Tırışkadan İşler - David Graeber: Kitap Özeti
David Graeber’in Tırışkadan İşler (Bullshit Jobs: A Theory, 2018; Türkçe çeviri: Everest Yayınları, 2021, 416 sayfa), modern çalışma hayatının rahatsız edici bir gerçeğini cesurca ifşa eden bir başyapıt. London School of Economics’te antropolog ve “Occupy Wall Street” hareketinin öncülerinden olan Graeber (1961-2020), kitabında, kimseye fayda sağlamayan, anlamsız ve hatta topluma zarar veren işlerin (tırışkadan işler) nasıl çoğaldığını ve kapitalist sistemin bu saçmalığı nasıl sürdürdüğünü sorguluyor. 2013’te yazdığı “Tırışkadan İşler Üzerine” makalesinin dünya çapında yankı uyandırması üzerine, 374 kişinin deneyimlerini inceleyerek yazdığı bu eser, plazaların koridorlarında fısıldanan bir rahatsızlığı yüksek sesle haykırıyor: “Dürüst olun, yaptığınız iş yok olsa, dünya bir şey kaybeder mi?”
Bir İsyanın Tohumları: Tırışkadan İş Nedir?
Graeber, tırışkadan işi şöyle tanımlar: “Çalışanın bile ‘Bu iş elzem’ diyemediği, ama işverenin beklentileri yüzünden öyleymiş gibi davranmak zorunda hissettiği, manasız, gereksiz ya da zararlı bir ücretli istihdam türü.” Bu işler, toplumsal fayda üretmediği gibi, yapanları ruhsal bir boşluğa sürüklüyor. Kitap, bu fenomenin kökenlerini, kapitalizmin ve bürokrasinin nasıl gereksiz işler yarattığını ve insanların neden bu anlamsız döngüye hapsolduğunu inceliyor.
Graeber, tırışkadan işlerin varlığını, 2013 makalesine gelen tepkilerle keşfetti. Bankacılar, avukatlar, iletişim uzmanları ve sivil toplum çalışanları, işlerinin anlamsızlığını itiraf eden e-postalar gönderdi. Bu yankı, insanların içten içe işlerinin “boş” olduğunu bildiğini, ama bunu dile getiremediğini gösterdi. Graeber, bu sessiz çığlığı, tarihsel, sosyolojik ve felsefi bir analizle gün ışığına çıkarıyor.
Tırışkadan İşlerin Beş Yüzü
Graeber, tırışkadan işleri beş kategoriye ayırıyor, her birini örneklerle açıklıyor:
- Emir Erleri: Bir başkasının önemli görünmesini sağlamak için var olan çalışanlar. Örneğin, patronun sekreteri veya lobi resepsiyonisti, sadece “statü sembolü” olarak orada.
- İnfazcılar: Şirketler arası rekabetin yarattığı gereksiz rollerdeki kişiler. Mesela, rakip firmalarla mücadele için tutulan agresif pazarlamacılar; toplumsal fayda değil, sadece rekabet odaklılar.
- Yamacılar: Var olan bir sorunu çözmek yerine, onu örten işler. Örneğin, bir yazılım hatasını düzeltmek yerine, o hatayı kullanıcılara açıklayan “iletişim uzmanları.”
- Kutu Doldurucular: Gereksiz raporlar, formlar veya prosedürlerle vakit harcayanlar. Bürokratik süreçleri devam ettirmek için varlar, ama kimse bu raporları okumuyor.
- İş Yığıcılar: Başkalarına gereksiz görevler yükleyen yöneticiler. Örneğin, bir toplantı düzenleyip herkesi meşgul eden, ama hiçbir sonuç çıkmayan liderler.
Bu roller, özellikle finans, hukuk, halkla ilişkiler ve kurumsal yönetim gibi sektörlerde yaygın. Graeber, bu işlerin, çöpçüler veya hemşireler gibi gerçekten faydalı işlerden daha yüksek maaş almasının ironisini vurguluyor. Mesela, Belçika’da hükümet 1,5 yıl kurulamadan işler yürürken, çöpçülerin 10 günlük grevi şehirleri kaosa sürükledi.
Neden Bu Kadar Çok Tırışkadan İş Var?
Graeber, tırışkadan işlerin artışını kapitalizmin çelişkilerine bağlıyor. Teknolojik ilerlemeler, 20. yüzyıl başında haftada 15 saatlik çalışma vaat ederken, bugün insanlar hâlâ 40-50 saat çalışıyor. Neden? Çünkü kapitalizm, verimliliği artırmak yerine, gereksiz işler üreterek insanları meşgul tutuyor. Bürokrasi, hem özel sektörde hem kamuda şişiyor; yöneticiler, kendi önemlerini kanıtlamak için altlarına daha fazla “emir eri” alıyor.
Graeber, bu durumu “yönetici feodalizmi” olarak adlandırıyor: Modern şirketler, Orta Çağ’daki lord-vassal ilişkilerine benziyor. Üst düzey yöneticiler, sadık ekipler kurarak güçlerini pekiştiriyor, bu da gereksiz pozisyonları çoğaltıyor. Dahası, “çalışma ahlakı” ideolojisi, insanları anlamsız işlere bile anlam yüklemeye zorluyor. İnsanlar, işlerinin faydasız olduğunu bilse de, sosyal statü, maaş ve kimlik için bu rollere tutunuyor.
Ruhsal Bedel: Anlamsızlığın Ağırlığı
Kitabın en çarpıcı bölümlerinden biri, tırışkadan işlerin psikolojik etkileri. Graeber, bu işlerin, yapanlarda “manevi şiddet” yarattığını söylüyor. İnsanlar, çevrelerine fayda sağlama özlemine sahipken, anlamsız görevlerle ömür tüketmek, depresyon ve tükenmişlik getiriyor. Dostoyevski’nin “İnsan ruhunu sömürmenin en kötü yolu, ona anlamsız işler yaptırmaktır” sözünü hatırlatan Graeber, tırışkadan işlerin, bireyleri ve toplumu nasıl erittiğini örneklerle gösteriyor.
Örneğin, bir çalışanın “Tüm gün Excel’de gereksiz raporlar hazırlıyorum, kimse okumuyor” itirafı, bu boşunalık hissini özetliyor. Graeber, bu durumun, kapitalizmin “herkes çalışmalı” dogmasına dayandığını, ama aslında üretkenliği değil, itaati ödüllendirdiğini savunuyor.
Çözüm: Keyif Toplumu Mümkün mü?
Graeber, umutsuz bir tablo çizmekle yetinmiyor; çıkış yolları da öneriyor. En radikal önerisi, evrensel temel gelir (UBI). İnsanlar, geçim kaygısı olmadan yaşayabilirse, tırışkadan işlere mahkûm olmaz ve gerçekten anlamlı işlere yönelebilir. Ayrıca, çalışma saatlerini haftada 15-20 saate indirmenin, teknolojiyle mümkün olduğunu savunuyor. Ancak bu, kapitalistlerin ikna edilmesiyle değil, toplumsal mücadeleyle gerçekleşebilir.
Graeber, çöpçüler, öğretmenler veya hemşireler gibi “boktan işler” (düşük ücretli ama faydalı işler) yapanların, tırışkadan işlerden daha çok saygı görmesi gerektiğini vurguluyor. Toplum, faydalı işleri yüceltip gereksiz olanları elemek için yeniden örgütlenmeli. “İnsanlık, tırışkadan işlere mahkûm değil,” diyor Graeber, ve bu cümle, kitabın manifestosu gibi yankılanıyor.
Neden Okunmalı?
Tırışkadan İşler, sadece bir eleştiri değil, bir uyanış çağrısı. Graeber’in mizahi, akıcı ve cesur üslubu, okuyucuyu hem güldürüyor hem düşündürüyor. Kitap, bankacılardan ofis çalışanlarına, herkesin kendi işini sorgulamasına yol açıyor. 1000Kitap’taki bir okur, “Kitabı kapağına göre yargılamayın; Graeber, bilinçaltındaki bir yarayı ifşa ediyor” derken, başka biri, “Kapitalizmin çalışma ahlakını sorgulayan zekice bir eser” diyor.
Bazı eleştiriler, kitabın makaleden türemesi nedeniyle yer yer dağınık olduğunu veya beklentileri karşılamadığını söylese de, genelde okuyucuları tatmin ediyor. 416 sayfalık bu eser, iş hayatının bin yıllık değişimini, antropolojik bir bakışla sunarken, kapitalizmin çelişkilerine ayna tutuyor. Burak Esen’in çevirisiyle Türkçeye kazandırılan kitap, özellikle plazalarda, ofislerde veya bürokrasinin gölgesinde çalışanlar için bir başucu rehberi.
Graeber, bize soruyor: “Sizce işiniz tırışkadan mı?” Bu soruya dürüstçe yanıt vermek, belki de hayatınızı değiştirecek bir başlangıç.
Not
Bu yazı kitabın özgün özeti olup, internet paylaşımlarından derlenen eklemeler yapılmıştır.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap