger Von Oech'in şu sözleri manidardır.
9 Mayıs 2011 Pazartesi
Ahmet Şık, 451 fahrenheit'ta yanar mı?
Güncel edebiyat sitesi sabitfikir.com'un basılı dergisi Sabit Fikir, üçüncü sayısıyla okurlarının karşısında.
yeni çıkan kitaplar
Edebiyatseverlere 64 sayfada dopdolu bir içerik sunan dergi, e-kitabın Türkiye’deki birinci yılını, deneyimli haberci Elif Tanrıyar’ın hazırladığı geniş bir dosyayla kutluyor. İdefix yöneticisi Mehmet İnhan ve Türkiye Yayıncılar Birliği Metin Celal ile yapılan söyleşiler e-kitabın getiri ve götürülerini ana hatlarıyla anlamamıza yardımcı olurken; yazarların, yayınevlerinin ve telif ajanslarının konuya ilişkin görüşleri, e-kitapla ilgili kapsamlı bir çerçeve çizecek.
yeni çıkan kitaplar
Edebiyatseverlere 64 sayfada dopdolu bir içerik sunan dergi, e-kitabın Türkiye’deki birinci yılını, deneyimli haberci Elif Tanrıyar’ın hazırladığı geniş bir dosyayla kutluyor. İdefix yöneticisi Mehmet İnhan ve Türkiye Yayıncılar Birliği Metin Celal ile yapılan söyleşiler e-kitabın getiri ve götürülerini ana hatlarıyla anlamamıza yardımcı olurken; yazarların, yayınevlerinin ve telif ajanslarının konuya ilişkin görüşleri, e-kitapla ilgili kapsamlı bir çerçeve çizecek.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
ahmet,
fahrenheitta,
şık,
yanar
Karl Marx’ın “Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi” Türkçede ilk kez eksiksiz
'Kapital' Türkçede ilk kez aslından ve eksiksiz
Marksizmin temel yapıtının ilk cildi Yordam Kitap'tan çıktı.
Karl Marx’ın “Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi” adlı yapıtının I. cildi, Mehmet Selik-Nail Satlıgan çevirisiyle Yordam Kitap’tan çıktı. 1867 yılındaki ilk yayımlanışından bu yana Marksizmin temel yapıtı sayılan “Kapital”in II. ve III. ciltleri de çevrilip basıldığında, Marx’ın bu dev çalışması
Marksizmin temel yapıtının ilk cildi Yordam Kitap'tan çıktı.
Karl Marx’ın “Kapital: Ekonomi Politiğin Eleştirisi” adlı yapıtının I. cildi, Mehmet Selik-Nail Satlıgan çevirisiyle Yordam Kitap’tan çıktı. 1867 yılındaki ilk yayımlanışından bu yana Marksizmin temel yapıtı sayılan “Kapital”in II. ve III. ciltleri de çevrilip basıldığında, Marx’ın bu dev çalışması
8 Mayıs 2011 Pazar
Nostradamus Bin yıl ötesi
Nostradamus 16.yy’da yaşamış bir kahindir. Kendisi aynı zamanda tıp doktorudur. Çağının en büyük belası olan vebaya karşı o zamanın şartları altında büyük başarı göstermiştir. Nostradamus kehanetlerini yaparken sadece geleceği görebilme yeteneğinden değil daha bilimsel yöntemlerden yararlanmıştır. Bunlar da çağının en kabul gören yöntemleri olan astroloji ve simyadır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
bin,
nostradamus,
ötesi,
yıl
Yılmaz ÇETİNER - Son Padişah Vahdettin
KİTABIN ADI Son Padişah Vahdettin
KİTABIN YAZARI Yılmaz ÇETİNER
ÇEVİREN
YAYINEVİ VE ADRESİ Doğan Kitap Güneşli / İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1998
KİTABIN YAYIM MAKSADI Son Padişah Vahdettin’in Kişiliği İle Onun Döneminde Gelişen Olayları Objektif Olarak Okuyuculara Sunmak, Tarihe Işık Tutmak.
KİTABIN ÖZETİ :
KİTABIN YAZARI Yılmaz ÇETİNER
ÇEVİREN
YAYINEVİ VE ADRESİ Doğan Kitap Güneşli / İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1998
KİTABIN YAYIM MAKSADI Son Padişah Vahdettin’in Kişiliği İle Onun Döneminde Gelişen Olayları Objektif Olarak Okuyuculara Sunmak, Tarihe Işık Tutmak.
KİTABIN ÖZETİ :
Nathan GARDELS - Yüzyılın sonu
KİTABIN YAZARI Nathan GARDELS
BASIM TARİHİ MART 1999
KİTABIN ÖZETİ :
BASIM TARİHİ MART 1999
KİTABIN ÖZETİ :
Thomas PERRY - Boy Hedefi
KİTABIN ADI Boy Hedefi
KİTABIN YAZARI Thomas PERRY
YAYINEVİ VE ADRESİ Altın Kitaplar Yayınevi ağaloğlu/İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1984
KİTABIN YAYIM MAKSADI Roman
KİTABIN ÖZETİ :
Boy hedefi, Amerikan tarzı bir romandır. Olaylar para kazanmanın kolay olduğu Amerika’nın Californiya eyaletinde başlamaktadır. Gerçek sahibi bir mafya babası olan Fielston Growth Enterprises şirketinin görünürdeki sahibi Edgar Fielston’dur.
KİTABIN YAZARI Thomas PERRY
YAYINEVİ VE ADRESİ Altın Kitaplar Yayınevi ağaloğlu/İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1984
KİTABIN YAYIM MAKSADI Roman
KİTABIN ÖZETİ :
Boy hedefi, Amerikan tarzı bir romandır. Olaylar para kazanmanın kolay olduğu Amerika’nın Californiya eyaletinde başlamaktadır. Gerçek sahibi bir mafya babası olan Fielston Growth Enterprises şirketinin görünürdeki sahibi Edgar Fielston’dur.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Boy Hedefi,
Thomas PERRY
Clive CUSSLER - Girdap
KİTABIN ADI Girdap
KİTABIN YAZARI Clive CUSSLER / Hasan KARABULUT
YAYINEVİ VE ADRESİ Altın Kitaplar Yayınevi Cağaloğlu / İSTANBUL
BASIM TARİHİ Ocak 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI Ticari
KİTABIN ÖZETİ :
Kitabın yazarı Clive Cussler gerçek hayatta altın arayıcılığı yapmış, batık gemiler çıkarmış ve denize düşen uçakları bulmuş bir araştırmacıdır. Kitabın konusu da ilgi alanına giren bu olayları kapsayacak şekilde bilim – kurgu karışımı ve yapılması günümüz teknolojisi içinde düşünülebilecek ve gerçekleştirilebilecek olayları konu alan bir macera romanıdır.
KİTABIN YAZARI Clive CUSSLER / Hasan KARABULUT
YAYINEVİ VE ADRESİ Altın Kitaplar Yayınevi Cağaloğlu / İSTANBUL
BASIM TARİHİ Ocak 1999
KİTABIN YAYIM MAKSADI Ticari
KİTABIN ÖZETİ :
Kitabın yazarı Clive Cussler gerçek hayatta altın arayıcılığı yapmış, batık gemiler çıkarmış ve denize düşen uçakları bulmuş bir araştırmacıdır. Kitabın konusu da ilgi alanına giren bu olayları kapsayacak şekilde bilim – kurgu karışımı ve yapılması günümüz teknolojisi içinde düşünülebilecek ve gerçekleştirilebilecek olayları konu alan bir macera romanıdır.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Clive CUSSLER,
Girdap
Hasan Cemal - Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım
KİTABIN ÖZETİ :
Kitap yazarı Hasan Cemal kendi siyasi tarihini, kendi siyasi kişiliğinin oluşumunu artıları ile eksileri ile anlatıyor. Siyasi tarihi ile hesaplaşmaya giriyor. Bu tarz bir hesaplaşmanın hem birey için iç huzur kaynağı, hemde gelecek nesiller için aydınlatıcı bir kaynak olacağını düşünüyor.
Kitap yazarı Hasan Cemal kendi siyasi tarihini, kendi siyasi kişiliğinin oluşumunu artıları ile eksileri ile anlatıyor. Siyasi tarihi ile hesaplaşmaya giriyor. Bu tarz bir hesaplaşmanın hem birey için iç huzur kaynağı, hemde gelecek nesiller için aydınlatıcı bir kaynak olacağını düşünüyor.
7 Mayıs 2011 Cumartesi
DOSTOYEVSKİ - Beyaz Geceler
KİTABIN ADI: BEYAZ GECELER
KİTABIN YAZARI: DOSTOYEVSKİ
YAYIM EVİ: VARLIK YAYINLARI
ADRESİ:CAĞALOĞLU YOKUŞU 40/2 İSTANBUL
BASIM YILI: DOKUZUNCU BASIM, 1986
KİTABIN KONUSU :
Kitapta yalnız bir adamın iç dünyası anlatılmakta.
KİTABIN YAZARI: DOSTOYEVSKİ
YAYIM EVİ: VARLIK YAYINLARI
ADRESİ:CAĞALOĞLU YOKUŞU 40/2 İSTANBUL
BASIM YILI: DOKUZUNCU BASIM, 1986
KİTABIN KONUSU :
Kitapta yalnız bir adamın iç dünyası anlatılmakta.
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Beyaz Geceler,
dostoyevski
ANDRE MAUROİS İnsan Sarrafi
İNSAN SARRAFI
KİTABIN YAZARI ANDRE MAUROİS / ÇEVİREN : (ALİ AVNİ ÖNEŞ)
YAYINEVİ VE ADRESİ DOĞAN YAYIN HOLDİNG A.Ş. / İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1995
KİTABIN YAYIM MAKSADI EDEBİYAT DİZİSİ
KİTABIN ÖZETİ :
İnsanlık tarihinden itibaren toplumlar arasında en çok merak edilen konular arasında ölüm ve ölümden sonra hayat ve ruh ilk sıralarda yer almıştır. Filozoflar ve toplumlar, bu konular üzerinde değişik metot ve anlayışlara sahip olmuşlardır. Her biri, ölümsüzlük ve ruhun ölümsüzlüğü hususlarında değişik görüşler sarf etmişler, kimileri kendilerinden öncekileri takip etmiş, kimileri o zamana kadar hiç duyulmamış, ve insanların kabullenmeleri daha zor olan görüşler beyan etmişler; kimileri de dogma anlayışlara kilitlenip kalmışlar. Fakat günümüze kadar bu konular üzerindeki araştırmalar devam edegelmiştir...
KİTABIN YAZARI ANDRE MAUROİS / ÇEVİREN : (ALİ AVNİ ÖNEŞ)
YAYINEVİ VE ADRESİ DOĞAN YAYIN HOLDİNG A.Ş. / İSTANBUL
BASIM TARİHİ 1995
KİTABIN YAYIM MAKSADI EDEBİYAT DİZİSİ
KİTABIN ÖZETİ :
İnsanlık tarihinden itibaren toplumlar arasında en çok merak edilen konular arasında ölüm ve ölümden sonra hayat ve ruh ilk sıralarda yer almıştır. Filozoflar ve toplumlar, bu konular üzerinde değişik metot ve anlayışlara sahip olmuşlardır. Her biri, ölümsüzlük ve ruhun ölümsüzlüğü hususlarında değişik görüşler sarf etmişler, kimileri kendilerinden öncekileri takip etmiş, kimileri o zamana kadar hiç duyulmamış, ve insanların kabullenmeleri daha zor olan görüşler beyan etmişler; kimileri de dogma anlayışlara kilitlenip kalmışlar. Fakat günümüze kadar bu konular üzerindeki araştırmalar devam edegelmiştir...
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
ANDRE MAUROİS,
İnsan Sarrafi
Gezegenimizi Kurtarmak (kitap özeti)
KİTABIN ÖZETİ :
I NCİ BÖLÜM
Çevre bilincinin gelişmesine rağmen, gezegenimizin sağlığı benzeri görülmemiş bir hızla bozulmuştur. 1972’ den bu yana Dünya, yaklaşık 200 milyon hektar ağaçlık alanı kaybetmiştir. Bitki ve hayvan türlerinin binlercesi yok olmuştur. Stockholm’ deki toplantıdan bu yana insan nüfusu 1,6 milyar artmıştır; bu sayı 1900’ deki toplam insan nüfusuna eşittir.
Çağdaş toplumlar, teknolojideki gelişmelere rağmen, doğaya bağımlıklarını yadsıyarak kendilerine zarar vermektedir. Gezegenin sağlığı sonuçta, üzerinde yaşayan insanların sağlığını da etkiler. Bu bakış açısına göre son yirmi yılda zararlı eğilimler görülmektedir. Ekonomik çıktının büyük bir hızla yükselmesine rağmen, dünyadaki yoksulların sayısı artmıştır.Üçüncü dünya ülkelerinde iş sayısındaki artışın nüfus artışının altında kalması nedeniyle, on milyonlarca insan işsizdir ve yüz milyonlarcası da yetersiz işlerde çalışmaktadır. Bundan çok daha fazla insan ise temiz sudan, yeterli sağlık hizmetinden ve dengeli beslenmeden yoksundur.
Rüzgar ve su erozyonu nedenleriyle toprağın üst tabakasının kaybolması ve bunun yol açtığı toprak bozulması da aynı derecede kaygı vericidir. Üçüncü dünya ülkelerinde yaygın olarak görülen ormansızlaşma ve aşırı otlakçılık ta toprağın bozulmasına neden olur.
Hava kirliliği tüm dünyada yüzlerce şehirde ve pek çok kırsal alanda sürekli bir sorun haline gelmiştir. Dünyanın pek çok yerinde hava kirliliği ve asit yağmurları ekinlere ve ormanlara zarar vermektedir. Atmosferde huzursuz edici bir hızla gelişen başka değişimler de söz konusudur. Bilim adamları, büyük oranda sanayileşmiş ülkelerin ürettiği karbon ve diğer sera gazlarının yoğunluğunun giderek artmasının, önümüzdeki yirmi otuz yılda ortalama küresel sıcaklıklarda hızlı bir artışa yol açacağını tahmin etmektedirler.
Yeryüzünün fiziksel durumunda yerel, bölgesel ve küresel düzeylerde yaşanan bütün bu değişimler, gezegendeki biyolojik çeşitlilik üzerinde korkunç bir etki yaratmaktadır. Kitabın bu ilk bölümünde ele alınan mücadele kaynağı temelde, sürdürülebilir bir toplumun taslağını çizmek, bu toplumun neye benzeyeceğini ve nasıl işleyeceğini tanımlamaktadır.
II NCİ BÖLÜM
Sürdürülebilir bir ekonomi yaratmanın en açık ön şartlarından biri, dünyanın temel enerji kaynakları olarak petrol ve kömürün kullanılmasından vazgeçmektir. Bu yakıtlara bağımlılığı azaltmanın en kolay, en hızlı ve ucuz yolu enerjiyi daha etkin şekilde kullanmak yani daha azla daha çoğunu yapmaktır.
Çeşitli ülkelerde sürdürülen araştırmalara göre bina, fabrika ve ulaşım sistemlerinde enerji kullanımının azaltılması, yalnızca karbon yayımını düşürmekle kalmaz, maliyetinden daha yüksek miktarda para tasarrufu yapılmasını da sağlar.
Dolayısıyla enerji kısıtlamaları büyük olasılıkla evlerin ve dükkanların yürüme ya da bisiklet mesafesinde yer aldıkları daha sıkışık topluluklar yaratacaktır. Enerji etkinliğinin artırılması potansiyeli özellikle, sanayileşmiş ülkelerdeki teknolojik ilerlemelere yetişmeyi geçmişte başaramamış olan üçüncü dünya ülkelerinde yüksektir. Bu ülkeler gelecekte sanayileşmiş ülkeleri hızla yakalayabilirler.
Yeni binaların güneş ışığını hem ısınma hem de elektrik için mümkün olduğunca çok kullanacak şekilde inşa edilmesi ve belki de ileride bodrumlara, hidrojen kullanılarak elektrik ve sıcak su üreten bir kojenaratör yerleştirilmesi yararlı olacaktır.
Ama genelde, sürdürülebilir bir enerji ekonomisinde kirlilik oranı daha düşük ve ekonomi Orta Doğu’ daki politik karışıklıkların yarattığı ekonomik krizlere karşı daha dayanıklı olacaktır.Enerji kaynakları daha pahalı olsa da, bir bütün olarak enerji sistemi çok daha ekonomik olabilecektir.Etkinliğin artması enerji faturalarının düşmesini sağlayacak ve kirlilik kontrolüne sürekli yatırım yapma zorunluluğunu ortadan kaldıracaktır. Sanayileşmiş ülkelerde fosil yakıtlara bağımlılığın azalması, refah düzeyinin sürdürülebilmesini sağlayacaktır.
III NCÜ BÖLÜM
Gücünü büyük oranda, gün ışığından ve jeotermal enerjiye dayalı güneş kaynaklarından alan, bir dünya enerji sisteminin gerekli teknolojisi kurulmaya hazırdır. Böylece fosil yakıtlarının rolü marjinal düzeye indirilebilir. Fakat son zamanlarda yaşanan gelişmelerin getirdiği ekonomik ve çevresel yükler nedeniyle toplumların nükleer gücü reddettiği görülmektedir.
Başta, biyokütle ve su gücü olmak üzere yenilenebilir enerjilerin daha şimdiden dünya enerjisinin yaklaşık %20’ ini sağladığını öğrenmek pek çok kişiyi şaşırtacaktır. 1970’ lerin ortalarından bu yana, dünyada yenilenebilir, kaynak kullanımının artması için gerekli pek çok enerji teknolojisinde sürekli ilerlemeler kaydedilmektedir. Güneş enerjisinden enerji sağlayabilecek makine ve süreçlerin pek çoğu daha şimdiden fosil yakıtlarla rekabet edebilecek durumdadır. Bu teknolojilerin daha da gelişmesiyle birlikte, önümüzdeki on yıl içinde maliyetin daha da düşmesi beklenir.
Sürdürülebilir bir dünya enerji sisteminin dönüm noktası büyük olasılıkla güneş enerjisinin doğrudan dönüştürülebilmesi olacaktır. Geleceğin güneş ısısı teknolojileriyle daha da ucuza elektrik üretilmesi beklenmektedir.
Güneş enerjisinin diğer bir şekli olan rüzgar gücü de, güneşin, yeryüzünün atmosferini düzensiz şekilde ısıtmasından kaynaklanan hava akımının yarattığı enerjiyi kullanmaktır. Rüzgar gücü pek çok ülkede enerjinin beşte birini veya daha fazlasını üretebilmektedir.
Su gücü şu anda, dünya elektriğinin beşte birini sağlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu alanda büyük bir artış potansiyeli olsa da çevre kısıtlamaları bu gelişmeye sınırlama getirmektedir. Hangi su gücü kaynağının kullanılacağına karar verilmesinde kara taşkınları,tuzlanma ve yerlerinden edinmesi gerekecek insan sayısı etkili olacaktır. Bu kaygılar büyük bir olasılıkla, çoğu ülkede potansiyelinin tamamının kullanılmasını engelleyecektir. Yenilenebilir enerji sisteminin diğer önemli bir unsuru da jeotermal enerji, başka bir deyişle yeryüzü çekirdeğinin ısısıdır.. Biyokütlede olduğu gibi jeotermal kaynakların da yenilenebilir olmaları için dikkatle işlenmeleri ve yönetilmeleri gerekmektedir. Yanlış yönetim yerel ısı kaynağının boşalmasına yol açabilir.
Yenilenebilir enerji sisteminin şekli şimdiden ortaya çıkmaya başlamıştır. Mevcut kaynakların son derece bol ve çok yönlü olduğu görülmektedir. Güneş ekonomisinde çok çeşitli teknolojilerin birleşimi kullanılacak, yararlanılan enerji kaynakları bölgenin iklimine ve doğal kaynaklarına göre değişecektir.
IV NCÜ BÖLÜM
20 yy.’ da Batı toplumlarında yerleşen kullan-at anlayışı nedeniyle o kadar çok enerji tüketilmekte, o kadar çok karbon yayılmakta ve o kadar çok hava kirliliği, asit yağmuru, su kirliliği, zehirli atık ve çöp üretilmektedir ki toplum adeta kendi kendini boğazlıyor gibidir. Çevresel açıdan sürdürülebilir bir ekonomide, günümüzün çöp toplama ve çöpleri yok etme şirketlerinin yerini atıkların azaltılması ve geri dönüştürme endüstrileri alacaktır. Böyle bir ekonomide malzeme kullanımı, bir seçenekler hiyerarşisine göre yönlendirilecektir. Öncelikle ele alınacak konu elbette, temel olmayan malzemelerin kullanımından kaçınılmasıdır.
Kullan-at ekonomisinden uzaklaşma amaçlı ilk adımlar geri dönüşüm konusu üzerinde yoğunlaşmışsa da uzun vadeli sürdürülebilirlik, atık akışlarının yok edilmesine bağlıdır. Özellikle de sanayide üretilen atık hacmi azaltılmalıdır. Sanayide imalat süreçlerinin yeniden yapılandırılmasıyla, atık miktarı en az üçte bir oranında azaltılabilir.
Bir diğer olası atık azaltma yöntemi de, gıda ambalajlarının basitleştirilmesi olabilir. Çok boyutlu ya da şekilli içecek ambalajlarının yerini de pek çok kez kullanılabilecek camdan yapılmış ambalajlar alabilir. Bu tür bir sistem büyük oranlarda enerji ve malzeme tasarrufu sağlayacaktır.
Gezegenimizin giderek çoğalan nüfusunun gereksinimlerini, atık akışını sistematik olarak azaltarak ve geriye kalan malzemelerin çoğunu yeniden kullanarak ya da yeniden dönüştürerek yaşamamızı destekleyen sistemleri yok etmeden karşılayabiliriz.
V NCİ BÖLÜM
Fosil yakıtlar ve mineraller gibi iki önemli istisna hariç, besin maddelerimizin tamamını ve sanayinin hammaddesinin büyük bölümünü dört biyolojik sistem – ormanlar, otlaklar, balık yatakları ve tarım alanları – sağlar.
Ormanlarda, aşırı hasadın sonucunda gözle görülür bir ormansızlaşma yaşanmaktadır. Pek çok ülkede insanlar, doğanın, faizin yanı sıra sermayesini de tüketmektedirler. Tarım öncesi döneme göre şimdiden üçte bir azalmış olan ormanlar her yıl 17 hektardan fazla küçülmektedir.
