Translate

İzleyiciler

20 Nisan 2015 Pazartesi

Çöp Adada Küçük Bir Denizkızı – Vagelis İliopulos



cop-Adada-Kucuk-Bir-Denizkizi

Çevremizin Öyküsü, çocukları gezegenimizin büyük sorunlarıyla ilgili bilgilendirerek onların bugünün ve yarının çevre bilincine sahip, doğa dostu bireyler olmalarına katkı sunmayı amaçlayan bir kitap dizisidir. Her kitap, önemli bir çevre sorununu bir öykü ve pedagojik tasarıma sahip etkinliklerle birlikte ele alıyor. Öyküler ve etkinlikler

Alerjiye Son – Barbara Hendel




Alerjiye-Son

Son yıllarda alerjilerin çok yayıldığını, arttığını hepimiz görüyor ve daha da önemlisi doğrudan yaşıyoruz. Bilindik tıbbın bu hastalıkları tedavi yöntemi semptomların baskılanmasından öteye gitmemektedir. Ama bu durumda da giderek daha çok hasta yan etkiler nedeniyle bu tedavi yöntemlerinden uzaklaşmakta ve alerjiye son vermek için

Küçük Siyah Yas Kitabı – Nil Gün



Kucuk-Siyah-Yas-Kitabi

Boşanma, terk edilme, ihanet ile gelen ayrılık…
Sevdiklerinizi kalp krizi, kaza, cinayet, intihar gibi ani ölümlerle kaybetmek…
Sevdiğinizin veya kendinizin başına kazayla, hastalıkla gelen uzuv ya da işlevsellik kaybı…

Yeniden Sevmek – Seryal Dinçer




Yeniden-Sevmek

Kendimizi tanımadan ne doğru bir ilişkiyi kendimize çekebiliriz, ne de doğru bile olsa bir ilişkiyi elimizde tutabiliriz. Astroloji kendini tanıma yolunda binlerce yıldır insanlığa hizmet eden çok değerli bir öğretidir. Gerçek

Susanna Kearsley – Kış Denizi E-Kitap İndir

 Susanna Kearsley – Kış Denizi E-Kitap İndir

Tarih bir yazarın sayfalarında tekrar canlanıyor… 1708 baharında, I. James yanlısı Fransız ve İskoçlardan oluşan bir işgalci ordusu, sürgün edilmiş James Stewart’ı tahtı geri alması için ülkeye getirmeyi neredeyse başarmıştı.Günümüzde bir yazar olan Carrie McClelland ise bu hikâyeyi bir sonraki çok satan romanı yapmayı düşünüyordu. Slains Kalesi’nin gölgesine yerleşerek, kendi soyundan olan bir kadın kahraman yaratıp yazmaya başladı.

Ancak romanının kurgudan çok gerçek olduğunu keşfettiğinde Carrie kalıtsal bir hafızayı tecrübe edip etmediğini düşünmeye başladı. Eğer bu gerçekse, Carrie yıllar önce yaşanan bu ihanetin perde arkasında yatanları bilen tek kişi olacaktı.
Ve bu bilgi onu neredeyse yok edecekti.

Sayfa Sayısı: 464
Baskı Yılı: 2014
Dili: Türkçe

E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap

‘Alice Harikalar Diyarında’ yeniden yayımlandı.


‘Alice’in 150 yıllık evrimi

‘Alice Harikalar Diyarında’ çizimleri İngiliz yazar ve ressam Anthony Browne tarafından yorumlanarak yeniden yayımlandı
Charles Lutwidge Dodgson’ın unutulmuz kitabı “Alice Harikalar Diyarında”, resimleri İngiliz çocuk kitapları yazarı ve ressam Anthony Browne tarafından yorumlanarak İngiltere’de yeniden yayımlandı. İlk yayımlanışının 150. yılı nedeniyle ortaya çıkarılan kitap, orijinal metnin üzerine Browne tarafından yapılan resimlerle hazırlandı.

Nermin Yıldırım'ın yeni romanı: "Unutma Dersleri"


Nermin Yıldırım'ın yeni romanı "Unutma Dersleri"; edebiytta da, sinemada da çok işlenen unutmak fikri üzerine kurulmuş bir hikâye. Romanı farklı bir yere koyan ise yazarın, anlattığı hikâyeyi psikolojik bir rotanın izleğinde götürüp, distopik sapaklara uğratması
Haber görseliNermin Yıldırım'ın yeni romanı: "Unutma Dersleri"
'Unutmak kolay (mı) demiştin?'
"Hafıza aslında eski, hem de çok daha eski bir dost, ama kimi zaman zalim bir hasma dönüşebiliyor." (Romandan)
Türkçeye Sil Baştan olarak çevrilen, orijinal adı ise Eternal Sunsihne of the Spotless Mind olan filmi duymayan, izlemeyen yok neredeyse. Hâlâ öyle mi bilmiyorum ama film bir dönem, özellikle de vizyona girdiği 2004'ten çok kısa bir süre sonra; tüm acılı âşıkların, hayattan yara almışların, yaşadığı berbat günleri unutmak isteyenlerin ulaşmak istedikleri nokta olmuştu. Çünkü filmde beraberliklerine dair tüm anıları sildirerek birbirlerinin hayatlarından çıkan ancak bu "ikinci hayat"larında da yolları bir şekilde dönüp dolaşıp kesişen bir çiftin hikâyesini anlatılıyordu. Bir aşk filmiydi izlediğimiz. Bir diğer yandan da kader kavramının incelikli sorgulanışından doğmuştu ancak takılınan nokta "hafıza sildirme", yani bir şekilde "unutmak" olmuştu.
Olmuştu çünkü bizim hem gücümüz hem de panzehirsiz zehrimiz olan hafıza ve ondan bir şekilde de olsa kurtulabilme fikri işlenişi ve yarattığı etkiyle gerçekten dikkate değerdi. Hal böyle olunca da aklına takılanlarla derdi olan ve bunları bir şekilde unutmak isteyen herkes, filmin müptelaları arasına girmişti. Film, biten her aşkın ardından kurulan masaların, dost sohbetlerinin vazgeçilmez mezesi arasına girdiğindeyse kabak tadı vermeye başladı. Filmle ilişkilerini tadında bırakanlar, bu söylediklerimi çok iyi anlar.
Az önce birkaç cümleyle de olsa bahsettiklerimden de anlaşılacağı gibi "unutmak" ya da

