Translate

6 Haziran 2014 Cuma

John Green - İlk Aşk


İlk Aşk Kitap Özeti

İlk Aşk John Green


John Green, Aynı Yıldızın Altında romanı ile okurlarına mükemmel bir aşk romanı sunmuş ve kitabın hikayesi ile herkesi ağlatmayı başarmıştı. Kitap o kadar başarılı oldu ki sonunda beyazperdeye de taşındı ve yakında sinemaseverler ile de buluşacak. Böyle olunca onun eski kitaplarının da tek tek yeniden raflardaki yerini alması kaçınılmazdı.

John Green’in ikinci romanı olan İlk Aşk – 19 Başarısız Denemeden Sonra Aynı Yıldızın Altında romanından çok farklı diyebiliriz. Yazar bu kitabında ağlatmaktan daha çok okurlarını oldukça eğlendiriyor. Yani İlk Aşk romanı ile romantik komedi tarzına kayıyor diyebiliriz.

Seray Şahiner'den “Antabus”

 Seray Şahiner, şimdilerde yeni kitabı Antabus'la karşımızda. Bu topraklardan, şiddetten, acımasızlıktan, çaresizlikten ve duyarsızlıktan dem vuruyor kitap. Görüp geçtiğimiz, durup dinlemediğimiz, bakıp görmediğimiz gerçeği bir kez daha gösteriyor. Şahiner'le kitabı üzerine söyleşi.

'İnat oldukça umut hep var'
Seray Şahiner, şimdilerde yeni kitabı Antabus'la karşımızda. Kitapta, bir yandan belki kendi evimizi görüyoruz, belki komşumuzu belki de köşe başında her gün selamlaştığımız dışarda güleryüzlü evinde zalim bakkal amcayı... Bu topraklardan, şiddetten, acımasızlıktan, çaresizlikten ve duyarsızlıktan dem vuruyor kitap. Görüp geçtiğimiz, durup dinlemediğimiz, bakıp görmediğimiz gerçeği bir kez daha gösteriyor. “Geçmeyin” diyor, “geçip gitmeyin.” Herkesi kendi cehennemini görmeye davet ediyor. Harekete geçmek ve direnmekse tek yol! O yüzden Şahiner “Umut, direniş ve dayanışmada” diyor. Şahiner'le kitabı üzerine söyleştik. 
- Leyla karakteri üzerinden Türkiye toplumunu okuyoruz aslında Antabus'ta. Mutlu görüneni, okumuşu-okumamışı, Anadolu'dan göçeni, İstanbul'da büyümüşü, şiddet göreni, işçisi, patronu... Tüm bunların ışığında, nasıl bir portre var karşımızda?
- Gücü elinde bulunduranla ona maruz kalan arasındaki şiddet devam ediyor. Bu ev içinde de geniş çerçevede devlet-vatandaş ilişkisinde de geçerli. Devlet bir güç olarak zulmetmeyi seçtiği gibi kendisi de güçlüden yana. “Her şeyi devletten beklememek lazım” sözü bizde meydanlara taşmamış dayakların evde de yenmesi olarak zuhur

Türkçede: "Doğa Araştırmaları"


İki bin yıl sonra Türkçede: "Doğa Araştırmaları"
Seneca'nın bugüne dek dilimize kazandırılmamış Doğa Araştırmaları'nı C. Cengiz Çevik, Latince aslından çevirdi.
 
 
 
Seneca, yaklaşık iki bin yıl önce kaleme aldığı Doğa Araştırmaları'nda doğayı sorgulamadan önce amacını ve sınırlarını şöyle açıklamıştı:
Hem kendisiyle hem de başkalarıyla ilgili olayları öngörüp yönetebilen bir zihne sahip olduğunu düşünenler de vardır. İçinde bizim de bulunduğumuz bu evrenin gayesiz olduğunu, doğanın rastlantılarla ya da yaptığı şeyin bilincinde olmadan hareket ettiğini düşünüyorlar. Bütün bunları öğrenmeye ve nesnelere sınırlar atfetmeye ne değer biçiyorsunuz? Örneğin Tanrı ne kadar muktedirdir? İlkin kendi mi maddeyi yarattı, yoksa zaten var olan bir maddeyi mi kullandı? Tasarım mı maddeden önce geldi, madde mi tasarımdan?
Tanrı istediği her şeyi yaratabilir mi, yoksa eserinde herhangi bir bozukluk olmasa da, işlenmesi zor bir maddeden yararlanan bir sanatçı gibi, birçok yaratımında işlediği madde onu yanıltabilir mi? Bütün bunları araştırmak, öğrenmek ve onlar üzerinde yoğunlaşmak, niçin ölümlülüğün sınırlarını aşmak ve daha iyi bir kader yazmak anlamına gelmesin? Bütün bunların senin ne işine yarayacağını mı soruyorsun? Bu sayede hiçbir şeyi değilse de en azından her şeyin Tanrı ölçüsünde kısıtlı olduğunu