Translate

İzleyiciler

16 Aralık 2015 Çarşamba

Harper Lee'den 'Tespih Ağacının Gölgesinde'


'Tespih Ağacının Gölgesinde', bundan elli beş yıl önce yayımlanan "Bülbülü Öldürmek"in devamı olma özelliğini; önyargılar, haksızlıklar, çatışmalar ve sınıf algısı gibi kavramlar üzerinde, okuru tekrar düşünmeye çağırmasında buluyor. Ancak bakışlar, ilk romandan yirmi yıl ötesine gidiyor ve küçük kız Scout, bir genç kadın olarak tekrar sahne alıyor.


[Haber görseli]Harper Lee'den 'Tespih Ağacının Gölgesinde'
Bülbül hâlâ yaşıyor!
TÜYAP 34. İstanbul Kitap Fuarı zamanında okuma listemize giren pek çok kitaptan biri olan Tespih Ağacının Gölgesinde'nin arka kapağında şöyle bir ifade yer alıyor: "Son yılların en büyük edebiyat olayı."
Kitap arkalarında yazan ve genellikle gereğinden fazla abartılı çıkışların aksine bu ifadenin, oldukça yerinde bir saptama olduğunu, bunun yanında tartışılmaz bir gerçekliği ifade ettiğini söylemeliyim. Nedeni, Tespih Ağacı'nın Gölgesinde'nin; Harper Lee'nin, 1960'ta yayımlandığında ülkesi ABD'de büyük yankı uyandıran, akabinde Pulitzer'le ödüllendirilen, bir yıl sonra da Gregory Peck'in başrolünü oynadığı bir filmde beyazperdeye aktarıldığında Oscar alan romanı Bülbülü Öldürmek'in devam hikâyesi olması. Bir romanın devam hikâyesinin böylesi "büyük bir edebiyat olayına" dönüşmesinin nedeni ise Tespih Ağacının Gölgesinde'nin, ilk roman Bülbülü Öldürmek'ten tam 55 yıl sonra gelmesi.
Bülbülü Öldürmek, yayımlandığında satış rekorları kırdı, çok konuşuldu, birçok başarı elde etti ve daha düne kadar Harper Lee'nin ilk, aynı zamanda tek romanı olarak kaldı; kabul. Ancak gerçek başarısını ve biricikliğini pek çok insanın yaşamına girerek, pek çoğunun da yaşamını değiştirerek kazandı. Bülbülü Öldürmek, ilk yayımlanışının üzerinden 55 yıl geçmiş olmasına karşın bugün hâlâ okunuyor ve insanların yaşamını değiştirmeye devam ediyor.
Tespih Ağacının Gölgesinde, bir devam hikâyesi olarak tam da bu nedenle önem kazanıyor.
Harper Lee bir anlamda, okurların yaşamlarında ayrıcalıklı bir yer edinmeye farklı bir pencereyle devam etmek

Bekir Bülend Özsoy'un yeni kitabının adı “Savaşın Generalleri, Generallerin Savaşı”.


Bekir Bülend Özsoy / E Yayınları
[Haber görseli]Özsoy ikinci kitabında yine 2. Dünya Savaşını ele alıyor fakat bu sefer özellikle askeri ve politik anlamda komuta kademesi içindeki ilişkilerin savaşın seyrini değiştirmeye yönelik çok farklı stratejilere yol açtığını; bir çoğu Dünya askeri tarihine geçmiş olan 13 generalin gerek kişisel gerekse de taktiksel anlamda ayrıntılı özelliklerini okuyucularıyla paylaşıyor.
Savaş sahnesinde karar verici olmanın getirdiği sorumlulukları taşıyabilmek için ne denli bir karaktere sahip olmak gerekliliğini; askeri alanda alınan eğitim ve öğrenimin yanında önsezi, kararlılık, iletişim ve aklıselim özelliklerinin gerek ateş hattında gerekse de masa başında ne kadar hayati olduğunu her bir generalin çarpıcı hikayelerinde görmemiz mümkün.
Kısaca bahsetmek gerekirse ciddi bir tarih okurunun kaleminden çıkan bu kitap; Dwight Eisenhower'dan Erwin Rommel'e, George S. Patton'dan, Isokuru Yamamoto'ya, Georgy Zhukov'dan Karl Heinz Guderian'a savaş sanatının inceliklerini gösteren generallerin sadece düşmanla değil kendi saflarında da amansızca savaştıklarını gösteriyor.
E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar,Bekir Bülend Özsoy'un yeni kitabının adı “Savaşın Generalleri, Generallerin Savaşı”.  romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap

15 Aralık 2015 Salı

İngiltere'nin gelmiş geçmiş en iyi 10 romanı

Image copyrightGetty
İngiltere’de yazılmış gelmiş geçmiş en iyi romanlar hangileridir?
BBC Kültür sitesi, dünyanın farklı ülkelerinden 82 edebiyat eleştirmeni ile görüşerek İngiltere’nin en iyi romanları konusunda düşüncelerini sordu.
İşte yabancıların gözüyle İngiltere'nin en iyi 10 romanı...
Image copyrightWikipedia
10. Gurur Dünyası (Vanity Fair, William Makepeace Thackeray, 1848)
Bazı eleştirmenler Thackeray’in bu tek eserinin hak ettiği değeri görmediği kanısında. Fakat bu 1847-48 dönemini anlatan ve bazılarınca sıkıcı bulunabilecek uzun roman, İngiliz literatürünün en iyi tasvir edilmiş olumsuz kahramanını içerir. Sınıf, sınıf atlama isteği ve

29 Kasım 2015 Pazar

Diyojen ve Diyojen Sendromu

hoarding
  1. Giriş
İstifçilik yani compulsive hoarding, kontrollü veya kontrolsüz biriktirme, efemeraveya dispozofobi veya messie sendromu, sanat veya sefalet. İstifçi her zaman bir koleksiyoner olmayabilir. Bir koleksiyoner de daima sanatsal değeri olan gereçleri biriktirmeyebilir. Bir koleksiyoner pekâlâ Diyojen olabilir.
İstifçiliğin akla ilk getirdiği, çöp ev vakalarıdır. Çöp ev yani domestic squalor,genel kabul görmüş

Hadîkatü’s-süedâ – Fuzuli

fihi ma fih

Hadikatü’s-Süada , Fuzûlî’nin Azerice mensur/manzum bir eseri olup Kerbela Olayı’nı ve İmam Hüseyin’i anlatan Anadolu Aleviliği’nin temel yapıtlarından biridir.
Müslümanlar tarafından İslâm tarihi boyunca büyük bir üzüntü ile hatırlanan Kerbelâ olayını

25 Kasım 2015 Çarşamba

George Saunders, “Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı”


[Haber görseli]George Saunders'ın novellası
Beyni hendeğe düşen tiran
İç içe geçmiş iki ülke düşünün: İç Horner ve Dış Horner. İç Horner, sadece bir vatandaş alabilecek büyüklükte, geri kalanlar oraya girebilmek için kuyrukta beklemek zorunda. Dış Horner ise görece kalabalık ve orada, güç bağımlısı bir diktatör yaşıyor, adı Phil.
Aslında tek ülke olan İç Horner'la Dış Horner'ın birleşimi, bütün vatandaşların aynı anda sığamayacağı bir coğrafyaya işaret ediyor. George Saunders'ın Phil'in Dehşet Verici Kısa Saltanatı adlı novellası, tam da burada hayat buluyor.
“ASIL BEYİN SORUNU YAŞAYAN BU SALAKLAR”
Saunders, romanı ilkin bir çocuk kitabı olarak tasarlamış. Ama bakmış ki işin içine politika ve hiciv giriyor, birden dümen kırıp büyüklere seslenmeye karar vermiş. Phil de kervan yolda düzülür misali, yazdıkça kendini bulmuş.
Phil'in acıklı bir geçmişi var! Pek kimsenin ciddiye almadığı, huysuz ve orta yaşlı, kendi halinde bir Dış Hornerlı. Gel zaman git zaman kendisine “akıl” verenler sayesinde, ülkesine taşan İç Hornerlıları vergiye bağlayıp güçlenmeye başlıyor, daha doğrusu güçlendiriliyor. “Danışmanlarının” bir dediğini iki etmiyor anlayacağınız. Bu arada hayatının aşkı tarafından refüze edilince aksiliği artıyor ve beyni hendeğe yuvarlanıp gidiyor. Yüce Tanrı'nın bir lütfu olan güzel ülkesi üzerine daha çok eğiliyor haliyle. Millî duyguları kabarıyor, ülkesini “korumak

20 Kasım 2015 Cuma

İş Dünyasına Filozofça Öneriler Kitap Dizisi

 [Haber görseli]
Ekonominin, iş dünyasının zorlukları giderek artıyor. Hele yöneticilerin işleri daha da zorlaşıyor. Pek çok bilinmeyenin baskısı altında ilerlemeye, işlerini geliştirmeye çalışıyorlar. Peki, bu süreçte, özellikle de önemli kararlar alırken yanı başlarında bir filozof olsa ve gerektiğinde danışsalar, fikirlerinden yararlansalar, nasıl olur?
İşte bu görüşten yola çıkan Almanlar felsefeye olan düşkünlüklerine de uygun olarak, parlak bir iş kitabı dizisi