Sinan Sülün'den "Kırlangıç Dönümü"
Aşkın bugünle imtihanı
Sinan Sülün'ü genç bir öykücü olarak ilk kitabı Karahindiba'yla tanımıştuk. Araya çok da uzun bir zaman koymadan bu kez Kırlangıç Dönümü adını verdiği bir romanla çıktı karşımıza Sülün.
Karahindiba'nın yayımlandığı ilk zamanlarda hemen herkesten gelen tepkinin "keşke roman yazsaydı," olduğunu bir kenara koyarsak, Sülün'den gelen bu romanın şaşırtıcı olmadığını söyleyebiliriz aslında. Gerçekten de baktığımızda; gerek anlatımı, gerek karakterlerin derinliği gerekse de kurgunun romana evrilmeye elverişli oluşu, Karahindiba'da okuduğumuz öyküler adına böyle düşünmeye yeter sebepti.
Karahindiba'nın yayımlandığı ilk zamanlarda hemen herkesten gelen tepkinin "keşke roman yazsaydı," olduğunu bir kenara koyarsak, Sülün'den gelen bu romanın şaşırtıcı olmadığını söyleyebiliriz aslında. Gerçekten de baktığımızda; gerek anlatımı, gerek karakterlerin derinliği gerekse de kurgunun romana evrilmeye elverişli oluşu, Karahindiba'da okuduğumuz öyküler adına böyle düşünmeye yeter sebepti.
Ancak sonuçta her yazarın kendi yolunu çizdiğini biliyoruz. Bunun, herhangi bir metin için de geçerli olduğunu unutmamak gerek. Behçet Necatigil'in, "şiirlerin bazı yaşları beklediği" mısrasını hatırlıyorsak eğer, bir yazardan gelen verimleri de buna göre tartmak gerektiği kanısındayım. Sözün özü, şunu dile getirmek istiyorum: Karahindiba'daki öyküler, "öykü oldukları için" güzeldi. Aradan biraz zaman geçti. Yazar bu kez bir romanla ifade edebileceğini düşündü kendini. Yani, ona göre romanın vakti gelmişti ve düşündüğü gibi, bir romanla çıktı okurlarının karşısına.
Buna bakarak bize düşen, yazarı yaptıkları üzerinden değerlendirmek.
Buna bakarak bize düşen, yazarı yaptıkları üzerinden değerlendirmek.
"Keşke yapsaydı," dediklerimiz üzerinden değil.
Bunlar üzerinden Kırlangıç Dönümü'nün sayfaları arasına uzandığımızda, sonda söylenmesi gerekeni başta söyleyip, iyi bir roman okuyacağımızı söyleyebilirim rahatlıkla.
Bunu; Sinan Sülün'ün roman boyunca akışına kapıldığımız diline, ajite etmeye ve sulandırılmaya çok açık bir konuyu dozunda işleyişine, içine girdiği dünyaların karikatürize olmaya teşne hallerinden uzak duruşuna, kahramanları arasında kurduğu ilişkiler ağının gücüne ve en çok da duygu dünyasının saflığına dayanarak dile getiriyorum. Okurunu bir aşk hikâyesinin içine çektiği bu romanında Sinan Sülün, tüm altını çizdiklerim dahilinde bugüne dair düşünmemiz gereken pek çok olgu üzerinde de duruyor.
ALİ VE VERDA
Klasik bir şablon üzerinden yürüyor aslında Sinan Sülün roman boyunca.
Baktığımızda daha önce çok işlenmiş, işlendiği kadar da bulanmış bir konu yazarın seçtiği. Aynı şekildeki ana olay etrafında gelişen ve geliştikçe aileleri de içine alarak genişleyen kapsam da bu klasik şablon dahilinde gelişiyor. Söyleyince size de yabancı gelmeyecek: Farklı sosyal sınıflardan iki insanın birbirine duyduğu aşk ve çevresinde gelişen olaylar üzerinden ilerletiyor Sülün, romanını. Ancak Kırlangıç Dönümü'nü farklı bir yere koyabilmemiz için bize önemli nüveler de veriyor yazar. Bunu da büyük oranda kahramanı Ali üzerinden okura geçiriyor.
Hazır cümle içinde kullanmışken roman boyunca peşinden gideceğimiz kahramanımızı da tanımakta yarar var. Zaten onu tanıdıkça Sinan Sülün'ün ruh vermeye çalıştığı aşk da şekillenecek...
Kırlangıç Dönümü, son on yılını haksız yere hapiste geçirmiş Ali'nin, hapisten çıkıp evine, çocukluğundan beri kendisine anne babalık yapan ablası ve eniştesinin yanına dönüşüyle açıyor kapılarını bize. Ali'nin haksız yere tutsak kaldığı on yıl, romanın önemli kırılmalarından biri olarak ilerleyen sayfalarda yine karşımıza çıkacak ancak kahramanımız, çok da dert etmiş gibi değildir bu süreyi kendine. Kendine has ve başkaları tarafından yadırganan tavırları, yine kendince kurduğu dünyada çok da sorun etmeden yaşıyormuş gibi gözüküyordur. Ancak işlerin hiç de öyle olmadığını, Ali'nin içinde kopan fırtınaları sayfalar ilerledikçe, geçmişine doğru yolculuk yaptıkça anlıyoruz.
