"Tatar Çölü"nün yazarı Dino Buzzati'nin yeni yayımlanan romanı "Yaşlı
Ormanın Gizemi", alegorik düzlemde iyiyle kötünün, roman düzleminde ise
doğayla insanın savaşını dillendiriyor. İnsan ve doğanın bir bütün
olabileceğinin ancak bunun, tıpkı doğanın yaptığı gibi saf bir duyuşla
gerçekleşebileceğinin hikâyesini anlatıyor Buzzati tüm bir roman
boyunca.
İnsana, doğadan bakmak
Daha çok Tatar Çölü'yle tanıdığımız Dino Buzzati'nin geçtiğimiz
günlerde bir romanı daha okuyucu karşısına çıktı: Yaşlı Ormanın Gizemi.
Buzzati'nin yazın kronolojisine baktığımızda Dağların Adamı
Barnabo'dan (1933) sonra ikinci sırada gelir bu romanı. Ancak esas
patlamasını, ilk kez 1935'te yayımlanmış Yaşlı Ormanın Gizemi'nden beş
yıl sonra yazılan Tatar Çölü'yle yaşar. Dünyaca tanınması da yine
kesinlikle başyapıtı Tatar Çölü sayesinde olsa da Buzzati'nin ardında
bıraktığı iki romanı da azımsanamaycak derecede önemli
metinler olarak
hafızalara kazınır.
İşte bunlardan biri Yaşlı Ormanın Gizemi. Buzzati'nin yazın evrenini
yakından tanımak isteyenler adına önemli bir yol gösterici olmasının
yanında, sadece kendi sınırları dahilinde değerlendirildiğinde de
değerini kendine biçebilecek nitelikte bir roman. Söylemek istedğim şu:
Yaşlı Ormanın Gizemi'nin üstünde Buzzati imzası olması elbette önemli
ancak bu romanı bir başkası yazmış olsa da değerinden hiçbir şey
kaybetmeyecekti. Yaşlı Ormanın Gizemi, bir şekilde kendini okuyucuyla
buluşturabilecek niteliklere sahip.
Buzzati'nin ele aldığı konuların hiçbir zaman dünyayla ilişiğini
kesmeyecek olmasına borçlu roman bu niteliklerini. Yazar, romana öyle
bir ruh üflemiş ki dünya yaşadıkça konuşulacak konuların belki de en
önde gelenleri roman evreninin içinde kendine yer bulmuş. Doğa, insan ve
varoluş meselelerini irdeliyor bu romanında Buzzati. Ama o kendine has
üslubu ve yarattığı sınır tanımaz dünyasıyla...
Bu üslubu ise fantastik öğelerin romanın içine girmesi ve gizemli
rastlantıların gerçeküstü ayrıntılarla bezenmesi sağlıyor daha çok.
Sonrasında da Buzzati'nin roman dilinin kendi yarattığı evrene ayak
uydurma aşaması geliyor. Bu da romanın dünyasına paralel olarak çok
sesli bir yapıda yaratılmış. Bir roman okuyoruz Yaşlı Ormanın Gizemi'nde
ama romanın kendisi bir büyük şiir aslında. Bunun yanında masallar,
kıssalar, yine küçük şiirler, hatta tiyatronun o kendine has dilinden
tınılar duymak bile mümkün anlatılan hikâye boyunca.
Bu bağlamda romanda anlatılan hikâyenin coğrafyasına da uzanmak gerekir.
Tıpkı Tatar Çölü'nde olduğu gibi Yaşlı Ormanın Gizemi'nde de romanın
dünyası bütünüyle tüm bir evren Buzzati için. Evet, roman belli sınırlar
dahilinde can buluyor. Tatar Çölü'ndeki o epik kale kadar olmasa bile
yine de sınırı çizilmiş alanlar dahilinde at koşturuyor yazar ama bu
alan dünyanın herhangi bir yerinde yine herhangi bir yer. Belki de hiç
olmayan bir yer. İşte tam da bu noktadan alıyor zaten Buzzati'nin
yarattığı evren gücünü. Düşlerin gerçekle yakınlaşsa da kaynaşmadığı,
arada kalan o dar boşluğun zihin genişleten topraklarında yaratıyor
kendi dünyasını Buzzati.
İNSANLIĞIN KADİM SAVAŞI
Romanda her şey bir ölüm sonrasında miras yoluyla devreden arazinin, yeni sahibini bulmasıyla başlıyor.
"Vadinin en varlıklı adamı sayılan (Antonio) Morro, sakin yaradılışlı
bir arazi sahibi olarak gücünü fazla kötüye kullanmamıştı. Çok sayıda
ağacı kestirdiği doğruydu, fakat bunlar yalnızca, ormanlarının küçük bir
bölümündeki ağaçlardı. Küçük olmakla birlikte ormanların en güzeli
Yaşlı Orman bütünüyle korunmuştu. Bölgenin ve belki de dünyanın en yaşlı
köknar ağaçları buradaydı. Yüzyıllardır tek bir ağacına bile balta
vurulmamıştı. Bu Yaşlı Orman, Moroların önceden malikânesi olan bir ev
ve diğer mülklerin yanında devede kulak sayılabilecek bir liste dolusu
diğer orman arazileriyle birlikte Albay'a (Sebastiano Procolo'ya) miras
kalmıştı."
Antonio Morro'nun ölümüyle sahibi olduğu uçsuz bucaksız orman
alanlarından, Yaşlı Orman'ı da kapsayan daha küçük bir kısmı yeğeni
Procolo'ya, arazinin genişlik bakımından daha büyük bir yüz ölçümüne
sahip olan kısmı ise Procolo'nun on iki yaşındaki, şimdilik yatılı
okulda öğrenci olan yeğeni Benvenuto'ya miras kalmıştır. Fakat Yaşlı
Orman, içinde sadece dünyanın en büyük köknar ağaçlarını barındırmaz. Bu
yaşlı ağaçların her birinde bir orman cini yaşamaktadır. Güçleri
sayesinde istedikleri zaman bir insana ya da hayvana dönüşebildikleri
gibi istedikleri zaman da görünmez olabilirler. Bu orman cinlerinin bir
özelliği daha vardır. Her biri, yaşadığı ağacın koruyucusudur aynı
zamanda.
Yaşlı Orman, o güne kadar sıkı bir şekilde korunmuştur ancak
toprakların yeni sahibinin niyeti bellidir. Albay Procolo, daha fazla
kazanç sağlamak amacıyla Yaşlı Orman'daki ağaçları bir bir
kestirecektir. Dahası, küçük Benvenuto'ya miras kalmış topraklara da
gözünü dikecektir.
Bu doğrultuda Albay Procolo ve on iki yaşındaki
Benvenuto arasında yaşanacaklar, romandaki çatışmaların merkezini
sunacak bize. Bu çatışma ise alegorik düzeyde iyiyle kötünün, safla
kurnazın, açgözlüyle gözütokun savaşı olacak.
Romana bu gözle baktığımızda, kadim ve aynı zamanda hep var olacak
bir hikâyenin modern anlatı geleneği içinde sunulmuş hâli olduğunu
söyleyebiliriz Yaşlı Ormanın Gizemi'nin. Ancak hikâye, özellikle de
felsefesiyle çok daha fazlasını verme derdinde.
BUZZATI'NİN "VARLIK" PENCERESİ
Bu kadim meseleyle birlikte, yine aynı şekilde insanın var oluşundan
bugüne tartışılan bir başka mesele, doğa ve insanoğlunun giriştiği
mücadele. Alegorik düzeyde roman iyi ve kötünün savaşını anlatsa da
romanın felsefesinde, genel hatlarıyla doğa ve insanoğlunun bu
mücadelesinde taraf olunması gereken yer aranmaya çalışılıyor.
Bu bağlamda da insan ve doğa ayrımını kenara bırakıp bu ikisini bir
bütün olarak görmemiz gerektiğini söylüyor Buzzati. İnsan ve doğa
ikilemini "bir"e düşürme savaşımı yazarın anlattığı hikâye boyunca dile
getirmek istediği. İnsanın da aslında doğanın bir parçası olduğunu
hatırlatma çabası... Bunu da küçük Benvenuto'yla roman boyunca çizdiği
masumiyet penceresi sayesinde gösteriyor yazar bize.
Doğada var olan
her canlının, her nesnenin, kısacası her "şey"in dile geldiği bir roman
bu. Önde gelen kahramanları insanlar belki ama bunun dışında rüzgârlar,
kuşlar, fareler, hatta küçük bir kulübenin bile "karakter" olarak
sözünün olduğu bir hikâye. Buna paralel de Buzzati'nin varlık algısının
tümüyle ortaya çıktığı bir yapıt Yaşlı Ormanın Gizemi.
Doğadaki her şeyin bir ruhu, bir yeri, bir sesi olduğu inancıyla
yazmış Buzzati bu romanını. Hiçbir "şey" arasında ayrım gözetmeden can
vermiş kahramanlarına. İnsan, hayvan veya nesne gibi bir
sınıflandırmayla romanın vermek istediklerini almak mümkün değil. Ancak
"varlık" kelimesiyle karşılanabilir yazarın romanına dahil ettiği tüm
bir doğa. Buzzati'nin açtığı bu pencere, sadece roman düzeyinde değil,
yaşadığımız dünyayı alımlama noktasında da önemli bir bilinç düzeyi
meydana getiriyor aynı zamanda.
İşte tam da bu nedenle; yaşadığımız dünyaya birkaç kapı daha
aralayabilmek için Buzzati'nin açtığı pencereye biraz daha yaklaşmakta
yarar var.
Yaşlı Ormanın Gizemi/ Dino Buzzati/ Çeviren: Yelde Gürlek/ TİMAŞ Yayınları/ 190 s.
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap