Bernardo Atxaga, Baskça
kaleme alıp İspanyolcaya da çevirdiği kitabı “Obabakoak”ta, gözlerden
ırak bir Bask köyü olan Obaba’dan sesleniyor bize. Cem Tunçer'in
değerlendirmesi..
Bernardo Atxaga'dan “Obabakoak”
Yalnızlaştırlmış bir dilin sesi
Baskça, herhangi bir dil ile akrabalığı ya da yakınlığı kanıtlanmamış
izole bir dil. Günümüzde 600-700 bin kişiyi geçmeyen bir topluluk
tarafından konuşulmakta. Hakim olduğu coğrafyalar gittikçe küçülen, kimi
yerlerde ortadan kaybolan bu dil, günümüzden farklı olarak, tarihte
yaşamın her alanında, baskın, kapsayıcı bir dil idi. Bu gerilemeye,
ortadan kaybolmaya çeşitli unsurlar sebep gösterilse de Ibon Sarasola
tarafından yazılan kitabın önsözündeki “Bask Edebiyatına Giriş”
bölümünde, dili tecrit etme gayretlerinin ve medeniyetin uzağında
kalmasının başlıca belirleyici unsurlar olduğunu belirtiyor.
Hal böyle olunca, yazılı değil sözlü edebiyat, çok zengin ve çeşitli
örnekleri olmasa da, daha çok gelişiyor ve her zaman daha büyük ilgi
görür Bask coğrafyasında. Yazar Atxaga “Yirmi üç yaşıma geldiğimde
diktatörün yakmayı başaramadığı Baskça yazılmış tüm kitapları
bitirmiştim” sözüyle, bizlere bu durumu açıklar. Obabakoak, Baskça
edebiyatın uluslar arası camia tarafından kabul görüldüğü önemli
kitaplardan; fakat bu aşamaya gelene dek sürdürülen dili ayakta tutmaya,
yazınsal bir dil oluşturmaya yönelik çabaların hiç de kolay olmadığını,
kitabın giriş bölümünde bizlere Sarasola aktarıyor.
Edebi bir dil oluşturmada, yazınsal dilin kendi içinde lehçelere
ayrılmış olması, Bask edebiyatının çağdaş Avrupa edebiyatına ve
ideolojik akımlara açılamaması gibi sorunlar, kültürel hareketlerle ve
önde gelen entelektüellerin kuramsal gayretiyle yavaş yavaş aşılır.
70’lere gelindiğinde genel panorama pek olumlu olmasa da, yazı yazmaya
adanmışlık ve sağlam iş disiplini gibi yazınsal