Translate

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Beyoğlu'nda Garibanın Otopsisi Yapılmaz


Oktay Güzeloğlu’nun beklenen kitapları çıktı
Hayatın altında kalanları yazan Oktay Güzeloğlu’na göre sokaktaki her gece insanı bir mayın. Beyoğlu'nda Garibanın Otopsisi Yapılmaz kitabının 4. Baskısı ile yeraltındaki 33 sokak insanının hayatlarına bir sokak operatörü edasıyla, yeraltından en yukarıya sosyolojik olarak adeta ışık tutuyor.
 
 
Beyoğlu’nu derin ayrıntılarına  kadar bilen bir yazarın; bir dönem Beyoğlu’nda kurduğu işyerleri ile Devletin en üst kademesini ve İş dünyasının en zenginlerini bir “ALO” ile DOLANDIRAN Selçuk PARSADAN ile karşılaşmaması, tabi ki mümkün değil.

Selçuk Parsadan ölmeden kısa süre önce Oktay GÜZELOĞLU ile son söyleşisini yapmıştır. Belge niteliğindeki “DÜNYANIN EN BÜYÜK DOLANDIRICISI BENİM  - Selçuk PARSADAN” söyleşi kitabında Türk siyasi hayatına bir dönem damgasını vurmuş bir insanın nasıl olup da dolandırıcı olduğunu, bu işlere nasıl sürüklendiğini de öğreniyoruz.  HİÇ YAYINLARI tarafından basılan kitap raflarda yerini aldı.

Türkiye’deki Yer altı Edebiyatının En Önemli Yazarlarından biri olan Oktay GÜZELOĞLU’nun uzun süredir beklenen eseri yeniden derlenerek raflardaki yerini aldı. Eserde; sokak insanlarının gerçek hayatları, yazarın gözünden anlatılıyor.
Uzun süredir hayranları ve okurları tarafından beklenen bu eserin; her hikâyesi bir sinema filmi tadında.
Oktay'ın öykülerindeki insanlar, "otopsi yapılmayacak cinstendir."Rütbeleri Yoktur".

Ona göre Beyoğlu'ndaki tüm "gece insanları" bir mayındır. Oktay da mayın tarlasında yürüyen yazar olarak, dokunduğu  "mayınları" patlatmaktadır. Bu yüzden de; ne Oktay'ın kalemi ihanete uğramıştır

Sıradışı Hikayesiyle 'Çay'


Çayın 91 yıllık sıradışı hikayesi
Çay paralarıyla okullarını bitiren, çay paralarıyla düğününü yapan Doğu Karadenizli çocukların anıları ile harmanlanan "Çaylar Şirketten" isimli kitapta çayın 91 yıllık sıradışı hikayesi yer alıyor.
 
Mehmet Efendi, Zihni Derin Çay Fabrikası’nın kadrolu çay işçisiydi. Dürüst, mert, çalışkan erdemli ve namuslu. Emekli olana kadar çalıştığı her gün alın terini akıttı. Helâlinden kazandıklarıyla büyüttü çocuklarını.

Emeğini yüreğine yüklediği bu şehirde yalnızdı. Her sabah çalar saatten önce uyanırdı. Unutmuştu çocuklarının gülüşünü... Sabahın erken saatlerinde, yağmurda, soğukta, karda sessizce düşerdi

Sylvia Plath'in, sansürsüz haliyle yayımlanan “Günlükler”i Türkçede

 Sylvia Plath'in, ölümünden yıllar sonra sansürsüz haliyle yayımlanan “Günlükler”i  Türkçede. Şairin on iki yılını anlatan, edebiyatına kapılar aralamaktan ziyade edebiyatından kaçırdıklarımızı gözler önüne seren bu “Günlükler”, Plath'i tanımak ve anlamak isteyenler için yazarın kendi kaleminden çıkmış bir başvuru kitabı.



