Bir ailenin 12 Eylül günlüğü
TRT Muhabiri Yasemin Küçükkaya'nın "Darbe Şakacıları Sevmez" adlı kitabı dün okuyucusuyla buluştu. 10 kişilik ailesinin 12 Eylül anılarını kaleme alan Küçükkaya kitabını, "Darbe Şakacıları Sevmez sıradan bir ailenin yıllardır izini taşıdığı sıradışı öykülerini anlatıyor" sözleriyle özetliyor.
"Darbe Şakacıları Sevmez/Bir Ailenin 12 Eylül Günlüğü" Cumhuriyet Kitapları'nca yayımlandı. 166 sayfadan oluşan kitapta 10 kişilik Şakacı ailesinin tüm bireyleri 12 Eylül öncesi ve sonrasını tüm yalınlığıyla anlatıyor. Kitabın arka kapağında Darbe Şakacıları Sevmez şöyle tanıtılıyor:
"12 Eylül'ün acı ve hüzün dolu hikayesini hiç sıradan bir ailenin kaleminden okudunuz mu? "Darbe Şakacıları Sevmez" işte o sıradan ailenin yıllardır izini taşıdığı sıradışı öykülerini anlatıyor. Ailenin kimi fertleri hapisteki "kafes"te işkence görürken; diğerleri
de dışarıda başka bir kafeste yaşam mücadelesi veriyor. "Bir Ailenin 12 Eylül Günlüğü"nde baba, anne, dört kız ve dört erkek çocuğun askeri darbenin yarattığı faşist ortamda küçük dünyalarındaki büyük direnişlerini okuyacaksınız..."
Kitap fikri nasıl doğdu?
13 yıldan bu yana TRT'de muhabirlik yapan Küçükkaya ilk kitabının doğuşunu şöyle anlatıyor:
"Geçtiğimiz yıl Cumhuriyet Gazetesi'nde 12 Eylül'le ilgili bir yazı dizisi yayımlandı. O yazı dizisi içinde ağabeyim Hüseyin Şakacı'nın yaşadıkları da vardı. Kardeşlerin iki numarası. Hızlı solculardan Hüseyin ağabeyim 1980'de darbeden bir süre sonra yakalanmış hem
karakolda, hem emniyette hem de Mamak Askeri Cezaevi'nde ağır işkence görmüştü. Biz bu konuyu hiç bir araya gelip konuşmamıştık ailece. Ağabeyimin neler yaşadığını tahmin ediyordum ama O'na sorma cesaretini bir türlü kendimde bulamıyordum. Aynı acıları ve ruhsal çöküntüyü yeniden yaşayabilir, o günleri unutması en doğrusudur belki de diye
düşünmüştüm. Ailenin diğer üyeleri de benim gibi düşünmüşler. Ancak psikolojide yok sayma olarak adlandırılan bu durum aslında pek de işe yaramıyordu. Ağabeyimden yazı dizisi için yaşadıklarını, hissettiklerini yazmasını istedik ve gönderdiği yazıda önce işkence
anları ve hissettikleri yoktu. Ağabeyimden özellikle bu duygularını yazmasını istedik. İkinci gelen yazıyı okurken çok etkilendim. Bir yandan okudum, bir yandan ağladım. İnsan onurunu bu kadar zedeleyen olayları ağabeyim yaşamıştı ve bugüne kadar bizimle paylaşamamıştı. O zaman içimde bir şeyler acıdı. Kendi hissettiklerimle yüzleştim. Neler
hatırladığımı düşündüm. Ablam Songül'ü aradım ve ağabeyimin yazdıklarını gönderdim. 'Abla ne dersin hissettiklerimizi, hatırladıklarımızı yazalım mı, bir aile kitabı yazabiliriz' dedim. Ve kitap böyle doğdu..."
TRT Muhabiri Yasemin Küçükkaya'nın "Darbe Şakacıları Sevmez" adlı kitabı dün okuyucusuyla buluştu. 10 kişilik ailesinin 12 Eylül anılarını kaleme alan Küçükkaya kitabını, "Darbe Şakacıları Sevmez sıradan bir ailenin yıllardır izini taşıdığı sıradışı öykülerini anlatıyor" sözleriyle özetliyor.
"Darbe Şakacıları Sevmez/Bir Ailenin 12 Eylül Günlüğü" Cumhuriyet Kitapları'nca yayımlandı. 166 sayfadan oluşan kitapta 10 kişilik Şakacı ailesinin tüm bireyleri 12 Eylül öncesi ve sonrasını tüm yalınlığıyla anlatıyor. Kitabın arka kapağında Darbe Şakacıları Sevmez şöyle tanıtılıyor:
"12 Eylül'ün acı ve hüzün dolu hikayesini hiç sıradan bir ailenin kaleminden okudunuz mu? "Darbe Şakacıları Sevmez" işte o sıradan ailenin yıllardır izini taşıdığı sıradışı öykülerini anlatıyor. Ailenin kimi fertleri hapisteki "kafes"te işkence görürken; diğerleri
de dışarıda başka bir kafeste yaşam mücadelesi veriyor. "Bir Ailenin 12 Eylül Günlüğü"nde baba, anne, dört kız ve dört erkek çocuğun askeri darbenin yarattığı faşist ortamda küçük dünyalarındaki büyük direnişlerini okuyacaksınız..."
Kitap fikri nasıl doğdu?
13 yıldan bu yana TRT'de muhabirlik yapan Küçükkaya ilk kitabının doğuşunu şöyle anlatıyor:
"Geçtiğimiz yıl Cumhuriyet Gazetesi'nde 12 Eylül'le ilgili bir yazı dizisi yayımlandı. O yazı dizisi içinde ağabeyim Hüseyin Şakacı'nın yaşadıkları da vardı. Kardeşlerin iki numarası. Hızlı solculardan Hüseyin ağabeyim 1980'de darbeden bir süre sonra yakalanmış hem
karakolda, hem emniyette hem de Mamak Askeri Cezaevi'nde ağır işkence görmüştü. Biz bu konuyu hiç bir araya gelip konuşmamıştık ailece. Ağabeyimin neler yaşadığını tahmin ediyordum ama O'na sorma cesaretini bir türlü kendimde bulamıyordum. Aynı acıları ve ruhsal çöküntüyü yeniden yaşayabilir, o günleri unutması en doğrusudur belki de diye
düşünmüştüm. Ailenin diğer üyeleri de benim gibi düşünmüşler. Ancak psikolojide yok sayma olarak adlandırılan bu durum aslında pek de işe yaramıyordu. Ağabeyimden yazı dizisi için yaşadıklarını, hissettiklerini yazmasını istedik ve gönderdiği yazıda önce işkence
anları ve hissettikleri yoktu. Ağabeyimden özellikle bu duygularını yazmasını istedik. İkinci gelen yazıyı okurken çok etkilendim. Bir yandan okudum, bir yandan ağladım. İnsan onurunu bu kadar zedeleyen olayları ağabeyim yaşamıştı ve bugüne kadar bizimle paylaşamamıştı. O zaman içimde bir şeyler acıdı. Kendi hissettiklerimle yüzleştim. Neler
hatırladığımı düşündüm. Ablam Songül'ü aradım ve ağabeyimin yazdıklarını gönderdim. 'Abla ne dersin hissettiklerimizi, hatırladıklarımızı yazalım mı, bir aile kitabı yazabiliriz' dedim. Ve kitap böyle doğdu..."
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap