Translate

İzleyiciler

1 Eylül 2013 Pazar

Ruh sürekli düşünür.

 Bilinç sürekli değildir. Bilinç kesikli kopuk kopuktur.

İnsan yaşamının bilinçli evreleri bir araya toplansa, toplam sürenin ancak yarısına yada üçte ikisine ulaşır, gerisi bilinçaltı yaşamı oluşturur: Yani gece uykuda geçirilen süre ile gündüzleri bilincimizin dışında kalan saatler. Aslında, bilincin belirli bir düzeye ve yoğunluğa ulaştığı, gerçekte bilinçli olduğumuz çok az zaman vardır. Düşlerimizde ortaya çıkanlar bilincin önemsiz kırıntılarından başka bir şey değildir; düş gördüğümüz sıralar, bütünüyle edilgen bir rol üstleniriz.

Bilinçaltına gelince, değişmez, dural bir niteliktedir, kesiksizdir. bilinçten apayrıdır. Bilincimiz düzey değişikliğine uğrasa da bilinçaltı kendi etkinliğini sürdürmeye devam eder.
Okuduğumuz, konuştuğumuz, yazdığımız anda bile, hiçbir şey sezmememize karşın, bilinçaltı işlerliğinden hiçbir şey yitirmez.
bilincin altında yer alan bu olay, kimi zaman geceleri düş biçiminde belirir.

Bilinçaltının sürekli iş başında olduğunu hipnoz aracılığıyla yapılan şöyle bir deneyle görebiliriz : hipnotize edilmiş kişiden saniyeleri sayması istenir; denek uyandırılır belli bir süre sonra denek tekrar uyutulup aradan kaç saniye geçtiği sorulduğunda denek baştan sona süreyi tam bir kesinlikle yanıtlar. Çünkü uyandığında farkında olmadan saymaya devam etmiştir.”

evet descartes’in dediği gibi “ruh sürekli düşünür.”

İnsan Ruhuna Yöneliş / CARL GUSTAV JUNG



E-Kitap - E-book :kitap özetleri, kitap özeti, yeni çıkan kitaplar, romanlar, hikayeler, biyografiler, kitap oku, bedava kitap

29 Ağustos 2013 Perşembe

“Bir Yeniçerinin Hatıraları” Komşunun gördüğüne, içeriden bir bakış


Dışarıdan bir göz, içeriden bir bakış

Bernard Shaw "Çocuklarınıza tarihi komşu, hatta düşman ülkelerin kitaplarından okuttuğunuzda ancak o zaman tarih hep bizim haklı olduğumuz bir masal olmaktan çıkar" demişti. 
 
 Geçen günlerde yayımlanan “Bir Yeniçerinin Hatıraları” isimli kitap, böyle bir deneyim yaşamak

27 Ağustos 2013 Salı

Türkiye'nin Ezber Bozan Haber Gazetesi: Ahmed Arif şiirlerini kimin için yazdı?

Türkiye'nin Ezber Bozan Haber Gazetesi: Ahmed Arif şiirlerini kimin için yazdı?:  Türk edebiyatında en çok baskısı yapılan ve bir kült halinde dizeleri dilden dile dolaşan Ahmed Arif’in 'Hasretinden Prangalar Eskittim...

Son haberler.Spor, Finans, Kültür Sanat Magazin, Ekonomi, Dış Haberler, Politika Haberleri

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar - Sevil Atasoy


İnsan nasıl şeytanlaşır... Şeytan nasıl melekleşir!



Adli Tıp ve suç-bilim uzmanı Sevil Atasoy’un Yeraltındaki Melekler, Yerüstündeki Şeytanlar adlı yeni kitabında tüm bu sırlar, garip olay ve kişilikler adeta resmi geçit yapıyor. Atasoy bundan önceki beş kitabında da olduğu gibi yine meslek hayatı boyunca karşılaştığı gerçek olaylara dayanan polisiye-gerilim örneklerini anlatmaya devam ediyor. Kitapta ayrıca, polisiye roman yazmak isteyen yazar veya yazar adaylarına ipuçları da veriliyor.

“Yeraltındaki Melekler, Yeryüzündeki Şeytanlar”ın en ilgi çekecek ve kamuoyunda tartışma yaratacak bölümü, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü ve ortaya atılan suikast iddiaları. Özal’ın yıllar sonra açılan mezarında, naaşının çürümemiş olmasından, mezarda karşılaşılan suyun ne anlama geldiğine kadar konuyla ilgili çarpıcı bilimsel bilgiler aktarılıyor bu bölümde. Bu konuda Atasoy şunları söylüyor: “Şahsen tanıma şansını bulduğum Turgut Bey’in, karanlık, bulanık ve derin bir suyun içinde bunca yıl beklemesinin, bana göre mezarı açanları sevgiyle selamlamaktan öte bir nedeni olduğu muhakkak. Kanımca, ölmeden önce söyleyemediklerini anlatmak istedi. Bilirkişi raporları aracılığıyla dahi olsa kulağıma fısıldadıklarından sizin de haberiniz olsun istedim. Bu yüzden kitabımın uzunca bir bölümünü onun gizemli yolculuğuna ve bana anlattıklarına ayırdım.”

Kitaptan

Ceset öyle garip bir pozisyondaydı ki, katilin görenleri şok etmek gibi bir amacının olduğu muhakkaktı. Saldırganın evin içinde kadınla uzunca bir süre vakit geçirdiği, bağlamak için uğraştığı açıktı, hatta bir ara banyoda dişlerini bile fırçalatmıştı.

Katilin bu hareketlerini FBI’ın davranış bilimleri biriminden gelen uzmanlar, belli bir ritüeli yerine getirmeye çalıştığı şeklinde yorumladılar. Onlara göre yirmilerinin sonlarında ya da otuzlarının başında, beyaz tenli, yakın çevrede oturan biriydi. Kimi deneyimli profilciler onun henüz ilk cinayetini işlediğini, kimileri ise bağlama tekniğine bakarak, adamın evvelce başkalarını da öldürmüş olabileceğini ileri sürdüler.

Annelik Her Zaman Tozpembe Değil

 Baktığın kadını ANNE diyerek geçme, tanı!



Bununla birlikte annelikle ilgili bazı temel gerçekler var ki, dünyanın neresine giderseniz gidin değişmiyor.
Anne olan bir kadının hayatı ikiye ayrılıyor: Çocuktan Önce ve Çocuktan Sonra.

Elif Doğan, çocuğunun doğumuyla birlikte çalışma hayatına ara veren ve kendini anneliğe adayan kadınlardan. Ama bu ara ona başka bir iş olarak dönüyor. Annelik deneyimlerini, keyfini, sıkıntılarını başka annelerle paylaşabileceği bir blog yazmaya başlıyor. Artık onu herkes Blogcu Anne olarak tanıyor. Çocuktan

30 Temmuz 2013 Salı

Politik Roman ”Utanç” - Salman Rushdie

 Utanç için “politik roman” diyebiliriz: İktidar çılgınlığına kapılmış
politikacılar, olgunlaşmamış gördükleri toplumun vasiliğine kendilerini atayan hırslı, “dini bütün” generaller, elbirliğiyle demokrasisi delik deşik edilmiş bir ülke... sıklıkla başvurduğu basmakalıp çözümlere rağbet etmeyen, zengin karakterlerle dolu bir alegori yaratarak başarıyor bunu.

28 Temmuz 2013 Pazar

Montaigne’in zamanına uzanan bir yolculuk

 Aynı anda yaşanan ikili bir zaman yolculuğu bu. Biri kişisel Montaigne maceranıza dair zamanda ilerleyen yolculuğunuzun seyri diğeri de Montaigne’in zamanına uzanan bir yolculuk sanki. Siz ne dersiniz?



- Yazan, dillerarası yolculuklara çıkan birinin bu türden gitmeleri kaçınılmazdır diye düşünürüm. Kendi zamanımdan Montaigne’nin zamanına uzanırken ister istemez içselleşen bir bakışa döndüm yüzümü…Geçişler, hatırlamalar, izler…sonrasında gelip bizi kuşatan yaşama ve dil duygusunun taşıdığı anlamın labirentlerinden gezinme. Bunlarsız yazının kurulacağına, bir metnin örülebileceğine pek ihtimal veremem. Sizi “yaşamım roman” çizgisinden alıp dil ve düşünce atlasına taşıyan bir bakıştır bunları buluşturan. İçte ve dıştaki zamanın tanığı olan da biriktirerek taşıdıklarımızdır aslında. Çünkü bununla bezenen içgözün yolculuğundayızdır her daim. İşte bu noktada sizi donatan her bakış/ söz/ zamandır önemlisi.