Yeni bir var oluşun eşiğinde
5 Şubat 2014, William S. Burroughs’un yüzler kulübüne girdiği gündü.
Türkiye’de tam da bu yaşına denk gelecek şekilde yayımlanan Yage
Mektupları, deneysellikte ustalaşmış yazarın maharetlerini bize yeniden
hatırlatıyor. Kimileri bugün içi epey boşaltılıp olur olmaz her yerde
kullanılan deneysellikle Burroughs’unkini karıştırıp buna burun
kıvırabilir, aman dikkat. Onun ömrü boyunca yaptığı en önemli şey, bu
deneyselliğin hakkını vermekti. Tüm zamanını iflah olmaz bir araştırıcı
olmaya adadı.
Eksik anlaşılmasın, Burroughs sadece yazmak için araştırmadı,
araştırdığı ne varsa bunu yaşayarak yazdı. Bazılarına aşırı sert gelen,
hatta “müstehcen” bulunan üslubu aslında hem kendine özgülüğünü hem de
özgünlüğünü ortaya koyuyordu.
Beatleri yalnızca “takılan müptezeller” olarak niteleyenler, onların
araştırıcı ve deneysel tarafını çoğunlukla atlar. Bir de politik, hem de
hakiki politik çıkışlarını. Yüzeyselliği reddedip ince ve derin ama son
derece sade politik tavırlarını yok saymak ya da kavrayamamak, herhalde
Burroughs ve arkadaşlarını ısrarla başka yerlerde konumlandırmak
isteyenlerin marifetiydi.
Tüm bunların üstüne Burroughs’un (ve diğerlerinin) her ne konuda
olursa olsun müthiş bir arayış içinde olduğunu söylemek gerek. Üstelik
bu, öyle başı kesik tavuk misali oradan oraya koşuşturmak değil; ne
istediğini bilip ona göre yola çıkmak. Yage Mektupları bu tür bir
arayışın öyküsü.
ZİHİN AÇIKLIĞININ ARKADAN DOLANAN TARİFİ
Oliver Harris, Beat Kuşağı’nın bütün üyeleri içinde Burroughs ve
Ginsberg’ü ayrı bir yere koyar; onları, diğer hepsinden daha uzak
yerlere gittiği ve hayal güçlerinin göçebeliği yüzünden “gerçek gezgin”
diye niteler. Burroughs ve Ginsberg, Yage Mektupları’nda zaten bu
yönüyle bir adım öne çıkıyor. Burroughs’un Güney Amerika’ya gidip Yage
(asıl yazılışı “Yagé” ama Burroughs metinlerde “Yage” demeyi tercih
etmiş) adlı (genellikle Amazolarda, özel olarak Kolombiya’da, o yöreye
ait bir iksirin yapımında kullanılan ve güçlü uyuşturucu etkisi bulunan)
bir bitkinin peşine düşmesi, arayışının ve deneysel kişiliğinin simgesi
olur. Ama şunu pas geçmeyelim: Burroughs, etnografik, politik, yer yer
şiirsel, ekolojik ve homoseksüel bir dille kurguladığı Yage
Mektupları’nda, uyuşturucu deneyimlerinden bahsederken geniş ilgi
alanlarındaki bilgisini konuşturur. Her şeyi birbirine katıyormuş gibi
görünse de aslında pek çoğunu birbirinden ayrıştırır. Yagé’yi bulma
arzusu salt bir keşif değil bu yüzden, gerçeği değiştirme dürtüsünün
temsili.
Yagé deneyiminin derin etkilerini araştıran Burroughs’un, amacına
uygun olarak kimi tasvirlerde bulunduğunu görürüz. Yagé’nin duyularda
yarattığı bozukluğun cut-up tekniği kullanılarak bir hal yoluna
sokulabileceğini söyler ve bu şekilde gerçeklik yanılsamasının
parçalanabileceğini savunur. Burada ortaya çıkan halüsinatif bir etki:
Zihin açıklığının arkadan dolanan tarifi bir bakıma. Burroughs ve olaya
dahil ettiği; mektuplaştığı (daha doğrusu yazışmış gibi yaptığı)
Ginsberg’le beraber, bu arkadan dolanma işini gerçekleştiriyor.
Burroughs’un “Yagé’yi ve sonuçlarını en iyi anlayacak benim” diyerek
Güney Amerika’ya yollanışı, hem deneyim ve arayışla hem de bölgenin
haritasını çıkarma isteğiyle ilgili. Yagé deneyimi ya da etkisinin
ikincisi de böylece belirir: Bilinmeyenin haritasını çizme.
Burroughs, çizmeye koyulacağı harita ve Yagé’nin peşine düşeceği
coğrafyaya doğru ilerlerken Güney Amerika’nın rüzgârı yüzüne vurmaya
başlar; Panama’dan seslenir: “Kıçımdaki kaşıntıyı geçirmek için burada
mola verdim.”
Burroughs, Kolombiya’ya ayak bastığında Yagé’yle ilgili bilgi
toplamaya koyulur ve biz de burada onun araştırıcı tarafıyla iyiden
iyiye yüzleşiyoruz. Üstelik bu araştırmacılık etnografi ve botanikle
birleşiyor. Onun mektup kurgusu, dolandığı tüm Güney Amerika
kentlerindeki neredeyse her ayırıcı özelliği anlattığı metinlere
dönüşüyor. Bu da Alan Ansen’in, Burroughs’un metinleri için yaptığı
“antropolojik-sosyolojik gezi günlüğü” belirlemesini haklı çıkarıyor.
Kitaplardaki metinler, Burroughs’un botanik ve tıp konusundaki bilgisini
de ortaya saçıyor. Aslında bütün bunlar, onun hemen her alana sıçrayan
zihninin bir göstergesi.
Burroughs, Güney Amerika’da kendisini sıkışmış hissettiği anlar
içinde de bulur kendini. O sıkışmışlık, kendi topraklarındaki
yamukluklara kroşeler indirmesini sağlar: “Güney Amerika, insanları
sapkın olmaya zorlamıyor. Eşcinsel ya da uyuşturucu bağımlısı olabilir
ve yine de konumunu koruyabilirsin. Özellikle de eğitimli ve
terbiyeliysen. Burada eğitime derin saygı duyuluyor. Birleşik
Devletler’de sapkın olmak zorundasın ya da iç karartıcı bir can
sıkıntısının içinde yaşarsın. Oppenheimer gibi bir adam bile işe
yaradığı için hoş görülen bir sapkın. Şüphesiz, Birleşik Devletler’de
tüm entelektüeller sapkın.”
GÖRÜNENİN ÖTESİ
Burroughs, Yagé deneyimiyle kurmaca kişiliği ve kendi benliği
arasında geçişler yaşarken Güney Amerika’daki gerçek ve büyülü ortam
arasında da gidip gelir. Bir taraftan bir bilim insanı gibi Yagé’nin
önünü arkasını araştırır öbür taraftan da bir sosyolog gibi kentlerin
damarlarında gezinir: “Bilinmeyen geçmişin ve görülen geleceğin
titreşen, sessiz bir uğultuda buluştuğu yer. Larva halindeki varlıklar
hayat bulmayı bekliyor.”
Yage Mektupları, Burroughs’un deneyselliğinin bir parçası.
Ginsberg’le mektuplaşmalardan oluşuyor gibi görünen ama aslında mektup
kurgusu ve aracılığıyla yazılmış metinlerle örülü bir kitap. Bir bakıma
Burroughs, Ginsberg’ü işin içine çekiyor. Ama hakkını teslim etmek
lazım; alan memnun veren memnun. Yagé’yle yapılan Ayahuasca iksiri de
her şeyin tuzu biberi. Burroughs’un deyimiyle insanı “normalinden” daha
geçerli bir bilince ulaştıran Yagé, cut-up tekniğini de coşturuyor.
Sadece o değil elbette; Burroughs, biraz da bu sayede politik
eleştirisini ileri bir aşamaya götürüyor: “Yeryüzünün tüm sendika
kurulları ve hükümetleri: Size ait olmayanı almak için doğmamış çocuğun
ayağının altındaki kirli toprağı satmak için ayakyollarında yaptığınız
kirli anlaşmalarla iktidar kuruyorsunuz (…) Zaman neden hepinizi
ürkütüyor? Sizi bedeninize mahkûm eden ne? Sonsuza kadar boka gömülü mü
kalacaksınız? (…) Sizi korkutan ne? Söyleyeyim: Kelimeler. Başlangıçta
söz vardı, hepinizi sonsuza kadar korkuya mahkûm etti.” Lima’dan
yolladığı nota ne demeli: “Liberaller muhafazakârlara karşı.
Muhafazakârlar çirkin, boktan herifler. Tüm yakışıklı oğlanlar ve bütün
Kızılderililer liberal. Benim de öyle olduğumu söylemeye herhalde gerek
yok. Peru ormanına hızlıca göz atmayı planlıyorum.”
Burroughs bunları söylüyor fakat en az onlar kadar etkileyici olan
kitaptaki “Göreve Başladıktan Sonra Roosevelt” bölümü: Burayı ister
bugün yaşadıklarımızla ister ABD’de o dönem olup bitenlerle eşleştirerek
okuyun, her defasında ilginç ayrıntılar yakalanan kara komediyle
karşılaşıyorsunuz.
Burroughs’un yaşayıp yazdıkları eki ve köküyle
cut-up’larıyla ve kendisine görünenlerle yeni bir var oluşu anlatıyor.
Yagé deneyimi, görebilenler için görünenin ötesine geçmek gibi bir şey.
Yage Mektupları, bu arayışın ve denemenin yansıması. Burroughs’un
yüzüncü yaşı da ancak böyle kutlanabilirdi zaten.
alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr
Yage Mektupları/ William S. Burroughs, Allen Ginsberg/ Çeviren: Gonca Gülbey/ Altıkırkbeş Yayın/ 174 s.
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap