Translate

İzleyiciler

18 Ocak 2022 Salı

Hiç Dinmeyen Fırtına: Günlükleri Işığında Sofya Tolstoy & Lev Tolstoy

“L.N., bugün daha iyi bir gün geçirdi, çünkü ağrısı azdı ve bir buçuk saat kadar uyudu; konuşabildi de. Buna rağmen güçten düşüyor ve özellikle kalbi zayıflıyor. Başka bir şey düşünemiyorum; güçlü olmam ve ona bakmam gerek. Patlamak isteyen umutsuzluğumu, yüreğimin derinliklerine gömmeye uğraşıyorum.”

Sofya Tolstoy, 28 Ocak 1902

Günlük, bir edebî malzeme olmasının yanında yazarının gündelik hayatını, sırlarını, en insani yönlerini açığa vurması bakımından da önemli bir yazın türüdür. Hele de bu günlüğü tutan kişi dünya edebiyatının önemli bir ismiyse, yazdıkları daha bir anlamlı hale gelir, okurlar tarafından fazladan bir dikkatle takip edilir. Bununla birlikte okur,

Son Hikâyeler

Özellikle 2018 yılında hem Man Booker hem de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasıyla tıpkı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de okur kitlesi genişleyen Olga Tokarczuk, Türkçeye yeni çevrilen romanı Son Hikâyeler (Timaş Yayınları, 2021) ile yine okuru özgün dili ve üslubu odağında zengin bir kurguya davet ediyor.

Birbirini bütünleyen, iç içe geçmiş üç hikâyeden oluşuyor Son Hikâyeler. Metnin başından itibaren güçlü

Aile Çay Bahçesi - Yekta Kopan


aile çay bahçesi

Geçtiğimiz aylarda bir film izledim: Kusursuzlar. 2013 Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film, en iyi yönetmen ödüllerini falan almış bir film. Yönetmen koltuğunda Ramim Matin var. Filmde Yasemin ve Lale isimlerindeki iki kız kardeşin hayatlarından bir kesit çıkıyor karşımıza. Farklı karakterde olan bu kardeşlerin hayata bakışları, yaşayış şekilleri, oturuşları, kalkışları; neredeyse her şeyleri farklı. Çeşme’de, ölmüş olan anneannelerinin yazlıklarında tatile giden kardeşlerin sakladıkları sır, filmin sonlarında açığa çıkıyor ve seyirciyle buluşuyor. “Olayımız budur abiler”

Category Archives: Öykü Konuşmaları


ferhat-ozkan

FERHAT ÖZKAN’LA “YOKSUNLAR” ÜZERİNE SÖYLEŞİ *

Yoksunlar’a Dostoyevski’den yaptığınız bir alıntı ile başlıyorsunuz. “… Tuhaf tuhaf düşünceler doldurmuş kafamın içini, sanki onlar da ağrıyorlar.” cümlesini duyuyoruz Makar Aleksiyeviç’ten.  Öyküleri okuyunca gerçekten de “bu öykülerin yazarının kafasındaki ağrı” hissediliyor okur tarafından. Öyküleri ortaya çıkaran ne tür bir ağrı? Herhangi bir anlamda ağrısı/acısı olmayan insan yazabilir miydi bu öyküleri?

O cümleyi söyleyen, Dostoyevski’nin yarattığı bir karakter. Elbette Dostoyevski’nin kafasındaki “ağrıyan düşünceleri” sorgulamak haddimiz değil ama Makar Aleksiyeviç’in “ne kadar Dostoyevski” olduğunu asla öğrenemeyiz. Durum böyle olunca hele benim kafamdaki -eğer varsa- ağrının da, orada bahsedilen düşünce ağrılarıyla ne kadar benzeştiğini de bilemeyiz, daha doğrusu ben bilemem. Ben öyküleri hep bir “fikir” üzerinden ilerletmeye çalışıyorum, öykülerde “yazarının kafasındaki ağrı” hissediliyorsa, belki sebebi budur ve bu durumda teşekkür etmekten başka yapacak bir

13 Ocak 2022 Perşembe

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanne Greenberg

'Sana Gül Bahçesi Vadetmedim', deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sağımıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah'ın akıl hastanesine 'düşme'sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun 'kurtarma operasyonu' başlar. Greenberg'in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, 'akıl hastalarının gizleri' üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.




Sana Gül Bahçesi Vadetmedim Özet

İnsan psikolojisinin en uç noktalarından biri olan "şizofreni" hastalığına yakalanmış

14 Kasım 2021 Pazar

Yaşam Enerji: Öldükten sonra ya cennet ve cehennemden başka seçe...

Yaşam Enerji: Öldükten sonra ya cennet ve cehennemden başka seçe...: Neredeydik, Niye Doğduk ve Niçin Ölüyoruz? Cennet ve Cehennem Son Durak mı?  Bugüne dek birçoğumuzun bildiği veya inandığı tek doğru, öldükt...

31 Ekim 2021 Pazar

“Eskiden İnsandım, Şimdi Dünyayım”

Robert Seethaler, “Bir hayattan geriye ne kalır?” sorusunun peşinden gittiği son romanı Toprak ile bir mezarlıktan gelen hikâyelere kulak vererek ölümün hayatlarımızdaki yerini hatırlatıyor.

“Eskiden İnsandım, Şimdi Dünyayım”

Ölüm üzerine ne çok düşünürüz değil mi? Hayatımızın anlamını onun üzerinden üretmeye çalışırız. Ansızın gelebileceğini bilsek de ne zaman olacağına dair belirsizlik bizi yaşama telaşına sürükler. Ona bir sürü anlam yükleriz. Ölümü anlamaya, sonrasını bilmeye karşı açlık duyarız