Translate

İzleyiciler

15 Aralık 2015 Salı

İngiltere'nin gelmiş geçmiş en iyi 10 romanı

Image copyrightGetty
İngiltere’de yazılmış gelmiş geçmiş en iyi romanlar hangileridir?
BBC Kültür sitesi, dünyanın farklı ülkelerinden 82 edebiyat eleştirmeni ile görüşerek İngiltere’nin en iyi romanları konusunda düşüncelerini sordu.
İşte yabancıların gözüyle İngiltere'nin en iyi 10 romanı...
Image copyrightWikipedia
10. Gurur Dünyası (Vanity Fair, William Makepeace Thackeray, 1848)
Bazı eleştirmenler Thackeray’in bu tek eserinin hak ettiği değeri görmediği kanısında. Fakat bu 1847-48 dönemini anlatan ve bazılarınca sıkıcı bulunabilecek uzun roman, İngiliz literatürünün en iyi tasvir edilmiş olumsuz kahramanını içerir. Sınıf, sınıf atlama isteği ve

29 Kasım 2015 Pazar

Diyojen ve Diyojen Sendromu

hoarding
  1. Giriş
İstifçilik yani compulsive hoarding, kontrollü veya kontrolsüz biriktirme, efemeraveya dispozofobi veya messie sendromu, sanat veya sefalet. İstifçi her zaman bir koleksiyoner olmayabilir. Bir koleksiyoner de daima sanatsal değeri olan gereçleri biriktirmeyebilir. Bir koleksiyoner pekâlâ Diyojen olabilir.
İstifçiliğin akla ilk getirdiği, çöp ev vakalarıdır. Çöp ev yani domestic squalor,genel kabul görmüş

Hadîkatü’s-süedâ – Fuzuli

fihi ma fih

Hadikatü’s-Süada , Fuzûlî’nin Azerice mensur/manzum bir eseri olup Kerbela Olayı’nı ve İmam Hüseyin’i anlatan Anadolu Aleviliği’nin temel yapıtlarından biridir.
Müslümanlar tarafından İslâm tarihi boyunca büyük bir üzüntü ile hatırlanan Kerbelâ olayını

25 Kasım 2015 Çarşamba

George Saunders, “Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı”


[Haber görseli]George Saunders'ın novellası
Beyni hendeğe düşen tiran
İç içe geçmiş iki ülke düşünün: İç Horner ve Dış Horner. İç Horner, sadece bir vatandaş alabilecek büyüklükte, geri kalanlar oraya girebilmek için kuyrukta beklemek zorunda. Dış Horner ise görece kalabalık ve orada, güç bağımlısı bir diktatör yaşıyor, adı Phil.
Aslında tek ülke olan İç Horner'la Dış Horner'ın birleşimi, bütün vatandaşların aynı anda sığamayacağı bir coğrafyaya işaret ediyor. George Saunders'ın Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı adlı novellası, tam da burada hayat buluyor.
“ASIL BEYİN SORUNU YAŞAYAN BU SALAKLAR”
Saunders, romanı ilkin bir çocuk kitabı olarak tasarlamış. Ama bakmış ki işin içine politika ve hiciv giriyor, birden dümen kırıp büyüklere seslenmeye karar vermiş. Phil de kervan yolda düzülür misali, yazdıkça kendini bulmuş.
Phil'in acıklı bir geçmişi var! Pek kimsenin ciddiye almadığı, huysuz ve orta yaşlı, kendi halinde bir Dış Hornerlı. Gel zaman git zaman kendisine “akıl” verenler sayesinde, ülkesine taşan İç Hornerlıları vergiye bağlayıp güçlenmeye başlıyor, daha doğrusu güçlendiriliyor. “Danışmanlarının” bir dediğini iki etmiyor anlayacağınız. Bu arada hayatının aşkı tarafından refüze edilince aksiliği artıyor ve beyni hendeğe yuvarlanıp gidiyor. Yüce Tanrı'nın bir lütfu olan güzel ülkesi üzerine daha çok eğiliyor haliyle. Millî duyguları kabarıyor, ülkesini “korumak

20 Kasım 2015 Cuma

İş Dünyasına Filozofça Öneriler Kitap Dizisi

 [Haber görseli]
Ekonominin, iş dünyasının zorlukları giderek artıyor. Hele yöneticilerin işleri daha da zorlaşıyor. Pek çok bilinmeyenin baskısı altında ilerlemeye, işlerini geliştirmeye çalışıyorlar. Peki, bu süreçte, özellikle de önemli kararlar alırken yanı başlarında bir filozof olsa ve gerektiğinde danışsalar, fikirlerinden yararlansalar, nasıl olur?
İşte bu görüşten yola çıkan Almanlar felsefeye olan düşkünlüklerine de uygun olarak, parlak bir iş kitabı dizisi

Murathan Mungan'dan 'Harita Metod Defteri'

