Translate

İzleyiciler

16 Şubat 2015 Pazartesi

Carlos Maria Dominguez'den “Kağıt Ev”


'Bir gün bir kitap okudum ve...'

“Kağıt Ev”, kitaplara ve kitapların hayata etkisine dair söyleyecek çok sözü olan bir novella. Cem Tunçer'in yazısı...
 

Haber görseliCarlos Maria Dominguez'den “Kağıt Ev”
'Bir gün bir kitap okudum ve...'
Kitap düşkünü herkes, kitapların bir süre sonra sorun çıkarmaya başladığını bilir. En basitinden, tozlanmalarından tutun, bir süre sonra kitaplıkta yeni kitap koyacak yer bulamamaya kadar bir sürü sorun yaratırlar.
Okurların kitaplara karşı tutumu da kişiden kişiye değişir. Kimi okurken satırların altını çizer, sayfaların üzerine bir sürü not alır, kimi altı çizilmiş satırlar görünce dehşete kapılır. Kimi okur, kitabı birilerine ödünç vermek istemez, kimi ödünç verdiği kitaba ismini yazıp kime verdiğini bir kenara not alır, kimi ise okuduğu kitabı kitaplığına bile koymaz, hemen birilerine verir.
Kitaplara dair aklımızı kurcalayanları yazmaya kalksak çok şey yazabiliriz. Kağıt Ev ise kitapların yaratabileceği sorunların en büyüğünden başlıyor: Bluma Lennon, Emily Dickinson’ın Şiirler’ini okurken, bir arabanın altında kalıyor. Temsili bir okumayla, Bluma, bir Dickinson şiiri yüzünden, kitap, edebiyat, metin yüzünden hayatını kaybediyor. Kitapların insan hayatını değiştirdiğini herkes bilir: Siddhartha okuyup Hinduizm’e merak salan birilerini tanımışızdır, yollara düşme isteği duymadan Jack Kerouac okumanın zor olduğunu biliriz, belki yel değirmenleriyle savaşmamışızdır ama Don Quijote’den hepimiz bir şeyler öğrenmişizdir. Kitaplar

Marguerite Duras “Askıya Alınmış Tutku” ve “Savaş Yılları Defterleri”


Marguerite Duras ve bilinmeyenleri...

Marguerite Duras art arda yayımlanan “Askıya Alınmış Tutku” ve “Savaş Yılları Defterleri” ile yaşamı ve yazarlığı ile ilgili önemli sırları, can alıcı ayrıntıları ve birçok bilinmeyeni okurlarla paylaşıyor.
 
 

Haber görseli
Marguerite Duras ve bilinmeyenleri...
Marguerite Duras 1914’de Çinhindi'nde, Saygon yakınlarında Gia-Dihn’de doğmuş. Çocukluğunu ve ilk gençlik çağlarını geçirdiği Çinhindi'nin yaşamının biçimlenmesinde çok önemli bir rolü var. Anne babası Fransız Hükümetinin bir kampanyası sonucunda çalışmak ve yaşamak için o zaman Fransız sömürgesi olan bu ülkeye gelmişler. Marguerite’nin babası kısa süre sonra kendini hasta hissetmeye başlamış ve Fransa’ya dönmüş. Genç yaşta da ölmüş. Ama anne Duras inatçı ve dirençli bir kadın

Sezgin Kaymaz'dan yeni öyküler: "Bakele"

 Sezgin Kaymaz yeni öykü toplamıyla okur karşısında: "Bakele". Kaymaz'ın kaleminden çıkmış tam otuz dört öykü yer alıyor kitapta.

 

Haber görseliMaksat hikâye olsun
Sezgin Kaymaz yeni öykü toplamıyla okur karşısında: "Bakele". Kaymaz'ın kaleminden çıkmış tam otuz dört öykü yer alıyor kitapta. Öykülerde ise karşımıza kendilerine saygı duymak zorunda kaldığımız âşıklar, ne zaman ne yumurtlayacakları belli olmayan hınzır veletler, değerler konusunda herkesi tekrar düşünmeye zorlayacak asil köpekler, sahibinin sesinden şarkı duymazsa küsen müzik müptelası çiçekler, cinsiyet sınırlarını, kodlarını ezip geçen kadınlar ve onlara bakakalmaya her zaman mecbur olacak erkekler çıkıyor.
Öykü, nedendir bilinmez, romana geçiş olarak görülüyor birçok yazar tarafından. Öyküde rüştünü

Sızma Sanatı – Kevin D. Mitnick

Sızma Sanatı 90 kuşağı ile yetişen bilgisayarcıların yakından tanıdığı dünya çapında bir Hacker eskisi diyebiliriz. Kendisi bilgisayar dünyasının tartışmasız en ünlü korsanıdır. Fotoğrafı FBI’in “En Çok Arananlar” listesinde yer alan ilk hacker olarak kayıtlara geçti ve neredeyse listeden hiç düşmedi. “İflah olmaz bir suçlu” olan  Mitnick bir dönem “Sanal Dünya’nın Kayıp Çocuğu” olarak da tanındı. Açıkcası Kevin’ın başarıları (!) konusunda yazmak istesek sayfalarca yazmamız gerekir. Mitnick hakkında bilgilere ulaşmak isterseniz Fujitsu, Motorola, Nokia ve Sun Microsystems gibi şirketlerin bilgisayar ağlarına bakabilir (!) yada google’dan kısa bir araştırma yapabilirsiniz Ki ben

3 Şubat 2015 Salı

İbrahim Yıldırım'ın yeni romanı: “Dokuzuncu Haşmet”


2013 yılının Haziran ayında tuttuğu takımın formasını giyerek Taksim'e çıkan eski bir direnişçinin anlattıklarını merkeze alan, Türkiye'nin isyan tarihini hatırlayıp hatırlatan bir kitap İbrahim Yıldırım'ım kaleminden son romanı: “Dokuzuncu Haşmet”. Yıldırım'la Sibel Oral konuştu; Eray Ak da bu sohbete bir değerlendirme yazısıyla katıldı.
Haber görseli'Bazı şeylerin romanlarda kalması en içten dileğimiz'
2013 yılının Haziran ayında tuttuğu takımın formasını giyerek Taksim'e çıkan eski bir direnişçinin anlattıklarını merkeze alan, Türkiye'nin isyan tarihini hatırlayıp hatırlatan bir kitap İbrahim Yıldırım'ım kaleminden okuduğumuz son romanı: “Dokuzuncu Haşmet”. Konak benzeri çok eski ahşap bir evde yaşayan unutulmuş şair Haşmet Alçıtepe'nin tutkularını, acılarını, pişmanlıklarını okurla paylaşıyor, hem de Alçıtepe ailesinin bitmekte olan öyküsüne odaklanıyor yazar. Yıldırım'la yeni romanını konuştuk.
-Bir gazeteci olarak Haşmet Alçıtepe’nin karşısında olsam “Halkını tüketen devletlerin kendileri de bir gün tükenir” sözüne katılır mısınız diye sorardım herhalde. Sizce ne derdi?
-Haşmet Alçıtepe, kişiliğinden dolayı bu sorunuza -hiç kuşkusuz- kimi göndermeler yaparak yanıt verirdi. Örneğin Kaptan Ahab’ın acımasız bir yönetici olduğunu söyler, doğayla uğraşırken hem tayfalarını hem de kendini tüketmiş olduğunu uzun uzun anlatırdı. Doğru da yapardı, çünkü ben de o romandaki gemi mürettebatının toplumu, kaptanın ise obsesif bir buyurganı simgelediğini düşünüyorum. Öte yandan Haşmet Alçıtepe, kimbilir belki Max Weber’le de bir ilişki kurup, devletin meşru bir şiddet aracı olup olmadığı konusunu sizinle uzun uzun tartışır, hatta meseleyi Thomas Hobbes’in Leviathan’ına kadar getirip konuyu bambaşka boyutlara taşırdı. Bana gelince elimden sözünüze katılmaktan başka bir şey gelmez…
-Peki bu romanı size yazdıran, kafanızda dönüp duran en baskın mesele “devlet” miydi? 

2 Şubat 2015 Pazartesi

Doğan Cüceloğlu / Gerçek Özgürlük



"İnsan sürekli hayatını daha anlamlı kılmaya çalışır. 
İnsanın gerçek kimliğini, hayatını nasıl anlamlı kıldığına bakarak, keşfedebilirsiniz. 
Bazı insanlar dünya beni görsün diye, 
bazı insanlar ise dünyayı görmek için dağlara çıkar."
Doğan Cüceloğlu / Gerçek Özgürlük
"İnsan sürekli hayatını daha anlamlı kılmaya çalışır. 
İnsanın gerçek kimliğini, hayatını nasıl anlamlı kıldığına bakarak, keşfedebilirsiniz. 
Bazı insanlar dünya beni görsün diye, 
bazı insanlar ise dünyayı görmek için dağlara çıkar." 

Doğan Cüceloğlu / Gerçek Özgürlük
Delimideli Deliler


E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap

30 Ocak 2015 Cuma

Aşkın, Sanatın ve Sonsuzluğun Çiçeği: "Gül"


Haber görseliGül İrepoğlu'ndan bir inceleme: "Gül"
Güllerin içinden
Şüphesiz her liste eksik kalmaya mahkum.
Listelenen, ayrıntılandırılan, dallarının en ücra köşesine kadar gidilmeye çalışılan her ne olursa olsun, sonuçta öznel bir verimdir listeler ve işte tam da bu nedenle bu eksiklik, bir yanıyla kabul edilebilir bir hal alır. Hele ki iç dünyasına girilip sirayet ettiği bucakların ortaya çıkarıldığı "şey", herkeste farklı duygu ve imgeler uyandıran bir "şey" ise bu, her adımda daha da derinleşen, derinleştikçe de zorlaşan bir çalışmanın habercisi olur.
Sanat traihçisi ve mimar Gül İrepoğlu da son kitabıyla böyle bir işin içine girmiş. Kültürümüzde derin ve her yerde, her şekliyle farklı imgeler yüklenen gülü, kapsayıcı bir bakışla ele alıp anlatmaya çalışmış.
Gül, şüphesiz herkeste farklı çağrışımlara açık ve özel bir çiçek. Ancak Gül İrepoğlu için daha farklı anlamları olduğu da açık: "Gülün herkes için ortak ya da farklı anlamları var kuşkusuz. Dünyanın sevdiği çiçek o. Benim içinse özel bir anlamı olduğunu belirtmeye bilmem gerek var mı? İsmimi her