'Yaşamı git gide daha az anlıyorum'

Yazmaya girişen ve sonradan yazar mertebesine erişenlerin ettiği laflar ve kenara köşeye karaladığı notlar, zaman içinde değerlenip anlamını bulur. Tabii onlar önce gerçekten bulunmalı, gizlendiği yerden çıkarılmalı.
Günlük tutan, defter dolduran ve yazdıklarının dışına taşıp yan tarafa cümle düşenler, bunları genellikle okura ulaşsın diye yapmaz, hatta o sayfaların toplamı çoğu zaman bir akıl defteri olarak çekmecede veya el altında durur. Bu yüzden ortaya saçıldığında okur "beni ilgilendirmez" diyebilir, bu "özel" malzemeye yaklaşmayabilir. Ama tüm bunların bir hazine olduğu, en azından meraklısını heyecanlandırdığı da bir gerçek. Hele içinde yazarın, yazma ya da yaşama yolunda "iki üç" kelamı varsa.
YALIN VE ŞAŞIRTICI
Yazmak Üzerine Notlar, Jules Renard'ın yazı üzerine ne düşündüğünü gösteriyor göstermesine ama bir yanıyla yaşayışına, kafasını kaldırıp etrafa bakınca gördüklerini nasıl yorumladığına da dokunuyor. Günlüğünden süzülüp gelen cümleler, büyük yorgunlukların ardından Renard'ın kendini "kapatmaktan" keyif aldığı bir odaya benziyor.
Renard, hesabı alır gibi davranıyor; günlüğünde bir sürü mesele var: Yazı, yazar, siyaset, ahlak, kendisi... Ama bunları büyük sözlerden öte yalın biçimde kaleme almış. Ne kadar sade, o kadar derin aynı zamanda. "En yalın görünen şeyde şaşırtıcılık da vardır güzellik de: Yalnız çekip çıkarmak gerekir" cümlesi Renard'ın bunu nasıl başardığını gösteriyor. Bir de "ironi insanın edebidir" derken o yalınlık, derinlik ve şaşırtıcılık karşımıza çıkıyor.
Renard, günlüğündeki her satırla bir düşün ortasındaymış gibi kendi yaşamına tanıklık ederken