[Haber görseli]Murathan Mungan'dan 'Harita Metod Defteri'
'Büyümek gurbete çıkmaktır'
İnsanın en güçlü tarafı nedir diye sorulacak olsa fazla düşünmeden "hafıza" yanıtını verebilirim kendi adıma. Birçok kişi için de aynı yargının geçerli olduğunu varsaymak ise şaşılacak bir durum olmasa gerek. Şaşırmamız gerekenler bu sorunun tam tersi sorulduğunda başlıyor bence. Yani, insanın en güçsüz tarafı nedir diye sorulduğunda da "hafıza" yanıtı aldığımız anda.
İnsanı yaşatan hafızası, kabul ancak yine aynı hafıza, yaşama direncimizi kırıp meydana gelenler karşısında yıkılmamıza neden olabiliyor. Ya da yine aynı hafıza, bizi derin kederlere sürüklediği gibi dünyanın en mutlu, en şanslı insanıymış gibi hissetmemize neden olabiliyor.
Tam bu nedenle insanın en güçlü ve en zayıf yanını yansıtır bize hafıza. İnsanın zehridir ve aynı zamanda panzehri. Düğünü ve cenazesi, başlangıcı ve bitişi, yası ve şöleni...
Derin bir uçurum olabileceği gibi aynı şekilde karşı kıyıya geçerken bir köprü de olabiliyor hafıza ve biz hafızadan bahsederken çocukluk, bu köprünün her zaman başını tutuyor. Çocukluk, çok özel bir zemine oturmasının yanında, gelecekteki yaşamımızda bizi tökezletecek ya da yaşamın getirdiklerine karşı daha dik durabilmemiz için omuz veriyor. Bundan olsa gerek; her insanın yaşamında çok özel bir yer kaplıyor. Çocukluğun "özlenen ülke" olarak adlandırılması, çok zor geçirilse dahi bu zorluklardan çok daha farklı bir biçimde alımlanması, herkesin çocukluğundan bahsederken tatlı bir heyecanın rüzgârına kapılması da bundan.
İnsan nasıl besleniyorsa çocukluktan aynı şekilde besini insan olan edebiyat da aynı derecede çocukluğun etkisi altında kalıyor. Ne kadar katılırsınız söyleceklerime bilmem ama pek çok yazarın, çocukluğuyla yazı aracılığıyla hesaplaştıktan sonra farklı meselelere dalabildiğini düşünüyorum. Tüm bir yazın hayatını çocukluklarında geçiren yazarlar da yok değil elbet ama atlanması, geride bırakılması gereken bir eşikmiş gibi geliyor bana hep çocukluk ve kendine has bir evren olma özelliğini her daim koruyor.
Murathan Mungan da hafıza üzerine düşünen yazarlardan biri olarak bu evreni zaman zaman ziyaret ediyor.

Dahi Bir Polisiye Yazarı: Agatha Christie

Dahi Bir Polisiye Yazarı: Agatha Christie

20. yüzyılın en iyi polisiye yazarlarından biri, İngiliz yazar Agatha Christie ile ilgili bilgileri derledik.

Tam adı Agatha Marry Clarissa Miller Christie Mollowan olan yazar, Hercule Poirot karakterinin yaratıcısıdır. Yazar aynı zamanda Mary Westmacott takma ismi ile aşk romanları da yazmıştır. Ama ona ününü sağlayan, yazdığı 80 polisiye romanıdır.
Küçük yaşlarından beri okumayı çok seven Agatha Christie, dislektik olmasına rağmen iyi bir okuyucuydu. Fransa'da yaşadığı dönemde okuduğu polisiye romanlarından daha iyilerini yazabileceğini düşünerek ilk polisiye romanı "The Mysterous Affair at Styles" adlı romanı yazdı. Birkaç yayınevi tarafından reddedilen romanı 1920'de Bodley Head Yayınevi tarafından kabul edildi. Bu eser Hercule Poirot'lu ilk eseriydi.
Zekası, esprili kişiliği, keskin kişiliği ve Avrupa inceliği ile harmanlanan Belçikalı karakter, hem kendine hem de yazar uluslararası bir ün kazandırdı. Yazar ayrıca Miss Marple adında yaşlı ve amatör bir dedektif karakter daha yarattı. Bu karakter de çok sevildi.
Hayranlarınca her kitabı beğenilen Agatha Christie'nin "On Küçük Zenci" isimli kitabı, polisiye romanları arasında klasikler arasında yer alır.
Yazarın ilginç ve hala meçhul olan bir anısı vardır: 1926'da 11 gün ortadan kaybolan yazar, bütün aramalara rağmen bulunamaz. Arabası göl kenarında bulunan yazarın arabası ağaca çarpmış ve bavulu dağıtılmış şekilde bulunur. Olaya kaza süsü verilmek istendiği konusunda teoriler üretilse de yazar bir anda ortaya çıkar ve bu konu ile ilgili hiçbir açıklama yapmaz. Kimilerine göre yazar geçici bir hafıza kaybı yaşadı; kimilerine göre ise kocasının sevgilisini öldürmek için bir yerlere gitti. Ama olay çözümlenemedi.