E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, kitaplar, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, yazarların hayatları, biyografiler, kitap oku,Sesli Kitap bedava kitap - Kitap Alıntıları
Translate
İzleyiciler
8 Nisan 2025 Salı
Michael Tomasello "İnsan İletişiminin Kökenleri"
Derek Bickerton – Âdem’in Dili
6 Nisan 2025 Pazar
Alışmadık Alışmayacağız: "Bir kalemin sorumluluğu" Levent Ersin Orallı yazdı
Kitap Özeti : Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi - Yuval Noah Harari
Giriş
Bu yazıda Yuval Noah Harari’nin kitabı Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi[1]’nin bir özetini ve eleştirisini yapacağız. Bu kitap son yıllarda büyük ses getirmiştir: Uzun zaman çok satanlar listelerinde kalmış, birçok “saygı değer” insandan övgü almış ve türümüzün geniş kesimlerce kabul gören uzun dönemli tarihine dönüşmüştür. Harari kitabını türümüzün tarihinin değer yargıları tarafından çarpıtılmamış, tarafsız, nesnel ve bilimsel bir örneği olarak sunmak istemekte ve kamuoyunun büyük bir kısmı da bu iddiayı yutmuş gibi gözükmektedir. Ancak Sapiens, teknolojik gelişme ile ilgili o bilindik idealist ilerlemeci anlatının güncellenmiş bir versiyonundan fazlası değildir: Homo sapiens, kendine özgü bilişsel yetenekleri sayesinde, gittikçe daha gelişmiş teknolojiler icat etmekte ve kendisini Tanrı’ya, Homo deus’a dönüştürme yolunda ilerlemektedir.
1. “Bilişsel Devrim”
Harari Homo Sapiens’in bir zamanlar Dünya’da yalnız olmadığını hatırlatarak anlatısına başlıyor. 10.000 yıl gibi kısa bir zaman öncesine kadar dahi Dünya üzerinde başka Homo türleri vardı ve bu türler de insandı. Yaklaşık 2 milyon yıl önce arkaik insan türleri Afrika’yı terk etti ve diğer kıtalar üzerinde yayılmaya başladılar. Gittikleri yerlerde başka insan türlerine dönüştüler. En azından altı farklı insan türü bulunmaktaydı.
Homo türlerinin belirleyici özelliği büyük beyinlere sahip olmalarıydı. Büyük beyinler sahiplerine çeşitli avantajlar getirirler, fakat bu beyinleri beslemek için gerekli olan yüksek enerji miktarı gibi dezavantajları da beraberinde getirirler. Harari, insan türlerinin neden büyük beyinler geliştirdiğinin sebeplerini açıklamıyor. Bunun neden olduğunu açıklamaya çalışan çeşitli teoriler bulunmaktadır (cinsel seçilim, alet kullanmanın ve avcılığın hızlandırıcı etkileri gibi), fakat Harari bu sorunun cevabını tam olarak bilmediğimizi söylemekte haklıdır. Bir diğer insana özgü özellik iki ayak üzerinde yürümektir. Bu iki özellik insanların gelişmelerini henüz tamamlamadıkları çok erken bir zamanda doğmalarını zorunlu kılmaktadır. İnsan bebekleri oldukça çaresiz ve tamamı ile yetişkinlere bağımlı bir şekilde doğmaktadırlar. Bu durumun insan gruplarının sosyal ve ailevi yapılarında çok büyük sonuçları olmuştur. Kadınlar kendi başlarına bebekleri yetiştiremezler. Kabilenin diğer üyelerinin getirdiklerine ve korumasına ihtiyaç duyarlar. Bu zorunluluk insanların sosyal kabiliyetlerinin gelişmesine sebep olmuştur.
Homo türlerinin besin zincirindeki pozisyonu, yakın zamana kadar, ortalarda bir yerde olmuştur. İnsan türü en üstteki noktaya çok hızlı bir şekilde çıkmıştır. Bu sebeple, ne eko-sistemler ne de insanların kendisi bu gerçekliğe yüzde yüz adapte olabilmişlerdir. Buna karşılık, aslanlar ya da köpek balıkları en üst seviyedeki avcı pozisyonuna milyonlarca yıl süren bir süreç sonucunda ulaşmışlardır. Ateşin ehlileştirilmesi ve alet kullanımı insanların besin zincirinin tepesine çıkmasındaki anahtar gelişmeler olmuştur.
Harari’ye göre, tüm bu özelliklerine rağmen (büyük beyin, iki ayak üzerinde yürümek, taş aletler kullanmak ve ateşin ehlileştirilmesi) insanlar 70.000 yıl öncesine kadar marjinal canlılar olarak kalmışlardır. Harari’nın burada kastettiği şey insanların Dünya’nın eko-sistemlerinde dominant bir pozisyonda bulunmamasıdır. Yaklaşık 70.000 yıl önce Homo sapiens Afrika’nın dışına doğru yayılmaya başlamıştır. Bu yayılma diğer Homo türlerinin dünya çapında yok olması ile aşağı yukarı aynı zamanda gerçekleşmiştir. Diğer Homo türlerinin neden ortadan kalktığını açıklamaya çalışan iki temel teori bulunmaktadır. Bunlardan biri “Irk Karışımı Teorisi” diğeri ise “Yerine Geçme Teorisi”dir. Bunlardan ilkine göre, Homo sapiens, karşılaştığı diğer Homo türleri ile melezleşmiş ve onlarla birlikte tek bir popülasyonda kaynaşmıştır. Diğer teoriye göre Homo sapiens, ya onları doğrudan öldürerek ya da daha efektif avlanma ve toplama yöntemleri ile yaşadıkları habitatların dışına sürerek diğer insan türlerinin yok olmasına sebep olmuştur.