Acımasız katillerin bulunduğu Could Mountain hapishanesinin E bloğuna hoş geldiniz. Buradaki mahkumalr ‘Yaşlı Sparky’ diye bilinen elektrikli sandaliye için sıralarını beklerlerdi.
Hapishane gardiyanlarından Paul Edgecombe için bütün katiller aynıydı. Ta ki John Coffey adındaki mahkumla tanışıncaya dek. Dev cüsseli, çocuk kalpli bu adam Edgecombe’un hayatını değiştirecekti.
Olay 1932’de,eyalet cezaevinin bulunduğu Could Mountain’da geçiyor.İdam cezasına yargılananlar oraya gönderilirlerdi.Mahkumların Big Sparky,yani Koca Elektrikli diye şakalaştıkları elektrikli sandalye de oradaydı.Elektrik faturası hakkında şaka yapar,Müdür Moores’in karısı Melinda Şükran Günü yemek pişiremeyecek kadar hasta olduğunda gardiyanın yemeğini nasıl pişireceğiyle dalga geçerlerdi.
Ancak o sandalyeye oturması gerekenler için olayın komik bir yanı kalmazdı.
E Blok’a sadece idam edilecekler gönderiliyordu.Buradaki mahkumlar umutsuz bir şekilde kendi sıralarını beklerlerdi.İkiz küçük kızlara tecavuz ederek öldüdürmek suçundan idama mahkum olan John Coffey de buraya gönderiliyor.Zamanla bu adam sahip olduğu garip gücüyle ve sineği bile incitmeyecek kadar kalbiyle dikkatleri çeker.Hayatta kaldığı küçük süre içinde insanlara ve ayrıca tüm canlılara olan sevgisini ıspatlıyor.Nezaretçiler bu adamın bu kadar büyük suç işlediğinden şüphelenmeye başlıyorlar ve yalnışlıkla idam edileceğini artık anlıyorlar.Ama artık suçu kanıtlanmış durumda ve yargı çıkartılıyor.Hapishane gardiyanlarından biri olan Paul Edgecombe olanın gerçeğini öğreniyor.John Coffey’in hiçbir suçunun olmadığından emin oluyor.Ama onun da elinden gelen ve yapacağı hiçbir şey kalmıyor.
Paul,çocukluğunda kiliselerde Tanrı’nın Lütfü öyküllerinden bolca dinlemiş ve hepsine inanmıyordu,ama inandığı insanlar vardı.Cohn,yani o zenci mahkum,Paul’un hastalığını iyileştirince Paul’un iç dünyası alt üst oluyor.Bir iyileştirme mucizesine,Tanrı’nın gerçek bir lütfuna tanık olmuştu.Onun dokunuşunu hissetmişti;tıpkı garip ve harika bir doktorun dokunuşu gibi.John Coffey’in “Yardım ettim,değil mi?”sözleri dile dolanan şarkı ya da büyü yapmakta kullanılan sözler gibi, kafasının içinde dolanıp duruyordu.
Ama onun değil, tanrının yardım ettiğini düşünüyor.
Burada Tanrı’nın kendisinden ne istediğini anlamaya çalışıyor.O kadar
çok istediği neydi ki, iyileştirme gücünü bir çocuk katiline vermişti? Evde bir
köpek kadar hasta,yatakta tiriyor olması yerine koğuşta olmasını mı?
Belki de William Wharton başka bir olay çıkarmak ister diye ya da
Percy **tmore’un yeni bir *****lık yapıp yine zarar vermesini önlemek için evde değil, burada olması gerekiyordu.
Percy’nin nefret ettiği ve öldürmeyi başardığı fareyi de diriltiyor.İçinde morfin bulunan bir sürü hap verip,doktorların ölmeye evine gönderdikleri cezaevi müdürünün karısı Melinda Moores’un hastalığını da iyileştiriyor.
Neyse ki,artık John Coffey’in pamuk çiftliğinin sahibi , Klaus Detterick’in ikiz kızlarının ölümünde hiçbir suçunun olmadığını da bu Tanrı gücü sayesinde öğreniyor. üzüyor. cok üzüyor.
Kitabın sonunda John Coffey’in idam edilmesi Paul’u cok üzüyor.Yine de bu
Tanrı kendi bildiğince,hiç düşünmeden,yalnızca iyilik yapan adamı kurban ettiğini düşünüyor.Ama bunun böyle olması gerektiğini anlıyor ve herkesin ölüm borcunun olduğunu kabul ediyor.
KİTABIN ANA FİKRİ:Kitapta Tanrı iradesinden bahsedilmekte.İnsanların yaptıkları,düşündükleri ve hatta düşdükleri durumlar,onlarla ilgili.İnsan olayların nedenini sormak,Tanrı’nın iradesini ve O’nun bu iradeyi gerçekleştirmek için yaptıklarını düşünmek zorundadır.Sonuç olarak ölüm de Tanrı iradesinden doğan bir borçtur.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Cezaevindeki mahkumlara “yürüyen ölü “ denirdi.Onlardan biri olan ve kitabın kilit ismi John Coffey.E Blokta kalanların çoğu gibi o da zenci ve tam iki metre üç santim boyunda.Çok iri ve basketbolcuya benzeyen birisi.Ama o basketbolcular gibi ince uzun değil;omuzları ve göğsü geniş,her tarafı kaslı.Ona çoğu şaka olarak “Zalim “ derlerdi,ama mecbur kalmadıkça bir sineği bile incitmezdi.
Gerçekten zalim ve üstelik bir de ***** olan Percy **tmore(ceza evi nezaretçisi).Onun ceza evinde hiç yeri yoktu.Burada kötü bir karakter hem gereksizdi.Burada valinin eşinin akrabası olduğundan kalmıştı.
Delacroix(mahkum):Ufak tefek,saçları seyrelmişbir adam.Yüzünde sanki zimmetine para geçirmiş de her an keşfedilme kaygısıyla yaşıyormuş gibi hep endişelibir ifade vardı.Evcil faresi de hep etrafında dolaşırdı.
Beverly McCall:Maça ası gibi kara ve hiçbir zaman işlemeye cesaret edemediğiniz günahlar kadar güzel birisi.Kocasının dayağına tam altı yıl katlanmış,ama çapkınlığını tek bir gün bile çekememişti.
Brutus Ho**l(nezaretçi):Bir doksandan uzun,enine boyuna,üniversitede çakıp atılmadan önce üniversiteler liginde futbol oynamış birisi.
Klaus-Detterick:Pamuk çiftliğinin sahibi.Temiz ve ferah çftlik evi ve pamuğa ek olarak inekleri ve tavukları da vardı.Eşiyle birlikte üç çocuk sahipleriydi.
Paul Edgecombe:Roman kahramanıdır.Hapishane gardiyanlarının pozitif isimlerinden en önemlisi.Hapishanede Cohn Coffey’in gelişiyle başlayan olaylara doğrudan ilgili ve belki de her şeyi anlayan ve sırları öğrenen tek adamdır.Adil,dürüst ve çocuk kalpli bir adam
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap