90 kuşağı ile yetişen bilgisayarcıların yakından tanıdığı dünya
çapında bir Hacker eskisi diyebiliriz. Kendisi bilgisayar dünyasının
tartışmasız en ünlü korsanıdır. Fotoğrafı FBI’in “En Çok Arananlar”
listesinde yer alan ilk hacker olarak kayıtlara geçti ve neredeyse
listeden hiç düşmedi. “İflah olmaz bir suçlu” olan Mitnick bir dönem
“Sanal Dünya’nın Kayıp Çocuğu” olarak da tanındı. Açıkcası Kevin’ın
başarıları (!) konusunda yazmak istesek sayfalarca yazmamız gerekir.
Mitnick hakkında bilgilere ulaşmak isterseniz Fujitsu, Motorola, Nokia
ve Sun Microsystems gibi şirketlerin bilgisayar ağlarına bakabilir (!)
yada google’dan kısa bir araştırma yapabilirsiniz Ki ben
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, kitaplar, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, yazarların hayatları, biyografiler, kitap oku,Sesli Kitap bedava kitap - Kitap Alıntıları
Translate
İzleyiciler
16 Şubat 2015 Pazartesi
Sızma Sanatı – Kevin D. Mitnick
kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar
Sızma Sanatı
3 Şubat 2015 Salı
İbrahim Yıldırım'ın yeni romanı: “Dokuzuncu Haşmet”
2013 yılının Haziran
ayında tuttuğu takımın formasını giyerek Taksim'e çıkan eski bir
direnişçinin anlattıklarını merkeze alan, Türkiye'nin isyan tarihini
hatırlayıp hatırlatan bir kitap İbrahim Yıldırım'ım kaleminden son
romanı: “Dokuzuncu Haşmet”. Yıldırım'la Sibel Oral konuştu; Eray Ak da
bu sohbete bir değerlendirme yazısıyla katıldı.
2013 yılının Haziran ayında tuttuğu takımın formasını giyerek Taksim'e çıkan eski bir direnişçinin anlattıklarını merkeze alan, Türkiye'nin isyan tarihini hatırlayıp hatırlatan bir kitap İbrahim Yıldırım'ım kaleminden okuduğumuz son romanı: “Dokuzuncu Haşmet”. Konak benzeri çok eski ahşap bir evde yaşayan unutulmuş şair Haşmet Alçıtepe'nin tutkularını, acılarını, pişmanlıklarını okurla paylaşıyor, hem de Alçıtepe ailesinin bitmekte olan öyküsüne odaklanıyor yazar. Yıldırım'la yeni romanını konuştuk.
-Bir gazeteci olarak Haşmet Alçıtepe’nin karşısında olsam “Halkını tüketen devletlerin kendileri de bir gün tükenir” sözüne katılır mısınız diye sorardım herhalde. Sizce ne derdi?
-Haşmet Alçıtepe, kişiliğinden dolayı bu sorunuza -hiç kuşkusuz- kimi göndermeler yaparak yanıt verirdi. Örneğin Kaptan Ahab’ın acımasız bir yönetici olduğunu söyler, doğayla uğraşırken hem tayfalarını hem de kendini tüketmiş olduğunu uzun uzun anlatırdı. Doğru da yapardı, çünkü ben de o romandaki gemi mürettebatının toplumu, kaptanın ise obsesif bir buyurganı simgelediğini düşünüyorum. Öte yandan Haşmet Alçıtepe, kimbilir belki Max Weber’le de bir ilişki kurup, devletin meşru bir şiddet aracı olup olmadığı konusunu sizinle uzun uzun tartışır, hatta meseleyi Thomas Hobbes’in Leviathan’ına kadar getirip konuyu bambaşka boyutlara taşırdı. Bana gelince elimden sözünüze katılmaktan başka bir şey gelmez…
-Peki bu romanı size yazdıran, kafanızda dönüp duran en baskın mesele “devlet” miydi?
2 Şubat 2015 Pazartesi
Doğan Cüceloğlu / Gerçek Özgürlük
"İnsan sürekli hayatını daha anlamlı kılmaya çalışır.
İnsanın gerçek kimliğini, hayatını nasıl anlamlı kıldığına bakarak, keşfedebilirsiniz.
Bazı insanlar dünya beni görsün diye,
bazı insanlar ise dünyayı görmek için dağlara çıkar."
İnsanın gerçek kimliğini, hayatını nasıl anlamlı kıldığına bakarak, keşfedebilirsiniz.
Bazı insanlar dünya beni görsün diye,
bazı insanlar ise dünyayı görmek için dağlara çıkar."
Doğan Cüceloğlu / Gerçek Özgürlük
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
30 Ocak 2015 Cuma
Aşkın, Sanatın ve Sonsuzluğun Çiçeği: "Gül"
Güllerin içinden
Şüphesiz her liste eksik kalmaya mahkum.
Listelenen, ayrıntılandırılan, dallarının en ücra köşesine kadar gidilmeye çalışılan her ne olursa olsun, sonuçta öznel bir verimdir listeler ve işte tam da bu nedenle bu eksiklik, bir yanıyla kabul edilebilir bir hal alır. Hele ki iç dünyasına girilip sirayet ettiği bucakların ortaya çıkarıldığı "şey", herkeste farklı duygu ve imgeler uyandıran bir "şey" ise bu, her adımda daha da derinleşen, derinleştikçe de zorlaşan bir çalışmanın habercisi olur.
Sanat traihçisi ve mimar Gül İrepoğlu da son kitabıyla böyle bir işin içine girmiş. Kültürümüzde derin ve her yerde, her şekliyle farklı imgeler yüklenen gülü, kapsayıcı bir bakışla ele alıp anlatmaya çalışmış.
Gül, şüphesiz herkeste farklı çağrışımlara açık ve özel bir çiçek. Ancak Gül İrepoğlu için daha farklı anlamları olduğu da açık: "Gülün herkes için ortak ya da farklı anlamları var kuşkusuz. Dünyanın sevdiği çiçek o. Benim içinse özel bir anlamı olduğunu belirtmeye bilmem gerek var mı? İsmimi her
20 Ocak 2015 Salı
Boğaz’daki Beyaz Ruslar 1919-1929
Türkolog Svetlana Uturgauri’den “Boğaz’daki Beyaz Ruslar 1919-1929” kitabını Uğur Büke çevirisiyle yayımlandı.
Moskova Bilimler Akademisi Doğu Bilimleri Enstitüsü’nün önde gelen bilim insanlarından olan ve yıllardır Türk tarihi, edebiyatı ve kültürü üzerinde araştırmalar yapan Prof. Dr. Svetlana Uturgauri’nin “Boğaz’daki Beyaz Ruslar 1919-1929” kitabı yayımlandı. Kitapta, 1917’de Çarlık Rusya’nın yıkılmasının ardından Anadolu topraklarına sığınmaya çalışan on binlerce Rus’un yaşama tutunma çabaları ve o dönemin siyasi olaylarını belgeleriyle aktarıyor.
Türkolog Svetlana Uturgauri, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Leyla Erbil, Bekir Yıldız, Kemal Tahir gibi birçok yazarımızın da eserlerini Rusçaya çevirdi.
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hamdi Gezmiş ve Can Dündar'dan "Abim Deniz"
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap "Abim Deniz"
Jean Echenoz “1914”te, Birinci Dünya Savaşı geçen Anthime’in destansı hikâyesi
Jean Echenoz’dan “1914”
Jean Echenoz “1914”te, üzerinden Birinci
Dünya Savaşı geçen Anthime’in destansı hikâyesini zamanın ortamıyla
beraber anlatıyor. Parmağındaki yüzükle ve atlatamadığı travmasıyla
Anthime, Echenoz’nun unutulmaz kahramanlarından birine dönüşüyor.
'Güzel bir yara'
Kitabın özgün adı 14; Fransa’da ve Fransızcadan İngilizceye çevrilirken de aynı adla yayımlanmış. Jean Echenoz, derinliği olan ve hepimizin gözünün önünde bulunan konulara son derece ince dokunuşlarla değinen, bunları sade bir dille anlatan ve bugünle geçmiş arasında sağlam köprüler kurabilen ender yazarlardan. Bu nedenle kitabın adının 14 olması manidar. Echenoz, 1914’ü ve Birinci Dünya Savaşı’nı anlatıyor ama 14 diyerek zamanlar arasında geçiş yapıyor. Bir bakıma “ha 1914 ha 2014” demeye getiriyor.
Echenoz’nun küçük destanlar yazmada da üstüne yok. Neredeyse bütün kitaplarında bu hava bulunuyor. 14, namı diğer 1914 de yine konsantre destan kıvamında. Bir kez daha cımbızlanan ayrıntıları büyük bir üslup ustalığıyla önümüze getiren Echenoz kitabıyla karşı karşıyayız.
“SAVAŞ BİRKAÇ HAFTADA BİTECEK”
Echenoz, Anthime adlı kahramanıyla takvimin yapraklarını geriye doğru çevirip hepimizi Fransızların “Büyük Savaş” diye nitelediği Birinci Dünya Savaşı’na götürüyor. Sakin sessiz dağlarda gezinen ve içten içe “buralarda hava hiç değişmez” diyen Anthime’in tezini bozan şey arka arkaya çalan seferberlik çanları. Aslında onu huzursuz eden ve biraz da Avrupa’nın o günkü halinden türeyen normal bir durum bu. Bayraklar, marşlar ve yüksek sesli tartışmaların sürdüğü kentte, hemen herkes
Kitabın özgün adı 14; Fransa’da ve Fransızcadan İngilizceye çevrilirken de aynı adla yayımlanmış. Jean Echenoz, derinliği olan ve hepimizin gözünün önünde bulunan konulara son derece ince dokunuşlarla değinen, bunları sade bir dille anlatan ve bugünle geçmiş arasında sağlam köprüler kurabilen ender yazarlardan. Bu nedenle kitabın adının 14 olması manidar. Echenoz, 1914’ü ve Birinci Dünya Savaşı’nı anlatıyor ama 14 diyerek zamanlar arasında geçiş yapıyor. Bir bakıma “ha 1914 ha 2014” demeye getiriyor.
Echenoz’nun küçük destanlar yazmada da üstüne yok. Neredeyse bütün kitaplarında bu hava bulunuyor. 14, namı diğer 1914 de yine konsantre destan kıvamında. Bir kez daha cımbızlanan ayrıntıları büyük bir üslup ustalığıyla önümüze getiren Echenoz kitabıyla karşı karşıyayız.
“SAVAŞ BİRKAÇ HAFTADA BİTECEK”
Echenoz, Anthime adlı kahramanıyla takvimin yapraklarını geriye doğru çevirip hepimizi Fransızların “Büyük Savaş” diye nitelediği Birinci Dünya Savaşı’na götürüyor. Sakin sessiz dağlarda gezinen ve içten içe “buralarda hava hiç değişmez” diyen Anthime’in tezini bozan şey arka arkaya çalan seferberlik çanları. Aslında onu huzursuz eden ve biraz da Avrupa’nın o günkü halinden türeyen normal bir durum bu. Bayraklar, marşlar ve yüksek sesli tartışmaların sürdüğü kentte, hemen herkes
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)