Translate

6 Mayıs 2014 Salı

Dino Buzzati'den "Yaşlı Ormanın Gizemi"

 "Tatar Çölü"nün yazarı Dino Buzzati'nin yeni yayımlanan romanı "Yaşlı Ormanın Gizemi", alegorik düzlemde iyiyle kötünün, roman düzleminde ise doğayla insanın savaşını dillendiriyor. İnsan ve doğanın bir bütün olabileceğinin ancak bunun, tıpkı doğanın yaptığı gibi saf bir duyuşla gerçekleşebileceğinin hikâyesini anlatıyor Buzzati tüm bir roman boyunca.

 İnsana, doğadan bakmak
Daha çok Tatar Çölü'yle tanıdığımız Dino Buzzati'nin geçtiğimiz günlerde bir romanı daha okuyucu karşısına çıktı: Yaşlı Ormanın Gizemi.
Buzzati'nin yazın kronolojisine baktığımızda Dağların Adamı Barnabo'dan (1933) sonra ikinci sırada gelir bu romanı. Ancak esas patlamasını, ilk kez 1935'te yayımlanmış Yaşlı Ormanın Gizemi'nden beş yıl sonra yazılan Tatar Çölü'yle yaşar. Dünyaca tanınması da yine kesinlikle başyapıtı Tatar Çölü sayesinde olsa da Buzzati'nin ardında bıraktığı iki romanı da azımsanamaycak derecede önemli
metinler olarak hafızalara kazınır.
İşte bunlardan biri Yaşlı Ormanın Gizemi. Buzzati'nin yazın evrenini yakından tanımak isteyenler adına önemli bir yol gösterici olmasının yanında, sadece kendi sınırları dahilinde değerlendirildiğinde de değerini kendine biçebilecek nitelikte bir roman. Söylemek istedğim şu: Yaşlı Ormanın Gizemi'nin üstünde Buzzati imzası olması elbette önemli ancak bu romanı bir başkası yazmış olsa da değerinden hiçbir şey kaybetmeyecekti. Yaşlı Ormanın Gizemi, bir şekilde kendini okuyucuyla buluşturabilecek niteliklere sahip.
Buzzati'nin ele aldığı konuların hiçbir zaman dünyayla ilişiğini kesmeyecek olmasına borçlu roman bu niteliklerini. Yazar, romana öyle bir ruh üflemiş ki dünya yaşadıkça konuşulacak konuların belki de en önde gelenleri roman evreninin içinde kendine yer bulmuş. Doğa, insan ve varoluş meselelerini irdeliyor bu romanında Buzzati. Ama o kendine has üslubu ve yarattığı sınır tanımaz dünyasıyla...
Bu üslubu ise fantastik öğelerin romanın içine girmesi ve gizemli rastlantıların gerçeküstü ayrıntılarla bezenmesi sağlıyor daha çok. Sonrasında da Buzzati'nin roman dilinin kendi yarattığı evrene ayak uydurma aşaması geliyor. Bu da romanın dünyasına paralel olarak çok sesli bir yapıda yaratılmış. Bir roman okuyoruz Yaşlı Ormanın Gizemi'nde ama romanın kendisi bir büyük şiir aslında. Bunun yanında masallar, kıssalar, yine küçük şiirler, hatta tiyatronun o kendine has dilinden tınılar duymak bile mümkün anlatılan hikâye boyunca.
Bu bağlamda romanda anlatılan hikâyenin coğrafyasına da uzanmak gerekir.
Tıpkı Tatar Çölü'nde olduğu gibi Yaşlı Ormanın Gizemi'nde de romanın dünyası bütünüyle tüm bir evren Buzzati için. Evet, roman belli sınırlar dahilinde can buluyor. Tatar Çölü'ndeki o epik kale kadar olmasa bile yine de sınırı çizilmiş alanlar dahilinde at koşturuyor yazar ama bu alan dünyanın herhangi bir yerinde yine herhangi bir yer. Belki de hiç olmayan bir yer. İşte tam da bu noktadan alıyor zaten Buzzati'nin yarattığı evren gücünü. Düşlerin gerçekle yakınlaşsa da kaynaşmadığı, arada kalan o dar boşluğun zihin genişleten topraklarında yaratıyor kendi dünyasını Buzzati.
İNSANLIĞIN KADİM SAVAŞI
Romanda her şey bir ölüm sonrasında miras yoluyla devreden arazinin, yeni sahibini bulmasıyla başlıyor.
"Vadinin en varlıklı adamı sayılan (Antonio) Morro, sakin yaradılışlı bir arazi sahibi olarak gücünü fazla kötüye kullanmamıştı. Çok sayıda ağacı kestirdiği doğruydu, fakat bunlar yalnızca, ormanlarının küçük bir bölümündeki ağaçlardı. Küçük olmakla birlikte ormanların en güzeli Yaşlı Orman bütünüyle korunmuştu. Bölgenin ve belki de dünyanın en yaşlı köknar ağaçları buradaydı. Yüzyıllardır tek bir ağacına bile balta vurulmamıştı. Bu Yaşlı Orman, Moroların önceden malikânesi olan bir ev ve diğer mülklerin yanında devede kulak sayılabilecek bir liste dolusu diğer orman arazileriyle birlikte Albay'a (Sebastiano Procolo'ya) miras kalmıştı."