İkinci biyolojik sistem olan otlaklar da, sürdürülebilir bir dünyada farklı bir şekilde yürütülecektir. Saban işini tamamladıktan sonra ormansızlaşmış toprakların büyük bölümü ancak otlak olarak kullanılabilir. Ekim yapılamayacak kadar kurak ya da eğimli tarım alanları neredeyse hiç istisnasız besi hayvanlarının beslenmesinde kullanılmaktadır. Yeryüzünün kara yüzeylerinin %24’ ü, ekin alanlarının kabaca iki oranında bir kısmı bu amaca ayrılmıştır. Yaklaşık 3 milyar evcil geviş getiren hayvan beslenmektedir.
Üçüncü doğal biyolojik sistem olan balık yatakları da küresel ekosistemde ve insanların beslenmelerinde çok önemli bir yere sahiptir. Okyanus ve tatlı su balık yataklarından elde edilen hasat, 1980’lerin sonlarında, yılda 90 milyon tonu aşmıştır. Daha da önemlisi, düşük gelirli ülkelerin çoğunda temel hayvan proteinini balık oluşturmaktadır.
VI NCI BÖLÜM
8 milyar insanı yeterli şekilde doyurabilmek, sürdürülebilir bir dünya kurmanın en zorlu işi olabilir. Beslenmemiz için gerekli hayvan proteininin çoğu balık yatakları ve otlaklardan sağlansa da yiyeceğimizin büyük bölümü ekili alanlardan ve özellikle de bu alanlarda yetiştirilen tahıllardan elde edilmektedir.
İnsanların çoğunun toprakta kalmadığı ve dolayısıyla ekonominin tarımsal temellerinden yalıtılmış olarak yaşayan modern sanayi sonrası toplumlarda, toprağın kapasitesini garanti altına alınmış olarak görme eğilimi söz konusudur. Timothy Weiseke’ nin çok doğru şekilde belirttiği gibi;”Tarım sonrası toplum diye bir şey yoktur.” 8 milyar insanı çevresel açıdan sürdürülebilir bir şekilde doyurmamız, tarıma şu andakinden çok daha fazla zaman ve sermaye ayırmamıza bağlıdır. Yani, tarıma hakettiği önceliği vermemize bağlıdır.
VII NCİ BÖLÜM
Gelişmekte olan ülkelerde her yıl nüfusa eklenen yeni insan sayısı bile çevreye ve çevrenin nüfusları destekleme kapasitesine karşı giderek büyüyen bir tehdit oluşturur. Hızla katlanan nüfuslarla yaşamlarını destekleyen sistemler arasındaki ilişkiler istikrara kavuşturulmadıkça, kalkınma politikaları ne denli yaratıcı olursa olsun başarısızlığa mahkum olacaktır.
Aile planlaması harcamalarının maliyet açısından aslında ne denli etkin olduğu, sağlık konusunda ulaşılacak kazançlar göz önüne alındığında daha iyi anlaşılabilir. Aile planlamasına ulaşma olanağının artması, kadınların üreme sağlıklarında büyük gelişme sağlayacaktır.
Sürdürülebilir bir dünyada, aile boyutu kararları ile sonuçta oluşan nüfus artışı oranlarının, çevresel, ekonomik ve sosyal sonuçları arasındaki ilişkiye dair bilgilere yaygın olarak ulaşılabilecektir. Dolayısı ile, etkin bir ulusal nüfus eğitimi programının başlangıç noktası dolayısıyla, geleceğe dikkatle bakmak ve çeşitli nüfus artışı oranlarının devre destek sistemleriyle ve ekonomik eğilimlerle ilişkilendiren bir dizi alternatif projeksiyon oluşturmaktadır. Geleceğe dair yararlı bir bakış ancak, bu ürünün birleştirilmesiyle edinilebilir.
VIII NCİ BÖLÜM
Sürdürülebilir enerji kullanımı, gıda üretimi, ormancılık ve demografi modellerine doğru ilerleme, geniş kapsamlı toplumsal sorunlar yaratmaktadır. Genellikle ekonomik büyümenin yalnızca bir eki olarak görülen adalet, temel gereksinimleri karşılarken çevreyi de korumayı amaçlayan bir dünyanın en temel hedeflerindendir.
Politik ve sosyal değişimlerin yanı sıra, ekonomik sistemlerin de radikal şekilde elden geçirilmesi gerekmektedir. Bedenin kendi bağışıklık sisteminin sağlıklı bir dokuya saldırmasına yol açan ve oto immün adı verilen bir hastalık gibi ekonomimizde işlemesini sağlayan destek kısımlarına saldırmaktadır.
Ekonomik göstergelerden çıkan anlam ne olursa olsun refaha gelecek kuşaklar pahasına ulaşan ve yoksulların sayısının arttığı bir ekonomiye başarılı denemez. Şu anda, miras bırakacağımız dünyanın, çocuklarımızın gereksinimlerini, bizim gereksinimlerimizi karşıladığı gibi karşılayıp karşılayamayacağı sorusuyla karşı karşıyayız.
IX NCU BÖLÜM
Günümüzde yaygın olarak kullanılan tek gösterge gayri safi milli hasıla (GSMH)’ dır. Bir ekonomideki toplam mal ve hizmet çıktısının ölçeği olan GSMH ülkelerin zenginden yoksula doğru sıralanmasında temel alınır. Yükselen bir GSMH neredeyse tüm dünyada, bir ülkenin sağlığındaki gelişmenin ve insanların ekonomik durumlarındaki iyileşmenin kanıtı olarak görülür.
Ama GSMH’ nin üretilmesinde kullanılan hesaplama sistemi dikkatle incelendiğinde, uzun vadeli ilerlemeyi saptama konusunda bazı önemli hatalar içerdiği görülür. Bir ülkenin ekonomik bilançosu, toplandığında GSMH rakamını veren gelir hesaplarından ve zenginlikteki değişmeleri izleyen sermaye hesaplarından oluşur.
Ekonomik ilerlemenin birincil göstergeleri olarak geleneksel GSMH’ nin ve gelirin ele alınmasındaki yaklaşımdaki kusurların giderek daha da anlaşılması, alternatif ölçü çubuğu geliştirilmesini sağlamıştır. Bu konuda yakın zamanlarda gündeme gelen çabalar arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’ nın hazırladığı Beşeri Kalkınma Endeksi (HDI) ve ekonomist Herman Daly ile ilahiyatçı John Cobb’ un geliştirdikleri sürdürülebilir Ekonomik Refah Endeksi (ISEW) yer almaktadır. Üçüncü bir gösterge olan kişi başına düşen tahıl oranı da, daha gelişmiş endekslerin hesaplanması için gerekli verilerin yıllık bazda genellikle toplanamadığı düşük gelirli ülkelerde refah düzeyi değişimleri için yararlı bir ölçek sunmaktadır.
Bilgi içinse, yetişkin okur yazarlığı ve ortalama öğrenim süresi kullanılır. Kaynaklar üzerindeki hakimiyet, satın alma gücüne göre uyarladıkları kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) temel alınarak belirlenir.
X NCU BÖLÜM
Devletler, tarım zehiri maliyetini düşük tutarak çiftçilere, zararlıların yaptığı tahribatı azaltmalarında dolayısıyla ekin verimini artırmalarında yardım etmeyi amaçlamaktadır.Pek çok devlet aslında orman tahribatını sübvanse etmekte ve her yıl kamu hazinelerinde büyük miktarlarda harcamalar yaratmaktadır.
Bu tür sübvansiyonların azaltılması çevreye hızlı kazançlar sağlamaktan öte, sosyal bir eşitsizlik kaynağını da yok eder ve yoksulların yararlanacağı türden programlara fon ayrılabilmesini sağlar.
Özel yatırımları çevre yararına çalışmaya yönlendirecek pek çok yaratıcı yöntem bulunabilir. Kamu hizmetleri kuruluşlarının düzenlenme biçiminde reform yapılması doğal sorunların ortadan kaldırılmasında ve para tasarrufunda büyük yarar sağlayacaktır.
Ticaret politikalarının çevre üzerindeki etkilerine yakın zamanlara dek yeterince ilgi gösterilmemiş, ama bir çok önemli uluslararası ticaret düzenlemesinin söz konusu olmasıyla birlikte, ticaret politikalarıyla çevre arasındaki bağlantıları saptamaya duyulan ilgi son yıllarda artmıştır. Ticaret kural ve anlaşmaları, doğal kaynakların nasıl kullanıldığı vb. gibi konular yılda 3 trilyon dolara ulaşan büyük para çıkışlarından kimin yararlandığı konularında belirleyicidir.
XI NCİ BÖLÜM
Çevrede meydana gelen zararlar orta kesim halkın üzerine ağır bir yük getirir. Vergilendirme bu yanlışın düzeltilmesi için etkin bir yöntem ve ekonomilerin daha iyi bir çevre sağlığına doğru ilerlemelerini sağlayacak güçlü bir araçtır.Devletler, doğal sistemleri kirleten, bozan ürün ve faaliyetleri vergilendirerek, özel kararlarda çevre maliyetinin de göz önüne alınmasını sağlayabilir.
Bu vergilerin karşılığında gelir vergilerinin ve diğer vergilerin azaltılarak toplam vergi yükünün aynı düzeyde tutulması, hem ekonomi hem de çevre açısından yararlı olacaktır. Vergi yasal düzenlemenin alternatifi değil, tamamlayıcısı olacaktır. Çevre vergileri pazarın güçlü yönlerini korumaktadır. Fiyatları bir pazarın gerçek maliyetini yansıtacak şekilde düzenleyerek, pazarın işlemesini sağlar.
Gelir ve çevre vergilerinin birleştirilmesini gerektiren faktör üretim ve tüketim modellerinin, vergilendirilen faaliyetlerden uzaklaşmasıyla birlikte çevre vergisi gelirlerinin düşecek olmasıdır.
Çevre vergilerinin ulusal ekonomilerin yeniden şekillendirilmesine katkıda bulunmaktan öte çevresel sorunların çözümünde fon olarak kullanılması gerekir.
XII NCİ BÖLÜM
Küresel ekonomide mali dengenin yeniden kurulması, toplumların sürdürülebilir bir yola girmelerinde büyük önem taşır. 1990’ da üçüncü dünya ülkelerinin borcu 1,2 trilyon dolar gibi olağanüstü bir rakama ulaşmıştır ve bu toplam GSMH’ nın %44’ ü demektir. Bu borcun maliyeti 1990’ da 140 milyar dolardır ve bu yük, zengin ülkelerden yoksul ülkelere doğru geleneksel sermaye akışının tersine dönmesine katkıda bulunmuştur.
Günümüzdeki tek taraflı kredi veren ve en büyük kuruluş konumundaki Dünya Bankası’ nın tutarlı bir sürdürülebilir ekonomi görüşü yoktur ve kredi verme özellikleri de genellikle, böyle bir ekonomi yaratma hedefiyle çelişmektedir.1989’ da zengin ülkelerin yoksul ülkelere sağladığı askeri olmayan yardımlar 41 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı yıl Dünya Bankası’ ndan ve bölgesel kalkınma bankalarından alınan krediler toplam 28 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü yıllık yardım düzeylerinin her üyenin GSMH’ sinin %0,7’ ye ulaşmasını hedefler.
Dünya Bankası’ nın açıkça ifade edilmiş sürdürülebilir bir kalkınma stratejisi ve yeni bir yatırım öncelikleri dizisi saptaması, dünyanın acilen gereksindiği liderliği sağlayacaktır.
Küresel çevre bozulması sürecinin durdurulması için gerekli mali kaynakların bulunmasında dünya topluluğu şu ana dek ancak duraksamalı bir ilerleme kaydedilmiştir. Temel sorunlar arasında borç yükünün nasıl azaltılacağı, kalkınma yardımlarının nasıl artırılacağı ve yeni bir kanala sokulacağı ve Dünya Bankası ile diğer çok taraflı kredi kuruluşlarının kurumsal ön yargılarının ve ataletinin nasıl alt edileceği yer almaktadır.
XIII NCÜ BÖLÜM
Çevre açısından sürdürülebilir bir dünya kurmak, insan varlığının neredeyse her yönünde devrim yaratılmasını gerektirecektir. Tarım ya da sanayi devrimi gibi çevre devrimi de kaçınılmaz olarak, farklı ekonomik, sosyal, politik modeller yaratacaktır.
Sürdürülebilir toplum hedefine ulaşmamız “Ekonomik kalkınma” motorunun yönünün değiştirilmesine bağlıdır. Sürdürülebilir bir toplum için gerekli ön şartlar; toprağı koruyan bir tarım, kadınlara sağlık hizmetlerinin ve nüfus istikrarının kavuşturulması eğitimi, bireylerin doğal yaşama yakınlaşmalarının sağlanması, halk öğretmenlerinin sağlanması, buna bağlı olarak eylem planlarının oluşturulması, gelir seviyelerinin dengelenmesi, bu konular hususunda gerekli eğitim kurumlarının oluşturulması veya mevcut kurumların iyileştirilmesi, buna bağlı olarak halkın bilinçlendirilmesi.
Ulus-devletin ortaya çıkışından bu yana ilk kez tüm ülkeler, ortak bir tema çerçevesinde kenetlenmeye çalışma savaşımıyla karşı karşıyadır. Küresel gündem ideolojik olduğu kadar ekolojik olmaya ve doğayla aramızdaki ilişkiye göre yönlenmeye başlayabilir.
Eğer bunlar geçekleştirilemezse, kendimize, çocuklarımıza büyük bir olasılıkla ekosistemlerin çöktüğü, kanser salgınlarının görüldüğü, yaşam standartlarının düştüğü ve açlıkların arka arkaya yinelendiği bir dünya bırakacağız.
--
I NCİ BÖLÜM
Çevre bilincinin gelişmesine rağmen, gezegenimizin sağlığı benzeri görülmemiş bir hızla bozulmuştur. 1972’ den bu yana Dünya, yaklaşık 200 milyon hektar ağaçlık alanı kaybetmiştir. Bitki ve hayvan türlerinin binlercesi yok olmuştur. Stockholm’ deki toplantıdan bu yana insan nüfusu 1,6 milyar artmıştır; bu sayı 1900’ deki toplam insan nüfusuna eşittir.
Çağdaş toplumlar, teknolojideki gelişmelere rağmen, doğaya bağımlıklarını yadsıyarak kendilerine zarar vermektedir. Gezegenin sağlığı sonuçta, üzerinde yaşayan insanların sağlığını da etkiler. Bu bakış açısına göre son yirmi yılda zararlı eğilimler görülmektedir. Ekonomik çıktının büyük bir hızla yükselmesine rağmen, dünyadaki yoksulların sayısı artmıştır.Üçüncü dünya ülkelerinde iş sayısındaki artışın nüfus artışının altında kalması nedeniyle, on milyonlarca insan işsizdir ve yüz milyonlarcası da yetersiz işlerde çalışmaktadır. Bundan çok daha fazla insan ise temiz sudan, yeterli sağlık hizmetinden ve dengeli beslenmeden yoksundur.
Rüzgar ve su erozyonu nedenleriyle toprağın üst tabakasının kaybolması ve bunun yol açtığı toprak bozulması da aynı derecede kaygı vericidir. Üçüncü dünya ülkelerinde yaygın olarak görülen ormansızlaşma ve aşırı otlakçılık ta toprağın bozulmasına neden olur.
Hava kirliliği tüm dünyada yüzlerce şehirde ve pek çok kırsal alanda sürekli bir sorun haline gelmiştir. Dünyanın pek çok yerinde hava kirliliği ve asit yağmurları ekinlere ve ormanlara zarar vermektedir. Atmosferde huzursuz edici bir hızla gelişen başka değişimler de söz konusudur. Bilim adamları, büyük oranda sanayileşmiş ülkelerin ürettiği karbon ve diğer sera gazlarının yoğunluğunun giderek artmasının, önümüzdeki yirmi otuz yılda ortalama küresel sıcaklıklarda hızlı bir artışa yol açacağını tahmin etmektedirler.
Yeryüzünün fiziksel durumunda yerel, bölgesel ve küresel düzeylerde yaşanan bütün bu değişimler, gezegendeki biyolojik çeşitlilik üzerinde korkunç bir etki yaratmaktadır. Kitabın bu ilk bölümünde ele alınan mücadele kaynağı temelde, sürdürülebilir bir toplumun taslağını çizmek, bu toplumun neye benzeyeceğini ve nasıl işleyeceğini tanımlamaktadır.
II NCİ BÖLÜM
Sürdürülebilir bir ekonomi yaratmanın en açık ön şartlarından biri, dünyanın temel enerji kaynakları olarak petrol ve kömürün kullanılmasından vazgeçmektir. Bu yakıtlara bağımlılığı azaltmanın en kolay, en hızlı ve ucuz yolu enerjiyi daha etkin şekilde kullanmak yani daha azla daha çoğunu yapmaktır.
Çeşitli ülkelerde sürdürülen araştırmalara göre bina, fabrika ve ulaşım sistemlerinde enerji kullanımının azaltılması, yalnızca karbon yayımını düşürmekle kalmaz, maliyetinden daha yüksek miktarda para tasarrufu yapılmasını da sağlar.
Dolayısıyla enerji kısıtlamaları büyük olasılıkla evlerin ve dükkanların yürüme ya da bisiklet mesafesinde yer aldıkları daha sıkışık topluluklar yaratacaktır. Enerji etkinliğinin artırılması potansiyeli özellikle, sanayileşmiş ülkelerdeki teknolojik ilerlemelere yetişmeyi geçmişte başaramamış olan üçüncü dünya ülkelerinde yüksektir. Bu ülkeler gelecekte sanayileşmiş ülkeleri hızla yakalayabilirler.
Yeni binaların güneş ışığını hem ısınma hem de elektrik için mümkün olduğunca çok kullanacak şekilde inşa edilmesi ve belki de ileride bodrumlara, hidrojen kullanılarak elektrik ve sıcak su üreten bir kojenaratör yerleştirilmesi yararlı olacaktır.
Ama genelde, sürdürülebilir bir enerji ekonomisinde kirlilik oranı daha düşük ve ekonomi Orta Doğu’ daki politik karışıklıkların yarattığı ekonomik krizlere karşı daha dayanıklı olacaktır.Enerji kaynakları daha pahalı olsa da, bir bütün olarak enerji sistemi çok daha ekonomik olabilecektir.Etkinliğin artması enerji faturalarının düşmesini sağlayacak ve kirlilik kontrolüne sürekli yatırım yapma zorunluluğunu ortadan kaldıracaktır. Sanayileşmiş ülkelerde fosil yakıtlara bağımlılığın azalması, refah düzeyinin sürdürülebilmesini sağlayacaktır.
III NCÜ BÖLÜM
Gücünü büyük oranda, gün ışığından ve jeotermal enerjiye dayalı güneş kaynaklarından alan, bir dünya enerji sisteminin gerekli teknolojisi kurulmaya hazırdır. Böylece fosil yakıtlarının rolü marjinal düzeye indirilebilir. Fakat son zamanlarda yaşanan gelişmelerin getirdiği ekonomik ve çevresel yükler nedeniyle toplumların nükleer gücü reddettiği görülmektedir.
Başta, biyokütle ve su gücü olmak üzere yenilenebilir enerjilerin daha şimdiden dünya enerjisinin yaklaşık %20’ ini sağladığını öğrenmek pek çok kişiyi şaşırtacaktır. 1970’ lerin ortalarından bu yana, dünyada yenilenebilir, kaynak kullanımının artması için gerekli pek çok enerji teknolojisinde sürekli ilerlemeler kaydedilmektedir. Güneş enerjisinden enerji sağlayabilecek makine ve süreçlerin pek çoğu daha şimdiden fosil yakıtlarla rekabet edebilecek durumdadır. Bu teknolojilerin daha da gelişmesiyle birlikte, önümüzdeki on yıl içinde maliyetin daha da düşmesi beklenir.
Sürdürülebilir bir dünya enerji sisteminin dönüm noktası büyük olasılıkla güneş enerjisinin doğrudan dönüştürülebilmesi olacaktır. Geleceğin güneş ısısı teknolojileriyle daha da ucuza elektrik üretilmesi beklenmektedir.
Güneş enerjisinin diğer bir şekli olan rüzgar gücü de, güneşin, yeryüzünün atmosferini düzensiz şekilde ısıtmasından kaynaklanan hava akımının yarattığı enerjiyi kullanmaktır. Rüzgar gücü pek çok ülkede enerjinin beşte birini veya daha fazlasını üretebilmektedir.
Su gücü şu anda, dünya elektriğinin beşte birini sağlar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu alanda büyük bir artış potansiyeli olsa da çevre kısıtlamaları bu gelişmeye sınırlama getirmektedir. Hangi su gücü kaynağının kullanılacağına karar verilmesinde kara taşkınları,tuzlanma ve yerlerinden edinmesi gerekecek insan sayısı etkili olacaktır. Bu kaygılar büyük bir olasılıkla, çoğu ülkede potansiyelinin tamamının kullanılmasını engelleyecektir. Yenilenebilir enerji sisteminin diğer önemli bir unsuru da jeotermal enerji, başka bir deyişle yeryüzü çekirdeğinin ısısıdır.. Biyokütlede olduğu gibi jeotermal kaynakların da yenilenebilir olmaları için dikkatle işlenmeleri ve yönetilmeleri gerekmektedir. Yanlış yönetim yerel ısı kaynağının boşalmasına yol açabilir.
Yenilenebilir enerji sisteminin şekli şimdiden ortaya çıkmaya başlamıştır. Mevcut kaynakların son derece bol ve çok yönlü olduğu görülmektedir. Güneş ekonomisinde çok çeşitli teknolojilerin birleşimi kullanılacak, yararlanılan enerji kaynakları bölgenin iklimine ve doğal kaynaklarına göre değişecektir.
IV NCÜ BÖLÜM
20 yy.’ da Batı toplumlarında yerleşen kullan-at anlayışı nedeniyle o kadar çok enerji tüketilmekte, o kadar çok karbon yayılmakta ve o kadar çok hava kirliliği, asit yağmuru, su kirliliği, zehirli atık ve çöp üretilmektedir ki toplum adeta kendi kendini boğazlıyor gibidir. Çevresel açıdan sürdürülebilir bir ekonomide, günümüzün çöp toplama ve çöpleri yok etme şirketlerinin yerini atıkların azaltılması ve geri dönüştürme endüstrileri alacaktır. Böyle bir ekonomide malzeme kullanımı, bir seçenekler hiyerarşisine göre yönlendirilecektir. Öncelikle ele alınacak konu elbette, temel olmayan malzemelerin kullanımından kaçınılmasıdır.
Kullan-at ekonomisinden uzaklaşma amaçlı ilk adımlar geri dönüşüm konusu üzerinde yoğunlaşmışsa da uzun vadeli sürdürülebilirlik, atık akışlarının yok edilmesine bağlıdır. Özellikle de sanayide üretilen atık hacmi azaltılmalıdır. Sanayide imalat süreçlerinin yeniden yapılandırılmasıyla, atık miktarı en az üçte bir oranında azaltılabilir.
Bir diğer olası atık azaltma yöntemi de, gıda ambalajlarının basitleştirilmesi olabilir. Çok boyutlu ya da şekilli içecek ambalajlarının yerini de pek çok kez kullanılabilecek camdan yapılmış ambalajlar alabilir. Bu tür bir sistem büyük oranlarda enerji ve malzeme tasarrufu sağlayacaktır.
Gezegenimizin giderek çoğalan nüfusunun gereksinimlerini, atık akışını sistematik olarak azaltarak ve geriye kalan malzemelerin çoğunu yeniden kullanarak ya da yeniden dönüştürerek yaşamamızı destekleyen sistemleri yok etmeden karşılayabiliriz.
V NCİ BÖLÜM
Fosil yakıtlar ve mineraller gibi iki önemli istisna hariç, besin maddelerimizin tamamını ve sanayinin hammaddesinin büyük bölümünü dört biyolojik sistem – ormanlar, otlaklar, balık yatakları ve tarım alanları – sağlar.
Ormanlarda, aşırı hasadın sonucunda gözle görülür bir ormansızlaşma yaşanmaktadır. Pek çok ülkede insanlar, doğanın, faizin yanı sıra sermayesini de tüketmektedirler. Tarım öncesi döneme göre şimdiden üçte bir azalmış olan ormanlar her yıl 17 hektardan fazla küçülmektedir.
İkinci biyolojik sistem olan otlaklar da, sürdürülebilir bir dünyada farklı bir şekilde yürütülecektir. Saban işini tamamladıktan sonra ormansızlaşmış toprakların büyük bölümü ancak otlak olarak kullanılabilir. Ekim yapılamayacak kadar kurak ya da eğimli tarım alanları neredeyse hiç istisnasız besi hayvanlarının beslenmesinde kullanılmaktadır. Yeryüzünün kara yüzeylerinin %24’ ü, ekin alanlarının kabaca iki oranında bir kısmı bu amaca ayrılmıştır. Yaklaşık 3 milyar evcil geviş getiren hayvan beslenmektedir.
Üçüncü doğal biyolojik sistem olan balık yatakları da küresel ekosistemde ve insanların beslenmelerinde çok önemli bir yere sahiptir. Okyanus ve tatlı su balık yataklarından elde edilen hasat, 1980’lerin sonlarında, yılda 90 milyon tonu aşmıştır. Daha da önemlisi, düşük gelirli ülkelerin çoğunda temel hayvan proteinini balık oluşturmaktadır.
VI NCI BÖLÜM
8 milyar insanı yeterli şekilde doyurabilmek, sürdürülebilir bir dünya kurmanın en zorlu işi olabilir. Beslenmemiz için gerekli hayvan proteininin çoğu balık yatakları ve otlaklardan sağlansa da yiyeceğimizin büyük bölümü ekili alanlardan ve özellikle de bu alanlarda yetiştirilen tahıllardan elde edilmektedir.
İnsanların çoğunun toprakta kalmadığı ve dolayısıyla ekonominin tarımsal temellerinden yalıtılmış olarak yaşayan modern sanayi sonrası toplumlarda, toprağın kapasitesini garanti altına alınmış olarak görme eğilimi söz konusudur. Timothy Weiseke’ nin çok doğru şekilde belirttiği gibi;”Tarım sonrası toplum diye bir şey yoktur.” 8 milyar insanı çevresel açıdan sürdürülebilir bir şekilde doyurmamız, tarıma şu andakinden çok daha fazla zaman ve sermaye ayırmamıza bağlıdır. Yani, tarıma hakettiği önceliği vermemize bağlıdır.
VII NCİ BÖLÜM
Gelişmekte olan ülkelerde her yıl nüfusa eklenen yeni insan sayısı bile çevreye ve çevrenin nüfusları destekleme kapasitesine karşı giderek büyüyen bir tehdit oluşturur. Hızla katlanan nüfuslarla yaşamlarını destekleyen sistemler arasındaki ilişkiler istikrara kavuşturulmadıkça, kalkınma politikaları ne denli yaratıcı olursa olsun başarısızlığa mahkum olacaktır.
Aile planlaması harcamalarının maliyet açısından aslında ne denli etkin olduğu, sağlık konusunda ulaşılacak kazançlar göz önüne alındığında daha iyi anlaşılabilir. Aile planlamasına ulaşma olanağının artması, kadınların üreme sağlıklarında büyük gelişme sağlayacaktır.
Sürdürülebilir bir dünyada, aile boyutu kararları ile sonuçta oluşan nüfus artışı oranlarının, çevresel, ekonomik ve sosyal sonuçları arasındaki ilişkiye dair bilgilere yaygın olarak ulaşılabilecektir. Dolayısı ile, etkin bir ulusal nüfus eğitimi programının başlangıç noktası dolayısıyla, geleceğe dikkatle bakmak ve çeşitli nüfus artışı oranlarının devre destek sistemleriyle ve ekonomik eğilimlerle ilişkilendiren bir dizi alternatif projeksiyon oluşturmaktadır. Geleceğe dair yararlı bir bakış ancak, bu ürünün birleştirilmesiyle edinilebilir.
VIII NCİ BÖLÜM
Sürdürülebilir enerji kullanımı, gıda üretimi, ormancılık ve demografi modellerine doğru ilerleme, geniş kapsamlı toplumsal sorunlar yaratmaktadır. Genellikle ekonomik büyümenin yalnızca bir eki olarak görülen adalet, temel gereksinimleri karşılarken çevreyi de korumayı amaçlayan bir dünyanın en temel hedeflerindendir.
Politik ve sosyal değişimlerin yanı sıra, ekonomik sistemlerin de radikal şekilde elden geçirilmesi gerekmektedir. Bedenin kendi bağışıklık sisteminin sağlıklı bir dokuya saldırmasına yol açan ve oto immün adı verilen bir hastalık gibi ekonomimizde işlemesini sağlayan destek kısımlarına saldırmaktadır.
Ekonomik göstergelerden çıkan anlam ne olursa olsun refaha gelecek kuşaklar pahasına ulaşan ve yoksulların sayısının arttığı bir ekonomiye başarılı denemez. Şu anda, miras bırakacağımız dünyanın, çocuklarımızın gereksinimlerini, bizim gereksinimlerimizi karşıladığı gibi karşılayıp karşılayamayacağı sorusuyla karşı karşıyayız.
IX NCU BÖLÜM
Günümüzde yaygın olarak kullanılan tek gösterge gayri safi milli hasıla (GSMH)’ dır. Bir ekonomideki toplam mal ve hizmet çıktısının ölçeği olan GSMH ülkelerin zenginden yoksula doğru sıralanmasında temel alınır. Yükselen bir GSMH neredeyse tüm dünyada, bir ülkenin sağlığındaki gelişmenin ve insanların ekonomik durumlarındaki iyileşmenin kanıtı olarak görülür.
Ama GSMH’ nin üretilmesinde kullanılan hesaplama sistemi dikkatle incelendiğinde, uzun vadeli ilerlemeyi saptama konusunda bazı önemli hatalar içerdiği görülür. Bir ülkenin ekonomik bilançosu, toplandığında GSMH rakamını veren gelir hesaplarından ve zenginlikteki değişmeleri izleyen sermaye hesaplarından oluşur.
Ekonomik ilerlemenin birincil göstergeleri olarak geleneksel GSMH’ nin ve gelirin ele alınmasındaki yaklaşımdaki kusurların giderek daha da anlaşılması, alternatif ölçü çubuğu geliştirilmesini sağlamıştır. Bu konuda yakın zamanlarda gündeme gelen çabalar arasında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’ nın hazırladığı Beşeri Kalkınma Endeksi (HDI) ve ekonomist Herman Daly ile ilahiyatçı John Cobb’ un geliştirdikleri sürdürülebilir Ekonomik Refah Endeksi (ISEW) yer almaktadır. Üçüncü bir gösterge olan kişi başına düşen tahıl oranı da, daha gelişmiş endekslerin hesaplanması için gerekli verilerin yıllık bazda genellikle toplanamadığı düşük gelirli ülkelerde refah düzeyi değişimleri için yararlı bir ölçek sunmaktadır.
Bilgi içinse, yetişkin okur yazarlığı ve ortalama öğrenim süresi kullanılır. Kaynaklar üzerindeki hakimiyet, satın alma gücüne göre uyarladıkları kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) temel alınarak belirlenir.
X NCU BÖLÜM
Devletler, tarım zehiri maliyetini düşük tutarak çiftçilere, zararlıların yaptığı tahribatı azaltmalarında dolayısıyla ekin verimini artırmalarında yardım etmeyi amaçlamaktadır.Pek çok devlet aslında orman tahribatını sübvanse etmekte ve her yıl kamu hazinelerinde büyük miktarlarda harcamalar yaratmaktadır.
Bu tür sübvansiyonların azaltılması çevreye hızlı kazançlar sağlamaktan öte, sosyal bir eşitsizlik kaynağını da yok eder ve yoksulların yararlanacağı türden programlara fon ayrılabilmesini sağlar.
Özel yatırımları çevre yararına çalışmaya yönlendirecek pek çok yaratıcı yöntem bulunabilir. Kamu hizmetleri kuruluşlarının düzenlenme biçiminde reform yapılması doğal sorunların ortadan kaldırılmasında ve para tasarrufunda büyük yarar sağlayacaktır.
Ticaret politikalarının çevre üzerindeki etkilerine yakın zamanlara dek yeterince ilgi gösterilmemiş, ama bir çok önemli uluslararası ticaret düzenlemesinin söz konusu olmasıyla birlikte, ticaret politikalarıyla çevre arasındaki bağlantıları saptamaya duyulan ilgi son yıllarda artmıştır. Ticaret kural ve anlaşmaları, doğal kaynakların nasıl kullanıldığı vb. gibi konular yılda 3 trilyon dolara ulaşan büyük para çıkışlarından kimin yararlandığı konularında belirleyicidir.
XI NCİ BÖLÜM
Çevrede meydana gelen zararlar orta kesim halkın üzerine ağır bir yük getirir. Vergilendirme bu yanlışın düzeltilmesi için etkin bir yöntem ve ekonomilerin daha iyi bir çevre sağlığına doğru ilerlemelerini sağlayacak güçlü bir araçtır.Devletler, doğal sistemleri kirleten, bozan ürün ve faaliyetleri vergilendirerek, özel kararlarda çevre maliyetinin de göz önüne alınmasını sağlayabilir.
Bu vergilerin karşılığında gelir vergilerinin ve diğer vergilerin azaltılarak toplam vergi yükünün aynı düzeyde tutulması, hem ekonomi hem de çevre açısından yararlı olacaktır. Vergi yasal düzenlemenin alternatifi değil, tamamlayıcısı olacaktır. Çevre vergileri pazarın güçlü yönlerini korumaktadır. Fiyatları bir pazarın gerçek maliyetini yansıtacak şekilde düzenleyerek, pazarın işlemesini sağlar.
Gelir ve çevre vergilerinin birleştirilmesini gerektiren faktör üretim ve tüketim modellerinin, vergilendirilen faaliyetlerden uzaklaşmasıyla birlikte çevre vergisi gelirlerinin düşecek olmasıdır.
Çevre vergilerinin ulusal ekonomilerin yeniden şekillendirilmesine katkıda bulunmaktan öte çevresel sorunların çözümünde fon olarak kullanılması gerekir.
XII NCİ BÖLÜM
Küresel ekonomide mali dengenin yeniden kurulması, toplumların sürdürülebilir bir yola girmelerinde büyük önem taşır. 1990’ da üçüncü dünya ülkelerinin borcu 1,2 trilyon dolar gibi olağanüstü bir rakama ulaşmıştır ve bu toplam GSMH’ nın %44’ ü demektir. Bu borcun maliyeti 1990’ da 140 milyar dolardır ve bu yük, zengin ülkelerden yoksul ülkelere doğru geleneksel sermaye akışının tersine dönmesine katkıda bulunmuştur.
Günümüzdeki tek taraflı kredi veren ve en büyük kuruluş konumundaki Dünya Bankası’ nın tutarlı bir sürdürülebilir ekonomi görüşü yoktur ve kredi verme özellikleri de genellikle, böyle bir ekonomi yaratma hedefiyle çelişmektedir.1989’ da zengin ülkelerin yoksul ülkelere sağladığı askeri olmayan yardımlar 41 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı yıl Dünya Bankası’ ndan ve bölgesel kalkınma bankalarından alınan krediler toplam 28 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü yıllık yardım düzeylerinin her üyenin GSMH’ sinin %0,7’ ye ulaşmasını hedefler.
Dünya Bankası’ nın açıkça ifade edilmiş sürdürülebilir bir kalkınma stratejisi ve yeni bir yatırım öncelikleri dizisi saptaması, dünyanın acilen gereksindiği liderliği sağlayacaktır.
Küresel çevre bozulması sürecinin durdurulması için gerekli mali kaynakların bulunmasında dünya topluluğu şu ana dek ancak duraksamalı bir ilerleme kaydedilmiştir. Temel sorunlar arasında borç yükünün nasıl azaltılacağı, kalkınma yardımlarının nasıl artırılacağı ve yeni bir kanala sokulacağı ve Dünya Bankası ile diğer çok taraflı kredi kuruluşlarının kurumsal ön yargılarının ve ataletinin nasıl alt edileceği yer almaktadır.
XIII NCÜ BÖLÜM
Çevre açısından sürdürülebilir bir dünya kurmak, insan varlığının neredeyse her yönünde devrim yaratılmasını gerektirecektir. Tarım ya da sanayi devrimi gibi çevre devrimi de kaçınılmaz olarak, farklı ekonomik, sosyal, politik modeller yaratacaktır.
Sürdürülebilir toplum hedefine ulaşmamız “Ekonomik kalkınma” motorunun yönünün değiştirilmesine bağlıdır. Sürdürülebilir bir toplum için gerekli ön şartlar; toprağı koruyan bir tarım, kadınlara sağlık hizmetlerinin ve nüfus istikrarının kavuşturulması eğitimi, bireylerin doğal yaşama yakınlaşmalarının sağlanması, halk öğretmenlerinin sağlanması, buna bağlı olarak eylem planlarının oluşturulması, gelir seviyelerinin dengelenmesi, bu konular hususunda gerekli eğitim kurumlarının oluşturulması veya mevcut kurumların iyileştirilmesi, buna bağlı olarak halkın bilinçlendirilmesi.
Ulus-devletin ortaya çıkışından bu yana ilk kez tüm ülkeler, ortak bir tema çerçevesinde kenetlenmeye çalışma savaşımıyla karşı karşıyadır. Küresel gündem ideolojik olduğu kadar ekolojik olmaya ve doğayla aramızdaki ilişkiye göre yönlenmeye başlayabilir.
Eğer bunlar geçekleştirilemezse, kendimize, çocuklarımıza büyük bir olasılıkla ekosistemlerin çöktüğü, kanser salgınlarının görüldüğü, yaşam standartlarının düştüğü ve açlıkların arka arkaya yinelendiği bir dünya bırakacağız.
--
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
gezegenimizi,
kitap,
kurtarmak,
özeti
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)