Ayhan Geçgin'in yeni romanı: “Uzun Yürüyüş”


Ayhan Geçgin kendine özgü dili ve dünyası ile dikkat çeken bir yazar. Onu “Kenarda” ile tanımıştık, ardından “Gençlik Düşü” ve “Son Adım” adını taşıyan romanları geldi. Şimdi ise “Uzun Yürüyüş”. Romanı, Sibel Oral değerlendirdi
Haber görseliYere abanan adımların dünyasında
Dante, “Büyük bir acı içinde bulunduğumuz zaman, yok olmayı vahşi bir zevkle düşünürüz,” diyor. Ayhan Geçgin’in son romanı Uzun Yürüyüş’ü okurken -daha doğrusu romanın kahramanının bazen arkasından bazen de yanından yürürken- birincil çabam onun yok olmayı bu denli istemesinin ardındaki nedenleri çözmeye, bunlar için kafa yormaya, her hareketi ve düşüncesinden bir ipucu yakalayıp içinde bulunduğu acıyı çözmeye çalışmak oldu. Evet, kendini bir şekilde yok etmeyi düşünen ve uzun bir yürüyüşe çıkan bir adamın roman boyunca, yürümesine, yol almasına tanık oluyoruz Geçgin’in metninde. Önce belirteyim; Uzun Yürüyüş okunup, sayfa sonunda biten ve rafa kaldırılacak bir metin değil. Bir kere okunan bir metin değil. Neden? Kendi adıma şöyle diyebilirim; ben okumadım, daha gün ağarmadan yola çıkan kahramanla birlikte son sayfaya kadar yürüdüm. Onu izledim. Bazen arkasından bakakaldım, bazen yetişmek için hızlandım, bazen de onunla yan yana yürüdüm. Bu yürüyüş sahiden uzun bir yürüyüştü ve varılacak somut bir varış noktası var mıydı yok muydu bilmiyordum. Geçgin, varacağı yeri yazarken biliyor muydu, pek fikrim yok, romanın kahramanının da yoktu. Ve somut olarak aslında vardığı bir yer de yok. Ve işin güzel yanı ise tüm bunların bir önemi yok. Çünkü bu yürüyüş kanaatimce insan olmanın bıkkınlığının üzerinden geçen, anlama ile anlamama duraklarında nefes kesen, varlığı sorgulayan, varoluşuyla saç saça, tırnak tırnağa geçen

Yalnızlaştırlmış bir dilin sesi: “Obabakoak”


Bernardo Atxaga, Baskça kaleme alıp İspanyolcaya da çevirdiği kitabı “Obabakoak”ta, gözlerden ırak bir Bask köyü olan Obaba’dan sesleniyor bize. Cem Tunçer'in değerlendirmesi..       
Haber görseliBernardo Atxaga'dan “Obabakoak”
Yalnızlaştırlmış bir dilin sesi
Baskça, herhangi bir dil ile akrabalığı ya da yakınlığı kanıtlanmamış izole bir dil. Günümüzde 600-700 bin kişiyi geçmeyen bir topluluk tarafından konuşulmakta. Hakim olduğu coğrafyalar gittikçe küçülen, kimi yerlerde ortadan kaybolan bu dil, günümüzden farklı olarak, tarihte yaşamın her alanında, baskın, kapsayıcı bir dil idi. Bu gerilemeye, ortadan kaybolmaya çeşitli unsurlar sebep gösterilse de Ibon Sarasola tarafından yazılan kitabın önsözündeki “Bask Edebiyatına Giriş” bölümünde, dili tecrit etme gayretlerinin ve medeniyetin uzağında kalmasının başlıca belirleyici unsurlar olduğunu belirtiyor.
Hal böyle olunca, yazılı değil sözlü edebiyat, çok zengin ve çeşitli örnekleri olmasa da, daha çok gelişiyor ve her zaman daha büyük ilgi görür Bask coğrafyasında. Yazar Atxaga “Yirmi üç yaşıma geldiğimde diktatörün yakmayı başaramadığı Baskça yazılmış tüm kitapları bitirmiştim” sözüyle, bizlere bu durumu açıklar. Obabakoak, Baskça edebiyatın uluslar arası camia tarafından kabul görüldüğü önemli kitaplardan; fakat bu aşamaya gelene dek sürdürülen dili ayakta tutmaya, yazınsal bir dil oluşturmaya yönelik çabaların hiç de kolay olmadığını, kitabın giriş bölümünde bizlere Sarasola aktarıyor.
Edebi bir dil oluşturmada, yazınsal dilin kendi içinde lehçelere ayrılmış olması, Bask edebiyatının çağdaş Avrupa edebiyatına ve ideolojik akımlara açılamaması gibi sorunlar, kültürel hareketlerle ve önde gelen entelektüellerin kuramsal gayretiyle yavaş yavaş aşılır. 70’lere gelindiğinde genel panorama pek olumlu olmasa da, yazı yazmaya adanmışlık ve sağlam iş disiplini gibi yazınsal