Antonio Morro'nun ölümüyle sahibi olduğu uçsuz bucaksız orman alanlarından, Yaşlı Orman'ı da kapsayan daha küçük bir kısmı yeğeni Procolo'ya, arazinin genişlik bakımından daha büyük bir yüz ölçümüne sahip olan kısmı ise Procolo'nun on iki yaşındaki, şimdilik yatılı okulda öğrenci olan yeğeni Benvenuto'ya miras kalmıştır. Fakat Yaşlı Orman, içinde sadece dünyanın en büyük köknar ağaçlarını barındırmaz. Bu yaşlı ağaçların her birinde bir orman cini yaşamaktadır. Güçleri sayesinde istedikleri zaman bir insana ya da hayvana dönüşebildikleri gibi istedikleri zaman da görünmez olabilirler. Bu orman cinlerinin bir özelliği daha vardır. Her biri, yaşadığı ağacın koruyucusudur aynı zamanda.
Yaşlı Orman, o güne kadar sıkı bir şekilde korunmuştur ancak toprakların yeni sahibinin niyeti bellidir. Albay Procolo, daha fazla kazanç sağlamak amacıyla Yaşlı Orman'daki ağaçları bir bir kestirecektir. Dahası, küçük Benvenuto'ya miras kalmış topraklara da gözünü dikecektir.
Bu doğrultuda Albay Procolo ve on iki yaşındaki Benvenuto arasında yaşanacaklar, romandaki çatışmaların merkezini sunacak bize. Bu çatışma ise alegorik düzeyde iyiyle kötünün, safla kurnazın, açgözlüyle gözütokun savaşı olacak.
Romana bu gözle baktığımızda, kadim ve aynı zamanda hep var olacak bir hikâyenin modern anlatı geleneği içinde sunulmuş hâli olduğunu söyleyebiliriz Yaşlı Ormanın Gizemi'nin. Ancak hikâye, özellikle de felsefesiyle çok daha fazlasını verme derdinde.
BUZZATI'NİN "VARLIK" PENCERESİ
Bu kadim meseleyle birlikte, yine aynı şekilde insanın var oluşundan bugüne tartışılan bir başka mesele, doğa ve insanoğlunun giriştiği mücadele. Alegorik düzeyde roman iyi ve kötünün savaşını anlatsa da romanın felsefesinde, genel hatlarıyla doğa ve insanoğlunun bu mücadelesinde taraf olunması gereken yer aranmaya çalışılıyor.
Bu bağlamda da insan ve doğa ayrımını kenara bırakıp bu ikisini bir bütün olarak görmemiz gerektiğini söylüyor Buzzati. İnsan ve doğa ikilemini "bir"e düşürme savaşımı yazarın anlattığı hikâye boyunca dile getirmek istediği. İnsanın da aslında doğanın bir parçası olduğunu hatırlatma çabası... Bunu da küçük Benvenuto'yla roman boyunca çizdiği masumiyet penceresi sayesinde gösteriyor yazar bize.
Doğada var olan her canlının, her nesnenin, kısacası her "şey"in dile geldiği bir roman bu. Önde gelen kahramanları insanlar belki ama bunun dışında rüzgârlar, kuşlar, fareler, hatta küçük bir kulübenin bile "karakter" olarak sözünün olduğu bir hikâye. Buna paralel de Buzzati'nin varlık algısının tümüyle ortaya çıktığı bir yapıt Yaşlı Ormanın Gizemi.
Doğadaki her şeyin bir ruhu, bir yeri, bir sesi olduğu inancıyla yazmış Buzzati bu romanını. Hiçbir "şey" arasında ayrım gözetmeden can vermiş kahramanlarına. İnsan, hayvan veya nesne gibi bir sınıflandırmayla romanın vermek istediklerini almak mümkün değil. Ancak "varlık" kelimesiyle karşılanabilir yazarın romanına dahil ettiği tüm bir doğa. Buzzati'nin açtığı bu pencere, sadece roman düzeyinde değil, yaşadığımız dünyayı alımlama noktasında da önemli bir bilinç düzeyi meydana getiriyor aynı zamanda.
İşte tam da bu nedenle; yaşadığımız dünyaya birkaç kapı daha aralayabilmek için Buzzati'nin açtığı pencereye biraz daha yaklaşmakta yarar var.

Yaşlı Ormanın Gizemi/ Dino Buzzati/ Çeviren: Yelde Gürlek/ TİMAŞ Yayınları/ 190 s.

E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap