'Yazmak bir çıkış yolu değilse başka nedir?'
Sylvia Plath denince akla ilk gelen eserlerinden önce hep intiharı oldu şüphesiz. Ve tabii şair eşi Ted Hughes’la olan ilişkisinin onu nasıl yaraladığı... Birçok “hassas Plath okuru” için Hughes, Plath’ın o son seçiminin mimarı gibidir. Aslında iyi bir şair olan Hughes’un Plath sicili kabarık. Türkçede de yayımlanan Doğum Günü Mektuplar’ındaki o şahane, aşk dolu cümleler bile affedici olamaz.
“Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum,” diyerek yaşasa da Plath, yazdıklarının da susturulacağından bihaber son verdi hayatına. Kafasını bir gaz fırınının içine soktu. 1963'de, henüz otuz bir yaşındayken, Ted Hughes’tan resmen olmasa da aylar önce ayrılmışken... On yedi yaşından itibaren günlük tutmaya başlamış, ölümüne kısa bir süre kala, 1962'de bırakmıştı yazmayı. Şairin on iki yılını anlatan günlüklerden ilki, bir hayli sansürlenmiş ve kısaltılmış haliyle 1982'de dünya okurlarıyla buluştu. Bu sansürde parmağı olan tek bir kişi vardı; Ted Hughes’un ta kendisi. Çocukları Frieda ve Nicholas’ın etkilenmemesi için günlüklerin son bölümünü imha ettiğini söylüyor Hughes. Diğer günlüğün ise Plath’in ölümünden birkaç yıl sonra ortadan kaybolduğunu, muhtemelen çalındığını (!) iddia ediyor. Kim çaldı, gerçekten çaldı mı, çaldıysa e hadi ne zaman ortaya çıkacak, elbette
Sylvia Plath denince akla ilk gelen eserlerinden önce hep intiharı oldu şüphesiz. Ve tabii şair eşi Ted Hughes’la olan ilişkisinin onu nasıl yaraladığı... Birçok “hassas Plath okuru” için Hughes, Plath’ın o son seçiminin mimarı gibidir. Aslında iyi bir şair olan Hughes’un Plath sicili kabarık. Türkçede de yayımlanan Doğum Günü Mektuplar’ındaki o şahane, aşk dolu cümleler bile affedici olamaz.
“Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum,” diyerek yaşasa da Plath, yazdıklarının da susturulacağından bihaber son verdi hayatına. Kafasını bir gaz fırınının içine soktu. 1963'de, henüz otuz bir yaşındayken, Ted Hughes’tan resmen olmasa da aylar önce ayrılmışken... On yedi yaşından itibaren günlük tutmaya başlamış, ölümüne kısa bir süre kala, 1962'de bırakmıştı yazmayı. Şairin on iki yılını anlatan günlüklerden ilki, bir hayli sansürlenmiş ve kısaltılmış haliyle 1982'de dünya okurlarıyla buluştu. Bu sansürde parmağı olan tek bir kişi vardı; Ted Hughes’un ta kendisi. Çocukları Frieda ve Nicholas’ın etkilenmemesi için günlüklerin son bölümünü imha ettiğini söylüyor Hughes. Diğer günlüğün ise Plath’in ölümünden birkaç yıl sonra ortadan kaybolduğunu, muhtemelen çalındığını (!) iddia ediyor. Kim çaldı, gerçekten çaldı mı, çaldıysa e hadi ne zaman ortaya çıkacak, elbette