'Yazmak bir çıkış yolu değilse başka nedir?'
Sylvia Plath denince akla ilk gelen eserlerinden önce hep intiharı oldu şüphesiz. Ve tabii şair eşi Ted Hughes’la olan ilişkisinin onu nasıl yaraladığı... Birçok “hassas Plath okuru” için Hughes, Plath’ın o son seçiminin mimarı gibidir. Aslında iyi bir şair olan Hughes’un Plath sicili kabarık. Türkçede de yayımlanan Doğum Günü Mektuplar’ındaki o şahane, aşk dolu cümleler bile affedici olamaz.
“Sadece içimde susmak istemeyen bir ses olduğu için yazıyorum,” diyerek yaşasa da Plath, yazdıklarının da susturulacağından bihaber son verdi hayatına. Kafasını bir gaz fırınının içine soktu. 1963'de, henüz otuz bir yaşındayken, Ted Hughes’tan resmen olmasa da aylar önce ayrılmışken... On yedi yaşından itibaren günlük tutmaya başlamış, ölümüne kısa bir süre kala, 1962'de bırakmıştı yazmayı. Şairin on iki yılını anlatan günlüklerden ilki, bir hayli sansürlenmiş ve kısaltılmış haliyle 1982'de dünya okurlarıyla buluştu. Bu sansürde parmağı olan tek bir kişi vardı; Ted Hughes’un ta kendisi. Çocukları Frieda ve Nicholas’ın etkilenmemesi için günlüklerin son bölümünü imha ettiğini söylüyor Hughes. Diğer günlüğün ise Plath’in ölümünden birkaç yıl sonra ortadan kaybolduğunu, muhtemelen çalındığını (!) iddia ediyor. Kim çaldı, gerçekten çaldı mı, çaldıysa e hadi ne zaman ortaya çıkacak, elbette

30 Mayıs 2014 Cuma

Son Cengiz Aydın // Haddimden Bildiriyorum


Buğday tenli hüzünlerimiz var; un ufak olup savrulduğumuz. Öğrendik be, öğrendik... Biz her mevsim; en iyi Sonbahar oluruz.

Son Cengiz Aydın / Haddimden Bildiriyorum


(Tanıtım Bülteninden)
Önsözü hiç yazılmamış ikinci el kitapların paragraflarından geldim. Kusuruma bakma çok el değdi, çok okundum, çok yorgunum. Hüzün sofralarının en aç karnıydım, bir türlü doyamadım. Yine de

22 Mayıs 2014 Perşembe

Bedenimdeki Çığlık - Sezai Topal

 Bir ilişkinin sınırlarını belirleyen genelde kadınlardır. Bir erkek bir kadını beğendiğini hemen belli eder, fakat aynı durum kadınlar için geçerli değildir. Bir kadın bir erkeği beğenip onunla birlikte

Türk Edebiyatı'nın En İyi 25 Giriş Cümlesi

 Türk Edebiyatı'nın en iyi giriş cümlelerinden bazılarını derledik.  
Siz de yorumlarınızla bu listeyi tamamlamada yardımcı olursanız listenin eksikleri giderilebilir.



1. Yusuf Atılgan / Aylak Adam

‘’Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.’’

2. Sabahattin Ali / Kürk Mantolu Madonna

‘’Şimdiye kadar tesadüf ettiğim insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır.’’

20 Mayıs 2014 Salı

Yasaklanan 20 Kitap


Tarih boyunca türlü bahanelerle yasaklanmaya “çalışılan” ünlü kitaplardan 20 örneği derledik.

1. Lolita - Vladimir Nabokov

Orta yaşlı bir adamla 12 yaşındaki bir kızın yasak ilişkisini anlatan bu ünlü roman 1955’te yayımlandı. Bugün, 20’nci yüzyılın en incelikli anlatılardan biri olarak görülmesine karşın İngilizİçişleri Bakanlığı, İngiliz Gümrük İdaresi yetkililerine kitabın ülkeye sokulan her kopyasına el konulması talimatını verdi. Yasak 1959’a kadar sürdü. Daha sonra kitabın Weidenfeld and Nicolson tarafından yayımı skandal yaratırken yayınevinin kurucu ortağı siyasetçi Nigel Nicolson’ın gözden düşmesine neden oldu.

2. Ulysses - James Joyce

Joyce’un bu epik romanı öteden beri modern edebiyatın en önemli eserlerinden biri olarak görülse de ABD’nin ‘şer-karşıtı’ güçleri kitabın mastürbasyona yaptığı metaforik göndermeden rahatsız olmuştu. “Ulysses”, 1921’de görülen ve kitabın