Translate

İzleyiciler

24 Ocak 2022 Pazartesi

Algınız kadar yazabilirsiniz !

Kendimizi başkalarının bizi gördüğü gibi görmek çok yararlı bir yetenektir.”

Aldous Huxley

Huxley’in bu düşüncesini de dillendirdiği Sezgi Kapıları (*) elime aldığım ilk günden beri benim “yaşama algısı” kitabım olmuştur. Bir konuşmamızda Kemal Demirel, “Algınız açık değilse yazamazsınız, onun için bir yazara felsefe gerek, bilim gerek, sinema, müzik, resim ve tiyatro gerek,” demişti. Bana İnsanlar Üzerine adlı deneme kitabını imzalayıp verdiğinde, ona, daha önceleri bu

22 Ocak 2022 Cumartesi

"Genç modern” annelerin başına gelen çoğu absürt olay bu kitapta !

“Geçmişi Bir Yabancıymışçasına Hatırlamak”

Sinem Keskinel’in Cenova Yayınları’ndan çıkan kitabı Yaz’dan Sonra, tanıdık bir hikâye üzerinden annelik ile tanışma, lohusalık buhranı, yetersizlik ve başkalaşma duygusu gibi pek konuşulmayan ve üstü örtülen meselelere dokunuyor.



Yaz
dan Sonra adlı kitabını elime ilk aldığımda karşılaşacağım şeyleri hiç tahmin etmeden okumaya başladım. Adının da getirdiği hissiyatla yaklaşan yaz mevsimine yakışır, sempatik ve naif bir kitap bekliyordum. Hâlbuki daha başlarda hikâye ortaya çıktıkça, sandığımdan çok daha sert bir şeyin beni beklediğini fark ettim. Gerçekçi ve sözünü sakınmayan bir dünyaya daldım. Bu hikâye nasıl ortaya çıktı ve otobiyografik bir yanı var mı?

Herüretimin otobiyografik yanlarının olduğunu düşünüyorum. Birebir üreticisinin başından geçen

Güneşte Hiç Tazelik Yok

“Güneşte Hiç Tazelik Yok”

Beat Kuşağı'nın Kuzeybatılılar kolunun son temsilcilerinden Richard Brautigan’ın İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde kendi iç savaşını veren, zamanda oradan oraya savrulan bir adamın hikâyesini anlattığı Yani Rüzgâr Her Şeyi Alıp Götürmeyecek kitabı üzerine bir yazı.



Richard Brautigan’ın intihar etmeden önce kaleme aldığı son romanı Yani Rüzgâr Her şeyi Alıp Götürmeyecek, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında Amerika’da yaşanan gündelik hayata mercek tutan bir kitap. Bu sarsıcı kitap benim yazarla tanışma kitabım oldu. Ölüme farklı gözlerle bakmaya

Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Boşluktan Gelen Sesler

Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Boşluktan Gelen Sesler: Boşluktan Gelen Sesler Per Petterson’un  At Çalmaya Gidiyoruz, Reddediyorum, Lanet Olsun Zaman Nehrine ve Benim Durumumdaki Erkekler  romanl...

18 Ocak 2022 Salı

Hiç Dinmeyen Fırtına: Günlükleri Işığında Sofya Tolstoy & Lev Tolstoy

“L.N., bugün daha iyi bir gün geçirdi, çünkü ağrısı azdı ve bir buçuk saat kadar uyudu; konuşabildi de. Buna rağmen güçten düşüyor ve özellikle kalbi zayıflıyor. Başka bir şey düşünemiyorum; güçlü olmam ve ona bakmam gerek. Patlamak isteyen umutsuzluğumu, yüreğimin derinliklerine gömmeye uğraşıyorum.”

Sofya Tolstoy, 28 Ocak 1902

Günlük, bir edebî malzeme olmasının yanında yazarının gündelik hayatını, sırlarını, en insani yönlerini açığa vurması bakımından da önemli bir yazın türüdür. Hele de bu günlüğü tutan kişi dünya edebiyatının önemli bir ismiyse, yazdıkları daha bir anlamlı hale gelir, okurlar tarafından fazladan bir dikkatle takip edilir. Bununla birlikte okur,

Son Hikâyeler

Özellikle 2018 yılında hem Man Booker hem de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasıyla tıpkı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de okur kitlesi genişleyen Olga Tokarczuk, Türkçeye yeni çevrilen romanı Son Hikâyeler (Timaş Yayınları, 2021) ile yine okuru özgün dili ve üslubu odağında zengin bir kurguya davet ediyor.

Birbirini bütünleyen, iç içe geçmiş üç hikâyeden oluşuyor Son Hikâyeler. Metnin başından itibaren güçlü

Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan


aile çay bahçesi

Geçtiğimiz aylarda bir film izledim: Kusursuzlar. 2013 Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film, en iyi yönetmen ödüllerini falan almış bir film. Yönetmen koltuğunda Ramim Matin var. Filmde Yasemin ve Lale isimlerindeki iki kız kardeşin hayatlarından bir kesit çıkıyor karşımıza. Farklı karakterde olan bu kardeşlerin hayata bakışları, yaşayış şekilleri, oturuşları, kalkışları; neredeyse her şeyleri farklı. Çeşme’de, ölmüş olan anneannelerinin yazlıklarında tatile giden kardeşlerin sakladıkları sır, filmin sonlarında açığa çıkıyor ve seyirciyle buluşuyor. “Olayımız budur abiler”

Category Archives: Öykü Konuşmaları


ferhat-ozkan

FERHAT ÖZKAN’LA “YOKSUNLAR” ÜZERİNE SÖYLEŞİ *

Yoksunlar’a Dostoyevski’den yaptığınız bir alıntı ile başlıyorsunuz. “… Tuhaf tuhaf düşünceler doldurmuş kafamın içini, sanki onlar da ağrıyorlar.” cümlesini duyuyoruz Makar Aleksiyeviç’ten.  Öyküleri okuyunca gerçekten de “bu öykülerin yazarının kafasındaki ağrı” hissediliyor okur tarafından. Öyküleri ortaya çıkaran ne tür bir ağrı? Herhangi bir anlamda ağrısı/acısı olmayan insan yazabilir miydi bu öyküleri?

O cümleyi söyleyen, Dostoyevski’nin yarattığı bir karakter. Elbette Dostoyevski’nin kafasındaki “ağrıyan düşünceleri” sorgulamak haddimiz değil ama Makar Aleksiyeviç’in “ne kadar Dostoyevski” olduğunu asla öğrenemeyiz. Durum böyle olunca hele benim kafamdaki -eğer varsa- ağrının da, orada bahsedilen düşünce ağrılarıyla ne kadar benzeştiğini de bilemeyiz, daha doğrusu ben bilemem. Ben öyküleri hep bir “fikir” üzerinden ilerletmeye çalışıyorum, öykülerde “yazarının kafasındaki ağrı” hissediliyorsa, belki sebebi budur ve bu durumda teşekkür etmekten başka yapacak bir

13 Ocak 2022 Perşembe

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanne Greenberg

'Sana Gül Bahçesi Vadetmedim', deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine 'düşme'sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun 'kurtarma operasyonu' başlar. Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, 'akıl hastalarının gizleri' üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.




Sana Gül Bahçesi Vadetmedim Özet

İnsan psikolojisinin en uç noktalarından biri olan "şizofreni" hastalığına yakalanmış