Son derece zekidir aynı zamanda Ali. Hapisanedeki on yılı, çocukluk ve gençliğinden aşina olduğu kitaplar arasında geçirmiş, birikimine birikim katmıştır. Yeni diller, yeni buluşlarla zihnini genişletmiştir. On yılın ardından ayak uydurmaya çalıştığı dünya ise onu yabancılamakta, çevresindeki insanlarca yadırganmaktadır.
Kırlangıç Dönümü, son on yılını haksız yere hapiste geçirmiş Ali'nin, hapisten çıkıp evine, çocukluğundan beri kendisine anne babalık yapan ablası ve eniştesinin yanına dönüşüyle açıyor kapılarını bize. Ali'nin haksız yere tutsak kaldığı on yıl, romanın önemli kırılmalarından biri olarak ilerleyen sayfalarda yine karşımıza çıkacak ancak kahramanımız, çok da dert etmiş gibi değildir bu süreyi kendine. Kendine has ve başkaları tarafından yadırganan tavırları, yine kendince kurduğu dünyada çok da sorun etmeden yaşıyormuş gibi gözüküyordur. Ancak işlerin hiç de öyle olmadığını, Ali'nin içinde kopan fırtınaları sayfalar ilerledikçe, geçmişine doğru yolculuk yaptıkça anlıyoruz.
Son derece zekidir aynı zamanda Ali. Hapisanedeki on yılı, çocukluk ve gençliğinden aşina olduğu kitaplar arasında geçirmiş, birikimine birikim katmıştır. Yeni diller, yeni buluşlarla zihnini genişletmiştir. On yılın ardından ayak uydurmaya çalıştığı dünya ise onu yabancılamakta, çevresindeki insanlarca yadırganmaktadır.
Bunun en önemli nedeni Ali'nin başkasına graip gelen tavırlarıdır. Örnekse Ali, karıncaları izlemeyi sever, göğü, uzayı, yıldızları incelemeye bayılır, kitaplar hâlâ en önemli arkadaşıdır, heyecanlandığı zaman ne yapacağını bilemez başlar koşmaya...
Kırlangıç Dönümü'nü inceliklerle örülmüş bir aşk romanı haline çeviren olaylar da Ali'nin bir koşusuyla başlıyor. Ablası ve eniştesinin geçimlerini sağladığı Nişantaşı'ndaki çiçekçi dükkânlarının yanındaki kafeye gelen Verda, Ali'nin karıncaları izlediği gözlerinin radarına takılıverir. Ve Ali'nin Verda'yı daha ilk görüşünde dünyası değişir. Ali'nin olduğu gibi Verda'nın da geçmişinden yüklendiği bir hikâyesi vardır ancak romanın kaderini, bu hikâyeden çok Verda'nın sosyal statüsü belirleyecek.
SINIF AYRIMININ BUGÜNÜ
Sinan Sülün'ün bir aşk hikâyesi anlattığını daha yazının başında dile getirdim. Sülün'ün bu aşkı anlatırken yaptığı en güzel şey ise onu bugünün dünyasıyla sınaması. Bu sınamayı; siyaset, çıkar ilişkileri, dostluklar ve aile de dahil olmak üzere pek çok kavram üzerinden yürütüyor yazar. Yürütürken de unuttuklarımızı tekrar hatırlatıyor, hâlâ hatırladıklarımıza da yeni bakış açıları kazandırıyor.
İlkin Ali'nin garipsenebilecek tavırlarına bakıp delişmen, eğlenceli ve biraz çocukça bulabileceğimiz bir aşk hikâyesi okuyacağımızı düşünürken Sinan Sülün, en az kendi roman dili kadar temiz, duru bir aşkın kapılarını aralıyor. Bu aşkı tasavvuf ve akılla besliyor yazar. Ali'nin Verda'ya duyduğu aşkı dile getirirkenki cümleleri gösteriyor bunu bize. Ali, Walter Benjamin'den de anlatabiliyor aşkı, hiçliğin kollarından da... Daha çok diyaloglarla akan Kırlangıç Dönümü sayfaları arasında aşka dair altı çizilecek pek çok satır da bulacak okurlar.
Ali ve Verda üzerinden yazarın üzerine düşündüğü en önemli nokta ise sınıf ayrımının bugün de farklı yansımalarıyla devam ettiği... Sinan Sülün, bu ayrımın değişik biçimleri üzerinde duruken, okurlar da farkında olmadan herkesin adım atabileceği ayrımcı dilin sınırlarını tekrar kavrıyor.
Okurken aklın beyaz perdeya sıkça gideceği, yazarın sinemasal anlatımıyla okurunu saran bir roman Kırlangıç Dönümü. Kahramanlarına yaşattığı aşk ise içe işleyen bir özlem uyandırıyor okuyanda.
erayak@cumhuriyet.com.tr
Kırlangıç Dönümü/ Sinan Sülün/ İletişim Yayınları/ 258 s.
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap