Cyrano De Bergerac aşkı ve fedakârlığı en iyi anlatan tiyatro metni olmasına rağmen 2000’lerin “Ben” merkezli dünyasında ütopyadan ibarettir.
CYRANO DE BERGERAC
YAZAN: Edmond Rostand
YÖNETEN: Mehmet Birkiye
ÇEVİREN: Sabri Esat Siyavuşgil
DRAMATURG: Başak Erzi
MÜZİK: Tolga Çebi
SAHNE TASARIMI: Barış Dinçel
IŞIK TASARIMI: Murat İşçi
KOREOGRAFİ: Alpaslan Karaduman
EFEKT: Ersin Avşar
MAKYAJ: Derya Ergün
OYUNCULAR: Yiğit Sertdemir, Ayşecan Tatari, Tanju Girişken, Özgür Dağ, Cem Karakaya, Murat Bavli, Çiğdem Gürel, Cem Uras
YÖNETEN: Mehmet Birkiye
ÇEVİREN: Sabri Esat Siyavuşgil
DRAMATURG: Başak Erzi
MÜZİK: Tolga Çebi
SAHNE TASARIMI: Barış Dinçel
IŞIK TASARIMI: Murat İşçi
KOREOGRAFİ: Alpaslan Karaduman
EFEKT: Ersin Avşar
MAKYAJ: Derya Ergün
OYUNCULAR: Yiğit Sertdemir, Ayşecan Tatari, Tanju Girişken, Özgür Dağ, Cem Karakaya, Murat Bavli, Çiğdem Gürel, Cem Uras
Cyrano kılıcı, şairane konuşmaları ve burnuyla ün salmış bir silahşördür. Bir temsil sırasında
Cyrano’nun kuzeni Roxane ve Christian birbirlerini fark edip birbirlerinden hoşlanırlar.
Cyrano, Roxane’a âşıktır. Roxane’a karşı hislerini açmayı düşünse de bunu yapamaz. Burnunun uzun olmasını endişe eder. Roxane’ın dadısı, Roxane’ın Cyrano ile görüşmek istediğini söyleyince Cyrano aşk mektubu yazar.
Buluşma günü Cyrano, Roxane’ın kendisine olan duygularını söyleyeceğini düşünür. Roxane, ağabey gibi gördüğü Cyrano’ya Christian’dan hoşlandığını, emri altındaki Christian’la irtibat kurmasını rica eder.
Cyrano, âşık olduğu Roxane’ın mutluluğu uğruna fedakârlık yapar. Christian’la konuşur. Christian’da Roxane’a âşıktır. Fakat konu aşk olunca Christian kendini ifade edemez. Cyrano, yazdığı mektubu Christian’a verir. Christian’da mektubu kendi yazmış gibi Roxane’a iletir.
Mektuptan hayli etkilenen Roxane, Christian’a daha çok âşık olur. Sonra yüz yüze gelirler. Roxane, Christian’dan duygularını mektuptaki gibi anlatmasını ister. Christian, Roxane’ın isteğini yerine getirmeye çalışır. Başarısız olur. Christian’ın imdadına Cyrano yetişir. Roxane’ı pencereye çağırırlar. Cyrano karanlığa geçer. Kendini göstermeden Christian’ın söyleyemediği aşk sözlerini söyler. Cyrano sayesinde Roxane tekrar Christian’dan etkilenir. Christian, Roxane’den bir öpücük almayı bile başarır.
William Shakespeare gelmiş geçmiş en iyi tiyatro yazarlarından biridir. Onu en iyi yapan; insan karakterini derinlemesine ve geniş bir yelpazeyle sunmasının yanında tiyatroyu şiirsel bir dille ele almasıdır. Edmond Rostand, Cyrano de Bergerac ile Shakespeare‘in şiirsel dilini bir adım öteye taşıyarak bu konuda Shakespeare‘i de aşar.
Rostand, Shakespeare gibi iyi bir tiyatro yazarı olmasıyla beraber iyi bir şairdir. Cyrano karakterini şiirle donatmıştır adeta. Metin de haliyle bir tiyatro oyunundan çok şiir gibidir.Rostand‘ın bir tiyatro oyununu bu denli şiirle donatması bıçak sırtı bir hadisedir. Çünkü iki ihtimal var: Oyun ya çok kötü bir oyun olur ya da çok başarılı. Ortası yok. Cyrano de Bergerac‘ın dramatik yapısıyla şiirsel üslubu birbirini destekler. Hatta şiirsel üslup, oyunun dramatik yapısının daha da güçlenmesine vesile olur. Bu sayede Cyrano de Bergerac, metin olarak en iyi oyunların arasında yer alır.
Rostand‘ın metninin şiirden farkı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda şiir çevirilerinin, yazıldığı orijinal lisanın damarını nadiren yakaladığı söylenebilir. Cyrano de Bergerac‘ın tiyatro tarihindeki en iyi metinlerden biri olması gibi, Sabri Esat Siyavuşgil çevirisi de en başarılı çevirilerdendir. Yahya Kemal gibi büyük bir ismin, Cyrano de Bergerac‘ı okuyup oyunu Türkçe’ye çeviremeyeceğini Siyavuşgil‘e bildirmesi bile, Siyavuşgil‘in ne kadar zor bir işin altından başarıyla kalktığını gösteriyor. Oyunda karakterlerin isimleri Fransızca olmasına rağmen oyun sanki Türkçe yazılmış gibidir. Siyavuşgil‘in şair olmasının payı da önemlidir. Cyrano De Bergerac‘ı Türkiye’de ilk kez sahneleyen İsmail Galip Arcan, oyunu sahneye koyduğu dönemi anlatırken çeviriyle ilgili düşüncelerini şu şekilde anlatır:
Yıl 1958… Rahmetli edebiyatçı Sabri Esat Siyavuşgil’in, manzum olarak tercüme edip Türk sahnesine kazandırdığı bu şaheseri, ilk olarak sahneye koyduğum için mesleki bir öğünç duyarım. Evet, o tarihten üç yıl önce, yani 1945 senesinde eser Darülbedayi’ye geldiği zaman ben, müessesede bazı piyesleri sahneye koyuyor ve başrollerini de üstüme alıyordum. Başrejisörümüz Ertuğrul Muhsin’di. O’nunla sahneye koyma işini paylaşırdık. O zaman temsillerimiz, haftada veya nadir olarak 15 günde bir değişirdi. Cyrano’ya gelince, Sabri Esat Siyavuşgil, eserin nefis bir tercümesini bize getirdiği zaman Muhsin’le ben, adeta çocuk gibi sevinmiştik. [1]
Kenter ekolünden gelen ve son yıllarda yönettiği oyunlarla ustalığını iyiden iyiye hissettiren (Özellikle kusursuz Sessizlik oyunuyla) Mehmet Birkiye‘nin Şehir Tiyatroları kapsamındaCyrano de Bergerac‘ı yönetmesi heyecan verici.
Birkiye, orijinal metin yaklaşık 4 saat süreceği için oyunu 2,5 saate indirir. Özel tiyatroda böyle bir kaygıyla kısaltmaya gidilmesi kabul edilmese bile anlaşılabilir. Ama öncelikli görevi; repertuar tiyatrosu olarak klasik oyunları, değişen nesillere izletmek olan bir kurumun böyle kaygıları olmamalı. Bu da klasik bir oyunu virgülüne kadar orijinal haliyle birebir sahnelemek anlamına gelmemeli. Her yönüyle böylesine güçlü bir metni yarı yarıya kısaltmak, metnin bütünlüğüne zarar vermek demektir (Hele elinizde böyle güçlü bir metin varsa). Bu zarar çok büyük boyutlu olmasa da metni önceden okumuş olanlar daha iyi hissedecektir.
Nesiller değiştiği için Cyrano de Bergerac gibi klasik oyunlara yeni yorumlar getirmek mutlaka gereklidir. Birkiye, Cyrano de Bergerac‘ı İtalyan Halk Tiyatrosu anlayışıyla yorumlar. Barış Dinçel‘in başarılı dekoru da bu yorumu pekiştiriyor. Birkiye, Sessizlik‘te uyguladığı modüler sahne düzenini Cyrano de Bergerac‘ta da uyguluyor. Oyunun akıcılığını artıran bu yöntem oyuncuların performansını da artırıyor.
Oyunculara gelmeden önce, müzikten bahsetmek gerek. Oyun Atölyesi‘nde harikalar yaratan Tolga Çebi‘nin Cyrano de Bergerac‘da da harikalar yarattığı rahatlıkla söylenebilir. Oyun bittikten günler sonra bile o melodiler, insanın kafasının içinde dönüp duruyor.
Cyrano’yu bugüne kadar Müşfik Kenter, Bülent Emin Yarar, Taner Birsel gibi büyük oyuncular oynadı. Fakat 1971’de Şehir Tiyatroları‘nda konuk sanatçı olarak para almadan,Dinçer Çekmez‘in yerine çok kısa bir süre Cyrano’yu oynayan Mücap Ofluoğlu‘nu anmamak olmaz. Kısa süre oynamasına karşın tiyatro dünyasında o efsane performans hâlâ“Mücap Ofluoğlu‘nun Cyrano’su” olarak konuşulur. Ofluoğlu, tiyatronun bir diğer efsane ismi ve dönemin İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni olan Vasfi Rıza Zobu‘dan, paradan kat kat değerli bir mektup alır:
Gönüllü olarak Rumelihisarı Açıkhava temsiline Cyrano de Bergerac olarak katılmanızda elde ettiğiniz başarı tebrike, Şehir Tiyatrosu’ndan esirgemediğiniz yardım teşekküre şayandır. Makbule geçer de her ikisini de kabul ederseniz sevinç duyarız. [2]
Bu açıdan bakıldığında Cyrano rolü, birçok oyuncunun hayali olabileceği gibi aynı zamanda oynayan oyuncuya büyük bir sorumluğu beraberinde getiriyor. Yiğit Sertdemir bu sorumluluğun altından başarıyla kalkıyor. Böyle bir rol, oynamaktan ziyade, en ufak zerresine kadar hissedilmeli. Sertdemir, metin itibariyle abartılı olabilecek (Abartılı olabilme olasılığı metinden değil, şiirin yoğun kullanılmasından ve Cyrano karakterinin kötü bir oyuncuya denk gelme olasılığındandır) bir karakteri abartısız oynuyor. Kostümün üzerinde bol ve büyük durması dışında kusuru yok. Bu da Sertdemir‘in suçu değil.
Birkiye, her oyuncusundan üst düzey performans alan bir yönetmen olmasının öncesinde rol dağılımında nokta atışı tercih yapan bir yönetmendir. Roxane rolü için Ayşecan Tatariseçimi, Birkiye‘ye ait gibi durmuyor. 1971’de Mücap Ofluoğlu‘nun Cyranosu’nda Roxane’ıTijen Par‘la değişmeli oynayan, hâlâ Şehir Tiyatroları‘nda oynayan, Ayşecan Tatari‘nin annesi olan Aliye Uzunatağan‘ın bu seçimde etkisi var mıdır? İktidarın babadan oğula geçmesi gibi, Şehir Tiyatroları‘nda roller böyle feodal geleneklerle mi dağıtılmaktadır?
İstanbul Şehir Tiyatroları kapsamında sahnelenen Cyrano de Bergerac, artılarıyla eksilerinin hemen hemen birbirine eşit olduğu bir oyun. Artılar eksileri biraz geçse de eksiler göze batıyor. Bunun sebebi; oyunun Birkiye‘nin Cyrano’su olması gerekirken, Şehir Tiyatroları yönetiminin Cyrano’su olmasından kaynaklanabilir mi?
Kaynakça:
[1] Türk Tiyatrosu Dergisi, Sayı: 393, Temmuz 1971 (Şehir Tiyatroları Yayın Organı) sayfa: 4[2] Silinmiş Alkışlar İçinde Mücap Ofluoğlu – Nuri Dikeç (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) sayfa: 336
[1] Türk Tiyatrosu Dergisi, Sayı: 393, Temmuz 1971 (Şehir Tiyatroları Yayın Organı) sayfa: 4[2] Silinmiş Alkışlar İçinde Mücap Ofluoğlu – Nuri Dikeç (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) sayfa: 336
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
kitap özeti, kitap,yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, kitap oku, bedava kitap