Genç yazar Nermin Yıldırım'ı ilkin Unutma Beni Apartmanı
ile tanımıştık. Yıldırım bu romanında okurlara, geçmişte 27 Mayıs
darbesine, şimdiki düzlemde ise Barcelona'ya kadar uzanan bir hikâye
anlatmıştı. Başarılı sayılabilecek bu ilk romanın ardından ise çok
bekletmeden ikinci romanı çıkageldi: Rüyalar Anlatılmaz. Görünürde, bir ailenin geçmişinde yatan karanlığı gözler önüne sermişti Rüyalar Anlatılmaz'da
yazar. Asıl amaç ise başkaydı. Okurun, "normal" algısı üzerine
düşünmesini istiyordu biraz yazar belli ki. Bunun için de dışarıdan
"normal" gibi gözüken bir topluluğun geçmişiyle uğraşmıştı. Sonuç mu?
Tüm trajedisisyle bir aile, gerçek anlamıyla gün yüzüne çıkmıştı.
"Normal" algısının sınırları da bu aileyle birlikte tekrar
düşündürmüştü.
Nermin Yıldırım şimdi de üçüncü romanıyla karşımızda: Saklı Bahçeler Haritası.
Yazar romanında, geçmişle bugün arasında ufak ilmeklerle kendine farklı
bir zaman düzlemi yaratıyor ve bu düzlemde, insanlık tarihinin yüz
karası sahnelerinden bir demet yapıp kabuk bağlamış yaraları kanatıyor.
Geçmiş ve bugünü farklı bir düzleme taşıyıp kendi zamanını kurmak,
Nermin Yıldırım'ın daha önceki romanlarında da rastladığımız bir durum
aslında. "Geçmiş" bu bağlamda, yazarın roman biçeminin önemli bir
halkasını oluşturuyor. Kendi romanları arasında da bu "geçmiş" algısının
farklı yansımaları var. Nermin Yıldırım'ın bu romanındaki kahrmanı
Rıdvan mesela... Unutma Beni Apartmanı'nda da karşımıza çıkmıştı. Şimdi ise romanın başrolünde yer alıyor. Yazarın romanlarında tarihe bakışı, özellikle ilk roman Unutma Beni Apartmanı'nda
kendini belli etmişti. Türkiye'nin önemli dönemeçlerinden birine, 27
Mayıs'a dokunduğunu görmüştük bu romanında Yıldırım'ın. Yeni roman Saklı Bahçeler Haritası'nda
ise geçmiş, dünya tarihiyle paralel gidecek şekilde, Türkiye ve romanın
diğer ucu Almanya'da olup bitenlerin insan yaşamını, onurunu, gururunu
ne kadar yaraladığı üzerinde şekilleniyor. Yani, yazarın geçmiş algısı,
bu yeni romanında biraz daha evrensel boyutlara taşınıyor.
Öte
yandan ise anlatılan hikâye boyunca sarsılarak tanıklık edeceğimiz bu
geçmişin, romanın bugününü ne derecede etkilediği de önem taşıyor. Bunu
da geçmişi, kahramanının kendi özgeçmişindeki yaralarla bütünleştirerek
sağlıyor yazar. Yani, tarihin karanlık yüzünün ele avuca sığmayan
parçaları, bir anlamda bugüne sıçrıyor. Bugün ise geçici bir süreliğine
de olsa bu geçmişin bombardımanına maruz kalıyor.
Saklı Bahçeler Haritası'nda
Nermin Yıldırım, geride kalan romanlarını da göz önüne aldığımızda, çok
da yabancısı olmadığımız izlekler üzerinden kuruyor aslında hikâyesini:
Gizem, hafif hafiye haller, trajedi, tarih, göçebelik, kaçış, bir uğrak
olarak Barcelona... Ancak durum bu kez biraz farklı. Her yeni romanında
okuruna daha fazlasını vaat eden bir yazar olarak Nermin Yıldırım, bu
yeni romanında üstüne koyarak yoluna devam ediyor.
GİZEMLİ MEKTUPLAR
Romanda
her şey, bir yayınevi yönetmeni olan kahramanımız Rıdvan'ın, 1960'ların
başından, yani elli üç yıl öncesinden yazılmış mektuplar almasıyla
başlar. Anlam veremez bu olup bitene hâliyle Rıdvan. Ayrılmış iki
sevgiliden birinin diğerine dönme çabası gibidir yazılanlar. Belki de
yayınevinden bir işgüzarın şakası ancak kendisiyle hiçbir ilgisinin
olmadığı açıktır. Mektupların geliş şekli de kendileri gibi gariptir.
Bir evrak yığınının arasında kendilerini gösterirler ilk önce. Belli ki
biri, kendisi için bırakmıştır onları ancak ne bırakanı ne de
mektupların nasıl bırakıldığını kimse görmez. Bunun üzerine çok fazla da
düşünmez aslına bakılırsa Rıdvan, düşünemez çünkü basılacak onlarca
kitap sırada bekliyordur. Ayrıca kaprisli yazarlarla da uğraşması
gerekmektedir. Ancak mektupların ardı kesilmez ve sadece masa üstünde
değillerdir artık. Restoranda, spor salonunda hatta evinde bile
kendisini bulurlar. Mektuplar geldikçe de olayın ilk görüldüğünden çok
farklı olduğu ortaya çıkar. Ne terk eden bir sevgilinin dönme
çabalarıdır mektuplarda anlatılan ne de şüphelenildiği gibi bir
işgüzarın şakası. Mektuplar iki kardeşin hikâyesini anlatıyordur ancak
Rıdvan, bu mektupların kendisiyle ilgisini hâlâ çözememiştir. Anlatılan
hikâyenin "merak" katmanını da romanın sonuna kadar bu sorular sürükler
zaten: "Mektupları kim bırakıyor ve bunların Rıdvan'la ilgisi ne?"
Kahramanımız, biraz da mecburiyetten, mektuplarda anlatılan hikâyenin
peşine düşerek geçmişten bugüne uzanan sancılı bir sırrı çözmeye
koyulur.
Rıdvan
istemeyerek de olsa iki kız kardeşin -Suad ve Behiye- dünyasına adım
attığında ise acılar, sırlar, kendilerini bile inandırdıkları
yalanlardan örülü bir yaşamın içinde bulur kendini. Bir de iki kardeşten
birinin -Behiye- ülkesini, ailesini ve en önemlisi kadeşini terk ederek
Almanya'ya kaçmasına neden olacak biri aşk hikâyesi vardır ki romandaki
çatışmaların en çetrefillisini bu olay meydana getiriyor. Çatışmadan da
öte bir hesaplaşma aslında kardeşler arasındaki bu olay. Bu hesaplaşma
ise Almanya'daki Behiye'nin, yılların ardından, geride bıraktığı kardeşi
Suad'a yazdığı ilk "affet" mektubuyla hızını alıyor. Sonrasında sıra,
birlikte değilken neler yaptıklarını anlatmaya geliyor. Onlar anlattıkça
da "bağzı" insanların, insanlığa yaşattığı zulüm, bir bir ortaya
çıkıyor.
BİR ROMAN, ÇOK HİKÂYE
Suad
ve Behiye... Biri Türkiye'de diğeri Almanya'da, hatta Avrupa'da görür
zulmü. Behiye, eşiyle birlikte kim olduğunu kimsenin bilmediği bir
yazarın peşinde, George Orwell'ın da içinde bulunduğu bir grupla,
İspanya İç Savaşı'nı yaşarken Suad Türkiye'de, Dersim'i yaşayacaktır.
İkinci Dünya Savaşı kapıya dayandığında Behiye gazeteci kocasıyla
beraber Nazi Almanyası'nda boğulurken Suad, savaşı fırsat bilen
babasının yüzünü çekmek zorundadır. Almanya'da Yahudiler toplama
kamplarında, gettolarda yaşamak ya da bir an önce ölmek için uğraşırken
Suad, Varlık Vergisi'nin insanları ne hale düşürdüğünü görecektir.
Ayrıca Demokrat Parti'nin kuruluşu için çırpınan, "tiksindiği"
kocasıyladır Suad ve 6-7 Eylül olaylarında yaşamların nasıl
parçalandığına tanıklık etmek zorunda kalacaktır. Tarihsel anlamda
dahası mı? Mektuplar cumhuriyetin onuncu yılından itibaren kendi
hikâyelerini anlatmaya başlıyor. Bu bağlamda Saklı Bahçeler Haritası, 1933'ten 1961'e "gayrıresmi" bir tarihi fotoğraf sunuyor bize.
Saklı Bahçeler Haritası,
üç romanın birleşimi gibi. Üç karakterin farklı zaman ve yerlerde
yaşadıkalarıyla örülmüş hikâye. Bu üç hikâye, yazarın ustaca
ilmekleriyle birleşiyor ancak üçü de kendi başına varlığını
sürdürebilecek güçte. Bunların yanına Suad ve Behiye kardeşlerin aile
üyeleri ve Rıdvan'ın yayınevi çevresinin hikâyeleri de eklenince bol
karakterli, çok hikâyeli bir roman çıkıyor kaşımıza. Nermin Yıldırım'ın
kalemi, bu çok hikâyeli kurguda daha da öne çıkıyor. Birbirinden
ayrıymış gibi duran tüm bu hikâyeleri tek bir roman çatısı altında
toplamayı başarıyor. Roman boyunca yükseklerde gezdirdiği gerilimi ve
merakı, tek cümleyle açıklanabilecek bir olaya bağlaması ise Saklı Bahçeler Haritası'nın
en vurucu yanı. Güçlü bir psikolojik altyapıyı gerektiriyor hikâye ve
Nermin Yıldırım bunu hissettirmeden metin aralarına serpiştiriyor. Hatta
romanın ciddi anlamda şaşırtan sonu, yine bu psikolojik altyapının
ürünü olarak karşımıza çıkıyor.
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap