Translate

İzleyiciler

31 Temmuz 2011 Pazar

Korkuyu Beklerken-Unutulan

Korkuyu Beklerken-Unutulan



"Ben tavanarasindayim sevgilim!" diye bagirdi ****kten asagi dogru. "Eski kitaplar bugunlerde cok para ediyor. Bir bakmak istiyorum onlara." Son sozlerimi duydu mu? "Orasi cok karanliktir; dur, sana bir fener vereyim." İyi. Durgun bir gun. Butun hayatim boyunca surekli bir ilgi aradigimi soylerdi birisi bana. Gulumsedigimi gosteren bir ayna olsaydi; biraz da isik. "Bir yerini kirarsin karanlikta." ****kten yukari dogru bir el feneri uzandi. Fenerli elin ucundaki isik, rasgele, onemsiz bir koseyi aydinlatti; bu eli oksadi. El kayboldu. Ne dusunuyor acaba? Gulumsedi: Gene mi dusunuyor?



Yillardir bu tozlu, orumcekli karanliga cikmamisti. Isigi goren bazi bocekler kacistilar. Korktu; fakat, yararli olacagini dusunmek kuvvetlendirdi onu. Belki de hicbir sey soylemeden basarmaliyim bu isi. Benden bir karsilik beklemiyor. Ona yardim etmek mi bu? Bilmiyorum, bazen karistiriyorum; ozellikle basimda ugultular oldugu zamanlar. Onun gibi dusunmeyi bilmek isterdim. Bana belli etmemeye calisarak izliyor beni. Çekiniyor. Acele etmeliyim oyleyse. Feneri yakin bir yere tuttu; annesiyle babasinin resimleri. Aralarinda eski bir ayakkabi torbasi, kirik birkac lamba. Neden hic sevmediler birbirlerini? **ecekler diye oylesine korkmustum ki. Torbayi karistirdi. Tuvaletle gittigim ilk baloda giymistim bunlari. Her gece biriyle disari cikardim, dans etmek icin. Aman Allahim! Nasil yapmisim bunu? Ellerinin tozunu elbisenin ustune sildi. Mor ayakkabilarina bakti: Burusmuslar, kuflenmisler. Sol ayagina giydi birini: **culerim hic degismemis. Utandi; gene de cikaramadi ayagindan. Topallayarak bir iki adim atti. Sonra resimlere yaklasti, diz coktu, yanyana getirdi onlari. Dirsegiyle tozlarini sildi biraz. Beni de kendilerini de anlamadilar. Ne kadar aglamistim. Asagida onlara bir yer bulabilir miyim? Koridorda, sandik odasinda… sacmaliyorum. Onlari unutmadim, onlari unutmadim. Babasinin yuzunde gururlu bir somurtkanlik vardi. Ayni duvara asamam onlari. Evin duzenini hizla gozunun onunden gecirdi. Yanyana olmak istemezlerdi; mezarda bile. Resimlerden birini aldi; feneri yere birakmisti, hangi resmi aldigini bilemedi. Yuksekce bir yere koydu onu. Biraz telaslanmisti; dizini bir tahtaya carpti. Sendeledi, yere dustu; hafif bir dusus. Kalkmaya cesaret edemedi; emekleyerek fenerin yanina gitti. Bir torba daha. Bosaltti: eski fotograflar! Amacindan uzaklasiyordu. Bana baski yaptigini dusunmemeliyim. Yuzune karsi soylesem bile, icimden gecirmemeliyim bunu. Aceleyle resimleri yere yaydi, el fenerini dolastirdi tozlu karartilar uzerinde. Baska bir eve cikmis olabilirdim, bir daha hic gormeyecegim birine birakmis olabilirdim butun bunlari. Resimleri karistirdi: Ne kadar cok resim cektirmisim yarabbi! Çogu da iyi cikmamis. Gulumsedi: O zamanlar ne kadar uzunmus etekler. Çirkin bir uzunluk. Duruslar da gulunc. Kim bilir hangi filmden? Arkami donup yuruyormus gibi yapmisim da birden basimi cevirmisim. Kime bakmisim acaba? Ayni elbiseyle bir resim daha. Yanimda biri var. Resim cok tozlanmisti. Tozlu da olsa taniyor insan kendini. Parmagini islatti diliyle; tozlar once camur oldu, sonra… İlk kocasinin gulumseyen yuzunu gordu parmaginin ucunda. Aman yarabbi! bir zamanlar evliydim ben de… sonra gene evliydim. İnsan bir gunde varamiyor bir yere, ne yapalim? Nereye? Tanimlayamadigim, bir ad veremedigim duygular yuzunden ne kadar uzulmustuk. Egildi, bir avuc resim aldi yerden: Bu resim cekilmeden once, nasil hic yoktan bir mesele cikarmistim, sonra da yuruyup gitmistim. Sonra ne olmustu? Sonra… buradasin ya… bu evde. Demek sonra hicbir sey olmadi onunla ilgili. Ne kotu, ne de iyi bir sey: demek ki hicbir sey. Ama bunu hissetmedim; gecisler oyle sezdirmeden oldu ki… Hayir, dusuncelerin karisti; basit anlamiyla sozlerin… Bununla ne ilgisi var? Fakat ben… ondan kacarken nasil oldu da birden basimi cevirip bu resmi cektirdim? Hep boyle mi durdum resimlerde? Yuksekce bir yere oturdu, basini ellerinin arasina alip dusunmeye basladi. Onun da yuzu kim bilir nasildi? Herhalde ben sucluyum; resim cekilirken degil... belki o sirada hakliydim, muhakkak hakliydim. Çok daha once... cok daha once.



Bir an once kitaplara ulasmak istedi, geriye dogru bu sonsuz yolculuk bitsin istedi. Eski balo ayakkabisini ayagindan cikarmaya calisti. Sonra, arkasi kapali yumusak terliklerini bulamadi bir turlu. Sendeleyerek el fenerine dogru yurudu. İlerideki kosede olmaliydi kitap sandigi. Fakat orada, kitap sandigina benzemeyen karanlik cikintilar vardi. Feneri, bu garip yigina dogru tuttu. Korkuyla geri cekildi: Biri vardi orda, oturan biri. Feneri alip butun gucuyle ****ge kacmak istedi, kimildayamadi. Korkusuna ragmen fenerle birlikte, ona yaklasti. Ne yapmissa korkusuna ragmen yapmisti hayati boyunca. Yoksa coktan kaybolup gitmisti. Feneri onun yuzune tuttu: Aman Allahim! Eski sevgilisi yatiyordu yerde. Tozlanmis, orumcek baglamis; tavanarasindaki her sey gibi. Kitap sandigina ve resim tahtalarina orumcek aglariyla tutturulmus eski bir heykel gibi. Sag kolu bir masanin kenarina dayali; parmaklari kalem tutar gibi asagi kivrilmis, boslukta. Dizleri titredi, disleri birbirine carpti, ayaginin altindan kayip gitti doseme; kayarken de ayagina carpan resim masasi devrildi. Kol gene boslukta kaldi: Örumcek aglariyla tavana tutturulmustu. Bu eliyle ne yapmak istedi? Bir seyler mi yazmaya calisti? Ne yazik, hic bir zaman bilemeyecegim. Sol el yerdeydi, bir tabanca tutuyordu. Ah! Kendini mi oldurdu yoksa? Olamaz! Bir sey yapsaydi ben bilirdim; her seyi soylerdi bana. Öyle konusmustuk. Beni birakmazdi yalniz basima.



Sonra hatirladi: Bir gun tavanarasina cikmisti eski sevgilisi, siddetli bir kavgadan sonra. İkisinin de, artik dayanamiyorum, dedigi bir gun. Ayrintilari bulmaya calisti: Belki de buyuk bir tartisma olmamisti. Biraz kavgaliydilar galiba. Gulumsedi: Bu "biraz" sozune ne kadar kizardi. Onu tavanarasinda birakip sokaga firlamisti: **ecegini hissediyordu. Peki ama neden? Bilmiyordu; duygunun siddeti kalmisti aklinda sadece. Sonra "onu" gormustu sokakta; butun mutsuzluguna, kendini zayif hissetmesine, olmek istemesine ragmen "onun" gozlerindeki ilgiyi, insani alip goturen baskaligi farketmisti nedense. O gun eve yalniz donmustu tabii. Ne kadar daha cok gun eve yalniz dondum ondan sonra da. Şimdi karsimda konussaydi, "Ne kadar daha cok" olur muydu? deseydi. Titreyen dizlerinin ustune coktu, el fenerini tuttu onun yuzune: Gozleri acikti, canliydi. Bakamadi, basini karanliga cevirdi. Sonra bakti gene; onu, olum kalim meselelerinde yalniz birakmayan gucunden yararlandi gene. Hic bozulmamis; gec kalmasaydim boyle olmazdi belki. Üzuldu. Fakat hic degismemis; son gordugum gibi, gozleri bile acik. Yalniz, gozlerin bu canliliginda bir baskalik var: her seyi bildigi halde duygulanamayan bir ifade. Gorunusume bakma, icim oldu artik diye korkuturdu beni. İnanmazdim. Öyle seyler bulup soylerdi ki oldugu halde. Belki beni izliyor gene. Yerini degistirdi. Benimle ilgili degilsin diyerek uzerdim onu. Hayir, bakmiyor bana. Belki de dusunuyor. Birden konusmaya baslardi. Butun bunlari ne zaman dusunuyorsun? diye sorardim ona. Ne zaman dusundugunu bir turlu goremiyorum. Hayir, gercekten olmedi; cunku ben yasayamazdim olseydi. Bunu biliyordu. Bu kadar yakinimda oldugunu bilmiyordum ama, sen bir yerde var olursan yasayabilirim ancak demistim. Nasil olursan ol, var oldugunu bilmek bana yeter demistim. Bu kavgadan cok once soylemistim ama, catismamizin hic bir seyi degistirmeyecegini biliyordu. Sonra, onu bir sure gormek istemedigim halde, onun orada oldugunu bildigim halde, tavanarasina bir turlu cikamadigim halde onu dusundugumu, onsuz yasayamayacagimi biliyordu. Sonra neden aramadim? Bir turlu firsat olmadi; her an onu dusundugum halde hep bir engel cikti. Asagida yeni sesler, yeni gurultuler duydugu icin inmedi bir sure herhalde. Oysa biliyordu: Aramizda, hicbir yeni varligin onemi yoktu; konusmustuk butun bunlari. Ben de onun inmesini beklemis olmaliyim. Beni uzmek icin inmedigini dusundum onceleri. Sonra… bir turlu olmadi iste… cikamadim: Gelenler, gidenler, gecim sikintisi, yemek, bulasik, evin temizligi, "onun" bakimi (cocuk gibiydi, kendisine bakmasini bilmiyordu), babamla annemin olumu, bir seyler yapma telasi, onumde hep yapilmasi gereken islerin yigilmasi. Orada, tavanarasinda oldugunu unuttum sonunda. (Onu unutmadim tabii.) Ne bileyim, daha mutsuz insanlar vardi; onlarla ugrastim. Tavanarasinda bu kadar kalacagini da dusunmedim herhalde. Bir yolunu bulup gitmistir diye dusundum. Belki evde olmadigim bir sirada… evet, muhakkak boyle dusundum. Baska nasil dusunebilirdim? Yasamam icin, onun her an var olmasi gerekliydi. Baska turlu hissetseydim, olmustum simdi. Ayrica, kac kere tavanarasina cikmayi icimden gecirdim. Hele kendini oldurdugunu duysaydim, muhakkak cikardim. Dargin oldugumuza filan bakmazdim.



Duydum mu yoksa? Bir keresinde yukarida bir gurultu olmustu galiba; ruzgar bir kapiyi carpti sanmistim. Fakat nasil olur? Onun tavnarasina cikmasindan gunlerce sonra duymustum bu sesi. Ve ben gunlerce bir koseye buzulup kalmistim. Hicbir yere cikmamistim. Ates etmisti demek. Yoksa kalbine… Titreyerek egildi: Kalbine bakmaliyim. Elbisesinin sol yani curumustu; elinin hafif bir dokunusuyla dagildi. İcinden bir suru hamambocegi cikarak ortaliga yayildi. Onun bakimiyla ilgilenmedim, elbiselerini hic gozden gecirmedim; belki de dikmedigim bir sokukten yemeye basladilar hamambocekleri onu. ****gi buyuttuler sonunda. Eliyle elbisenin altini yokladi. Neyse, ic camasirlarindan oteye gecememisler. Derisi, oldugu gibi duruyor. Teni cok sicak sayilmaz ama, kalbi yerindedir herhalde. Korkarim gogsunun sol yanina dokundu: İste orada, biliyorum. Baska turlu yasayamazdim cunku. (Çunku'yu cumlenin basinda soylemeliydim; simdi kizacak. Evet, her an onun sozlerini dusunerek yasadim, simdi acaba ne der diye dusundum.) Yalniz bu kadari curumus. İyi. Şimdi onu nasil inandirabilirim butun bu sureyi onunla birlikte yasadigima? Onu unutmus gibi yasarken onu dusundugume? Anlamaz, gorunuse kapilir, anlamaz. Baskasina rasladigim icin, bu yeni iliskinin her seyi unutturdugunu dusunur. Oysa her seyi hatirliyorum; tavanarasina ciktigi gun bu elbiseyi giydigini bile. El fenerini olunun uzerinde dolastirdi: Örumcek aglarinin gerisinde sisli bir gorunusu var. Yalniz, aglarin arasindan elimi, onun kalbine goturdugum yer biraz karanlik. Ruya gibi bir resim. Birlikte hic resim cektirmemistik. Bir suru sey gibi bunu da yapamadik nedense; bir turlu olmadi. Bir kosusma, durmadan bir seylerle ugrasma… Neden kosuyorduk, acelemiz neydi? Tavanarasina ciktigi gune kadar, bir seyin arkasindan hep baska bir sey yaptik; hic durmadik, hic tekrarlamadik. Sonra, kosemde kaldim gunlerce; ne yedim, ne dusundum. Sigara ictim durmadan. Evi, yasanmaz bir duruma getirdim sonunda. Bir savas sonu kargasaligi sardi her yani. Duzen icinde yasamayi bir bakima sevdigim halde, dayanilmaz bir pislik ve pasaklilik icinde cirpindim. Belki de boylece kendimi cezalandirmis oldum. Sokaga firlamak, "ona" gitmek icin, oldurucu bir umitsizlige dusmek istedim. Kim bilir? Belki de, kendim icin boyle kotu seyler dusunmemi istersin diye soyluyorum bunlari. Fakat senin olecegini, kendini oldurecegini hic dusunmedim. Uzak bir yerde, hic olmazsa gorunuste sakin bir yasanti icinde olacagini hayal ettim senin.



Isigin altindan kacmaya cabalayan bir hamambocegi takildi gozune, kendine geldi. El feneriyle izledi bocegi: Çirkin yaratik, yukari cikmaya calisiyordu aglara takilarak. Bocegin ayaklari, elbiseyi parcalar diye korktu. Yillar gecmisti, kucuk bir dokunusa dayanamazdi, kim bilir? İste, boynundan yukari dogru cikiyor, yanaginda biraz sendeledi: Sakali biraz uzamis da ondan; zaten her gun tras olmayi sevmezdi. Yanaktan yukari cikan bocek, sakaga dogru gozden kayboldu. El fenerini oraya tutsam mi? Hayir. Korktu; fakat yari karanlikta kursunun ****gini gordu. Titreyerek geri cekildigi sirada, ayni ****kten cikti hamambocegi: Bacaklarinin arasinda kucuk, puruzlu bir parca tasiyordu. Dehsete kapilarak feneri ****gin icine tuttu; isinlar, kafatasinin ic duvarlarinda yansidi. Eyvah! Bocekler beynini yemislerdi, en yumusak tarafini. Belki de hamabocegi son parcayi tasiyordu. Kendini tutamadi: "Seni cok mu yalniz biraktilar sevgilim?" dedi. Asagidan, baska bir ****gin icinden sevgilisinin sesini duydu:



"Bir sey mi soyledin canim?"



Elini telasla kitap sandigina soktu. "Hic," diye karsilik verdi aceleyle. "Kendi kendime konusuyordum."
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap