E. M. Cioran’dan “Gözyaşları ve Azizler”
Yeniden doğan Cioran
Dünyada iz bırakan fikir insanlarının, bu noktaya büyük acılardan geçerek geldiğine dair bir kabul var. Elbette bunun doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılır. Ancak var olan kötülüğe kafa yoran pek çok fikir insanının, acı çektiği ve oradan hareketle zemini sağlam düşünceler ürettiği âşikâr. Kısacası bu bir döngü; acıdan düşünce üretmek, fikir üretirken acı çekmek…
Emil Michel Cioran’ın “kanlı şaka” dediği ve kötülüğün yinelenmesine dayanan yaşamda insan, hem çarmıha gerilir hem de karşısındakini çarmıha germek için can atar. Cioran’ın bu bakış açısı, ilk anda çok karamsar görülebilir, belki de öyle. Peki, Cioran buraya nasıl varmış olabilir? Onun bunalımlı ve melankolik hali, aynı zamanda insanın başına gelenleri yerli yerine oturtma anlamında bir çıkış noktası yakalamasını sağlar. Yani Cioran’ı gamlı bir bilge yapanın, yaşadığı acılar olduğu ortaya çıkar.
Cioran, insanın karanlık ve gerçek tarafına eğilmeyi tercih ediyor. Acıya yukarıdan bakanları bir köşeye koyup onların yaptığının tersine seviyeyi eşitleyerek duruma eğiliyor. Onun yüzündeki tuhaf gülümseme de bundan kaynaklanıyor; acıyı anlamak, kuşkulu bir tebessümü de doğuruyor.
Cioran, insanın karanlık ve gerçek tarafına eğilmeyi tercih ediyor. Acıya yukarıdan bakanları bir köşeye koyup onların yaptığının tersine seviyeyi eşitleyerek duruma eğiliyor. Onun yüzündeki tuhaf gülümseme de bundan kaynaklanıyor; acıyı anlamak, kuşkulu bir tebessümü de doğuruyor.
Hayatı anlaşılmaz kılan herkese ve her şeye (din, ideoloji, siyaset vb.) karşı tavır alan Cioran, eşyanın krallığını da reddediyor. Kayıtsızlığın sularında özgürce yüzen Cioran’ın narsist bir tavır takındığı düşünülebilir ama aslında kendi gerçekliğini kurmaya çabalıyor. Önemsediği “şimdi”, onun bitiremediği cümlelerinin; anlatımını noktalayıp rahata eremeyişinin başta gelen nedeni. Bu durum, Cioran’ı dikkatle okuyanlarda ister istemez gerilim yaratır çünkü yazdığı her satırda kara mizahla dolu bir öfke patlamasıyla yüzleşiriz ve bu, Cioran’ın çıkış noktasını oluşturur. Ona göre gerçek filozof ve sanatçıları da benzer bir öfke besler.
Cioran’ın kullandığı öfkeli, acı dolu ve mizahi dil, aslında insanları uyandırmayı, farkındalık yaratmayı ve